Aklıma Takılanlar-1
Mahmut KANMAZ
Sosyal medya denilen şey ortaya çıktığından beridir, bazı tuhaflıklara şahit olmaktayız hep beraber
Evet, yanlış duymadınız.
Tuhaflıklara…
Tuhaflık da olsa hepimiz kanıksadık ve olumladık belki de bu durumu.
Bir kere bu platformlarda herkesin bir sayfası var ve orada da, gerek kendi tercihi ve gerekse gönderilen arkadaşlık istekleriyle oluşan bir arkadaş grubu mevcut…
Çoğunun yüzünü dahi görmediği bir topluluk bu…
Adına sanal arkadaşlık deniyor.
Doğru dürüst tanımadığı ve hiç görmediği birileriyle yazışabiliyor, bir düşünceyi paylaşabiliyoruz.
Öyle değil mi?
Kendimi hiç de azade tutmuyorum.
Ben de dâhilim bu güruha.
Tahminime göre, her üç kişiden ikisi böyle.
Bu benim gözlemim.
Gerçekten iyi bildiğimiz ve tanıdığımız kişilerin sayısı, sanal arkadaşlardan çok daha az.
Bağlar zayıf olunca, vazgeçmeler ve takibi bırakmalar da çok oluyor haliyle.
Ya da, ilgi kopmaları…
Çok kolay nefret edebiliyoruz birinden.
Çok çabuk öfkelenebiliyoruz kişilere.
Kırılıyoruz, kızıyoruz, dökülüyoruz.
Çok kolay gözden çıkarabiliyoruz birini.
Tıpkı çok çabuk sevip kabullenmemiz gibi.
Ama nedensiz.
Ya da, eften püften sebeplerle…
Çünkü temelinde bir emek yok.
Geçmiş zaten yok.
O zaman da kopuşlar, yanlış anlamalar, ya da hiç anlayamamalar, küsmeler ve uzaklaşmalar daha kolay olmakta…
Yalnız istisnaları ayırmak lazım…
Söylenenler, asla bir genelleme değil.
Ezcümle, önemsiz gibi düşünülse de, aslında insanı yoran ve üzen bir durum.
Hele de hassas ve duygusal bir yapıya sahipseniz.
Sizin de bu konudaki düşüncelerinizi bilmek isterim.
Lütfen yazar mısınız?
Sağlıcakla ve sevgilerimle…