Dolar 35,4856
Euro 36,4774
Altın 3.091,70
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kilis 14°C
Açık
Kilis
14°C
Açık
Pts 13°C
Sal 10°C
Çar 11°C
Per 9°C

Anamın Hanekleri-9

Anamın Hanekleri-9
A+
A-
08.09.2023
202
ABONE OL

Ceylan Gözlüm

Tülay SARICABAĞLI ŞİMŞEK

Henüz on üç/ on dört yaşlarında idim. En büyüğümüz Ümit Abim on altı yaşında idi. (yaşasa idi şu an 62 yaşında olacaktı.)

Babam hem iflas etmiş hem de hastalık iyice sarıp sarmalamıştı onu; verem illeti yakasını bırakmıyordu.

Bağışıklık sistemi iyice düşmüştü.

O nedenle annem her türlü ihtimamı babama gösteriyordu.

Köyden tavuk/ horoz getirtilip babam için özel pişirilir, türlü türlü hoşaflar yapılırdı.

Nenem, toplamış olduğu ısırgan otlarını ezer lapa haline getirir, içine bal ve mısır unu katar minik minik yuvarlar, babama bunları hap gibi içirmeye çalışırdı.

Zaten tedavi altında olan babam nenem üzülmesin diye bu minik drajeleri yutardı.

Bir gün annemle babamı konuşurken duydum.

Babam, “Gözüm açıkken şu oğlanı evlendirelim.” deyip duruyordu

Annem , “Daha 16 yaşında bir uşak! Evlilikten ne anlasın, kendini çekip çeviremor ki” dese de kısa sürede komşumuzun kızı ile nişanladılar.

Annem o sıralar otuz beş yaşında idi.

Ancak, o arada annemin hamile olduğu ortaya çıktı.

Annem, ”n’edek, n’işliyek başıma geleni göron mu kele herif?

N’etsem acep? Ben bu bebeği aldırsam olmaz. Bir de Hacc’e gittik.

Günahı mabalı çok olur aldırsam” diye babama söyleniyordu.

Babam, “Elleme eksik elleme!

Bu dünyada nasibi vardır. Günaha sokma bizi! “ dedi.

Böylece biz beş kardeşin üstüne altıncı kardeşin heyecanı ile günlerimizi geçirdik.

Emine’mi ben doğurmadım. Anası annem. Ancak onu ben sahiplendim. Çünkü annem artık babamın hastalığı ile ilgileniyor, onun etrafında dört dönüyordu.

Bezini ben değiştirdim. Bakımını ben yaptım.

İki yaşına gelinceye kadar emzirmek hariç, her şeyi ile ben ilgilendim. Onun o kapkara Ceylan gözleri beni büyülerdi adeta!

Onu kimseye vermezdim.

Benim yanımda uyurdu.

Hatta bir gün onu okuluma götürmüştüm. İki kilometre yolda onu kucağımda götürüp , gün boyu okulda birlikte kalmıştık. Lise ikinci sınıfta idim. Tabii ki yılsonu etkinlikleri olduğu için okulda bir şey diyen olmamıştı. O yılın Ekim ayında, Emine henüz birbuçuk iki yaşında iken babamı kaybettik.

Biz ağladıkça o çılgıncasına deli deli ağlıyor, kimseler susturamıyordu. Kollarımı salıncak yapıp onu sallıyordum ya nafile!

Zeynep abla ve kızları gece onu alıp götürdüler.

İlk kez ayrılıyordu bizden.

Sonraki yıllar hepimiz için yorucu ve sancılı geçti.

Ben bir yıl sonra üniversiteyi kazanıp giderken Emine ‘den ayrılmak çok daha zoruma gitti.

Ama gitmek zorundaydım.

Bu gurbete gidişimin başlangıcı oldu ama sonu olmadı. Ayrılık, ayrılığı getirdi ve ben neredeyse o günden bu yana tam kırk yıldır gurbetin örümcek ağına saplanıp kaldım.

Herkes kendi mücadelesi için çırpınadursun, günü geldi Emine de büyüdü. Üniversite okuyacağı yıl annem ona izin vermedi ve evlendirdi. “Okuyanın yüzüne hasret kaldım. Bir de senin hasretinle mi yanım” diyerek apar topar onu kocaya verdi

Sebep ben oldum.

Yakmıştım bacımın geleceğini!

Engel olamamıştım anneme!

Annem de haklıydı!

Onun da yüreği hasret ateşiyle yanıyordu.

Çünkü o yıllarda ben gerçekten de farklı hayat telaşı ve mücadele ile boğuşuyordum.

Emine’miz lise biter bitmez evlendi.

Annemin istediği olmuştu. Hiçbir şey diyemiyordum. Boğazıma bir yumru gelip oturuyordu anlayamıyordum da.

Zar zor, minnet rica düğüne tek başıma gidebildim. Bir taraftan çeyiz seriyorlar, bir taraftan kına gecesi hazırlıkları yapılıyordu.

Damadımız olacak Ekrem’i kına gecesi günü gördüm. O da kendi halinde gariban bir çocuktu.

Kına/düğün derken kısa süreli izinim bitti döndüm.

Kimseyle bir şey konuşup da halimi arz edemiyordum.

Suskun ve üzgündüm.

Aslında ben kendime yetemiyordum ki, kardeşime nasıl yetecektim.

Sessiz bir kabulleniş ile içimden dua ede ede, için için ağlayarak gerisin geriye dönüyordum.

Benim Ceylan gözlüm, annemin istediği gibi hep onun yanında oldu. Ona her zaman yetişti. Hastalıkta sağlıkta hep birbirlerinin yanında oldular. Bu gurur verici bir güzellikti aslında bizler için.

Ancak öncelikle abimin 51 yaşında iken kalp krizi geçirerek aramızdan ayrılması hepimizi sarstı. En çok annem etkilendi ve hem aklını hem de yaşama sevincini kaybetti.

İki yıla varmadan annem de sevgili oğluna kavuştu.

Bu dönemlerde bizler hep uzaklarda idik. Ama Emine diğer iki erkek kardeşim ve gelinlerimiz ile annemin yanındaydılar.

Annemin ardından Emine’m çok bocalamış, biz geç fark ettik.

Annem onun hem arkadaşı hem sırdaşı imiş.

Bizler hep kısa süreli gelip döndük. Ona can olmayı ne derece başarabildik ki?

Emine, annem gibi güçlü bir kadının kızıydı.

Anadolu Lisesini bitirmişti.

Gerçi peş peşe iki erkek çocuk dünyaya getirse de boş durmadı. Kurslara gitti, sertifikalar aldı.

Halk eğitimde yıllarca usta öğreticilik yaptı.

Bu arada dışardan üniversite okuyup bitirdi .

Oğulları şu an üniversite okuyorlar.

Her şey tam düzene girmiş derken, hiç aklımıza gelmeyen bir hastalığın pençesine düşmüş Ceylan gözlüm.

O kadar ani gelişti ki!

Neye uğradığımızı şaşırdık.

Kanser olan sağ göğsü hemen ameliyat ile aldılar ancak kol altındaki lenflere sıçramıştı .

Çok hızlı bir kemoterapi sürecine girdi. Önce 15 günde bir dört seans kemoterapi aldı. Ardından haftada bir on seanslık kemoterapi alımına başladı.

Ben biliyorum ki o daha kırklı yaşların başında ve bu süreci başarıyla atlatacak!

Bu yıl iki kez memleketim olan Kilis’e bacım için gidip geldim. Ona destek olmaya çalıştım.

O benim kıymetlim!

Onun yanında asla ağlamadım.

“Geçecek” dedim hep ”geçecek!”

Dualarım senin için Ceylan gözlüm!

Sen benim en kıymetlimsin!

Doğurmadığım evladımsın!

Tutun hayata lütfen!

Beni bir de sen yakma olur mu?

Sana bir sır vereyim mi?

Seni çok seviyorum ve

Bu kadar acıya dayanamam!

Lütfen iyi ol canım!

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.