Adab-ı Muaşeret… (Görgü Kuralları)

Genç bir erkek,
– Bırak bu masalları. Ben Türkçeci olacak o adama dünyanın kaç bucak olduğunu gösteririm. Yok nokta koymamışım, yok virgül yokmuş, giriş berbatmış. İşte anlatmışım her şeyi daha ne istiyorsun değil mi yahu? Ha, ne dedin anlamadım. Selçuk mu? Bırak o yalakayı şimdi. Yarın erken olsun, laflayalım biraz. Şimdiden kelek mi olacağız. Daha yeni başladık okula. Tamam tamam ben ararım. Ha bak…
– Sanırım sağlıkçı veya hemşire genç bir bayan. Yanında oturuyorum: Amaaaan! Usandırdı beni. Çok telaş ediyor. Korkma, her şey yolunda dedim. Çocuk iyi, kendisinin durumu iyi, doğum kolay olacak ama gel anlat… Yok doktorla konuşmuş muyum? Neden iştahsızmış. Yeme diyen mi var. (Yazmam uygun olmayacak doğumla ilgili bir sürü gizliliğe giren laflar) Sen ne zaman geleceksin? Hadi uzatma…
– O usta denecek herifin alnının ortasına keserle vuracağım bir gün. İki dakka sigara molasına bozuk atıyor yahuuu! Ananın karnında nasıl durdun dokuz ay. Bitmeyen iş mi var. Ne dedin ne dedin? Öylemi söylüyor o i..e herif. Yarın görüşürüz, Sen de görürsün. Başka iş mi yok lan!…
– Yok yahu? Güzel işler bunlar vallahi. Demek öyle? Sinemaya ne zaman? Özsüt de oturalım hep beraber. Gırgır yerinde demek… Allah’ını seversen, bak ölümü öp yapmazsan. O yosma da gelir mi dersin. Ha ha hahaaaa! Mangır temin et oğlum bu işler onsuz olmuyor. Teneke mi çalacağız hı…
Bu konuşmalar, kent merkezinden bindiğim, hayli kalabalık bir halk otobüsünde, sadece çevremde bulunan birkaç kişinin konuşmaları. Daha ileriki sıralarda da çoğu kişinin kulaklarında telefonlar. Hiçbir şekilde çekinmeden, çevreyi rahatsız edip etmediklerine bakmadan yapılan konuşmalar. Gizlilik ve saygı unsurlarını hiçe sayan, bir gösteriş ve boş vermişliğin davranış bozuklukları…
Otobüse binen hemen cebinden, çantasından, küçük bir kahve tepsisini andıran, teknolojinin son ürünü telefonunu çıkarıp başlıyor konuşmaya. Sokakta elinden düşürmediği tepsiyi (!) bu kez otobüste gösteriş amaçlı kullanmaya başlıyor. Alıştık bu davranış şekline. Ama beni ilgilendirmeyen, kimseyi ilgilendirmeyen konuşmaların ulu orta, yüksek sesle, saygısızca yapılmasının adını koyamıyorum doğrusu.
Aransa bile, otobüste olduğunu, az sonra kendisini arayacağını söyleyip kapatmak yerine, rahatsız edici bir vurdumduymazlığın tercih edilmesine, GÖRGÜSÜZLÜK demekten başka bir sözcüğü düşünemiyorum.
Yazımın başlığında kullandığım, Arapça kökenli cümlenin, Türkçe sözlükteki karşılığı şöyle: Terbiyeli, ince davranmak için tutulması gereken yollar, davranış töresi, davranış bilgisi, topluluk töresi, görgü. Bu açıklamayı yorumlamaya hiç gerek görmüyorum.
Bizim zamanımızda öğretmenlerimiz bu kuralları özellikle öğretmeye çalışır, toplum insanı olmamızın en önemli unsuru olduğunu belirtirlerdi. Bunlara kimse bir şeyler öğretmemiş veya tüm çabalara karşın öğretememiş anlaşılan.
Bakın kardeşim: Ben sizin özellerinizi, saçma sapan geyiklerinizi, küfürlerinizi duymak zorunda değilim. O tepsi gibi telefonlarınızı nerelerde, hangi amaçlarla kullanacağınızı öğrenip, insanlara saygılı olmaya çalışınız. İleride bir gün bu konuda yine yazmak zorunda kalırsam, nasıl bir davranış içinde olurum bilemem. Sadece şunu söyleyebilirim: Sizin bana gösterdiğiniz saygı kadarının bir fazlasını yazabilirim…