Artık Yazmayacağım…

Evet, yazmayacağım…
Çünkü Atatürk heykellerinin yıkıldığı, tekmelendiği ve Türk Bayrağı’nın direklerden indirilip ayaklar altına alındığı bir ülke vatandaşı olduğum için yazmayacağım.
60 yıldır, bu Kent Gazetesinde ve diğer gazetelerde hep yazdım ve yıllarca Atatürk ve Cumhuriyet dedim.
Şimdi geldiğimiz manzarayı düşünüyorum ve içim kan ağlıyor. Nasıl bir ülke olduk, anlaşılması güç bir ülkede yaşamaya başladık.
Atatürk’ten ve Türk Bayrağı’ndan ne istiyorsunuz? Neden onun o büstlerine saldırıyor tekmeliyor ve yıkıyorsunuz.
O, bu Cumhuriyeti kuran bir lider olarak bugün geldiğimiz noktanın en güzide insanı değil midir? Şimdi Anıtkabir’de ebedi istirahatgahında derin uykusunda, bu yapılanlarla kemikler sızlamıyor mu?
Yapmayın etmeyin demekle olmuyor, çünkü yapıyor, ediyor ve sonra da ahkâm kesiyorsunuz…
Onun için artık yazmıyorum. Kalemim kırıldı, mürekkebim kurudu. 30 yıldır çalıştığım Kilis Vakfı’nda Sayın Başkanım Yaşar AKTÜRK olmasa, orada bile durmayacak ve bu yaşta ülkeyi terk etmek isteyeceğim. Kilis’te doğdum o güzel ülkemin insanlarını otuz yıldır daha iyi tanıdım. Çünkü o insanlar hep güzel insanlardır.
Kurtuluş ve kurtuluşa giden yolda daima güzel ve mutlu yarınlara taşındılar.
Evet, artık yazmayacağım. Köşe yazılarıma veda ediyorum. Ülkemizin geldiği bu durumda yazmanın-çizmenin pek de anlamı kalmadı. Şu tabloya bakar mısınız; Kürt, Türk, Alevi, Sünni ve Şii ayırımları ile ne duruma geldik. Ülkenin her köşesinden cenazeler kalkıyor, iki görevli polisimiz şehit oldu, yüzlerce yaralı…
Sorarım size, bunun görülen tablosu savaş değil midir? O halde aklımızı başımıza toplayacak bu huzurlu ülkede tek korumamız Cumhuriyet ve Atatürk olacaktır. Türk Bayrağını yakıp yıkanları Atatürk heykellerini devirenler şunu çok iyi bilsinler: Bu işi çok pahalı ödeyecekler.
Biz Laik Türkiye Cumhuriyetini, Atatürk ve saygın arkadaşları ile kurtararak bu noktaya geldik.
29 Ekim 2014 tarihinde Cumhuriyetimizin 91. yılını kutlayacağız. Evet, 91 yıl önce düşman işgalinde olan bu ülke bugün medeni devletler seviyesine yükselme başarısını vermişken, bugünün bir açılım ve saçılım politikası ile bakınız ne durumlara geldi.
Bayraklarımızdan ne istediniz, neden yakıp yıktınız?
Diyarbakır ilinde tam beş yıl yaşadım. 13 yaşında gittiğim sanat lisesini 18 yaşında Dicle kıyısındaki o şahane manzaralı okulda bitirerek hayata atıldım. En iyi dostlarım, öğretmenlerim ve arkadaşlarım Kürtlerdi ve biz bugünlere kardeş kardeş sarılarak geldik.
Ne ise beni yazımı son kez görün, okuyun. Tekrar ediyorum, artık bu köşelerde yokum. Dualarınızı ve iyi dileklerinizi bekliyorum.
Evet, 60 yıl bu kolay değil. Ayrılmak çok zor… Ama 83 yaşının verdiği gerçekleri de görmek gerekir.
Başta güzel dostlarım sevgili Ahmet Barutçu, Sabahattin Yarar, Metin Mercimek, Muhlis Salihoğlu olmak üzere beni mazur görsünler, onları yaşadığım müddetçe hep hatırlayacak ve hep onlarla olduğum günlerin fotoğraflarına bakacağım.
Dostlarım sizler için, ülkemizin mutluluğu ve refahı için ne olur sizler de her yazımın altına not düşün: Atatürk’e, Cumhuriyetimize ve Bayrağımıza kimse dokunmasın!…
Çünkü bu üç özellik demokrasinin temel taşı ve parolasıdır.
Hoşça kalın, güzel günler sizlerin olsun…