Dolar 35,9677
Euro 37,1790
Altın 3.307,49
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kilis 7°C
Hafif Yağmurlu
Kilis
7°C
Hafif Yağmurlu
Pts 6°C
Sal 7°C
Çar 6°C
Per 11°C

Ben-Sen-1

Ben-Sen-1
A+
A-
18.01.2019
701
ABONE OL

Mahmut İ. KANMAZ

“Ben ağlarım yane yane
Aşk boyadı beni kane
Ne akılem ne divane
Gel gör beni aşk neyledi

Gah ağlarım yeller gibi
Gah tozarım yollar gibi
Gah akarım seller gibi
Gel gör beni aşk neyledi

Ben Yunus’u biçareyim
Aşk elinden avareyim
Baştan aşağı yareyim
Gel gör beni aşk neyledi.”

Selam, sevgi ve saygılarımı sunarak, bir yazıma daha başlamanın mutluluğunu duyuyorum, sevgili arkadaşlarım.
Bugün, birçok türkü, şarkı ve şiirin hem konusu ve hem de öznesi olmuş olan çok bilindik bir mevzuyu, ele almaya çalışacağım.
Nedir bu mevzu? Bu mevzu, kişinin bizzat kendisi yani, “ben” metaforu ve karşılığı da, “sen” olacak.
Genelde değil, hemen hemen daima, bir türkü yakılmışsa, bir şiir yazılmışsa ve bir şarkı bestelenmişse, olayın kahramanı, kendi duygularından yola çıkar çoğu zaman… Duygu, kendi öz hissettikleri ve muhatabı da, haliyle karşı taraf, sevilen, yerilen, sitem edilen ve ondan çok şeyler beklenen, “sen” olmuştur… Tıpkı yazımın başında verdiğim Yunus’un bir ilahisinde olduğu gibi…
Âşık İsa Koç’un bir uzun havası da, bu söylediklerimizi destekler niteliktedir:

“Ben gideli bizim eller değişmiş
Eller bana, ben ellere yabancı
Çamur eller asvalt olmuş yol olmuş
Yollar bana, ben yollara yabancı

Küçücük yavrular hepsi büyümüş
Kimi gelin kimi de güvey olmuş
Kızılırmak baraj olmuş göl olmuş
Seller bana, ben sellere yabancı

Gurbet benim ciğerimi dağladı
Karlı dağlar yollarımı bağladı
Eski dost boynuma düştü ağladı
Kollar bana, ben kollara yabancı…”

Ben, diye anlatılan duygular genel de sevgi ve aşk üzerinedir hep. İnsanımız yüreğinde yeşerttiği ve büyüttüğü sevdasını, kendi üzerinden ve doğrudan doğruya kendi ağzından dile getirir.
Mustafa Nafiz Irmak’ın Hicaz makamındaki bir bilindik şarkısı da bu meyandadır:

“Kanaryam güzel kuşum
Ben sana vurulmuşum
Seni çok sevdiğimi
Anlatıyor duruşum

Kanaryam kalbimdesin
Ruhumu okşar sesin
Beni bırakıp gitme
Gönlüm senin kafesin…”

Benlik, öyle bir zırhtır ki, bunun aşırısı maazallah insanı büyüklenmeye ve kibre götürür değerli arkadaşlarım.
Gerçi her nefis bu sıkıntıyla baş başadır ama dozu ve sürekliliğidir önemli olan… İşte onun içindir ki, büyük din alimi ve düşünür Hazreti Mevlana, şu kelamı etmiştir konuyla ilgili olarak:
“Bir insanda, kendini yüksek görme, hırs ve şehvet varsa bunlar, o konuşurken, soğan yemiş gibi ağzı kokar.”
Son İslam halifesi Hz. Ali de, kayıtsız kalmamış mevzuya ve şöyle demiştir: “En geçerli edep, güzel ahlak; en şiddetli fakirlik, ahmaklık; en kötü vahşet, kendini beğenmek ve en üstün zenginlik de, akıldır.”
“Öyle noksan yaradılışlı insanlar vardır ki; ancak başkalarını üzdükleri zaman sevinirler” diye buyuran Maurois, bence de haklıdır. Yok mu öyle kişiler. İllaki vardır.
Egoist ve bencil yaradılışlı insanlar, pek sevilmezler toplum içinde… Tek önemli kişi, tek ilgi merkezi olması gereken insan, kendisidir veya öyle olmalıdır, egoist insana göre… Ancak bilmez ki, bu tutumu hiç mi hiç, iyi değildir. Bernice Pears isimli bir bilge kişi şöyle diyor, güzel ve anlamlı bir sözünde: “Egoist kişi, daima en sevdiği kişiye, yani kendine zarar verir.” Çok doğru…
Benlik hissi yoğun olan bir kişi, küçük bir çıkarı için, etrafına daha büyük zararlar vermekten kaçınmaz. Bilge insan Bacon da benzer bir kelam etmiştir konu hakkında ve demiştir ki: “Yalnız kendisini düşünen insan, yumurtasını pişirmek için, komşunun evini yakabilir.”
Bazen de yeri gelir, kendi duygularını dağlara, taşlara, derelere ve seher yellerine döker Anadolu insanı…
İşte Âşık Veysel’imiz de bunu çiçekler üzerinden yapmış gibidir:

“Çiğdem der ki ben elayım
Yiğit başına belayım
Hepisinden ben alayım
Benden ala çiçek var mı?

Lale der ki behey Tanrı
Neden benim boynum eğri
Yardan ayrı düştüm gayrı
Benden ala çiçek var mı?

Nevruz der ki ben nazlıyım
Sarp kayalarda gizliyim
Mavi donlu gökyüzlüyüm
Benden ala çiçek var mı?

Sümbül der ki boynum uzun
Yapraklarım düzüm düzüm
Beni ak gerdana dizin
Benden ala çiçek var mı?

Al baharlı mavi dağlar
Yârim gurbet elde ağlar
Çayır çimen oldu dağlar
Yârim gurbet elde ağlar.”

Kanuni Hacı Arif Bey’in bir mahur şarkısında, hem benlik, hem senlik duyguları yanında, vefa gibi çok çok önemli bir mevzuya da atıfta bulunulmuş:

“Canım seni gayet sever
Sende vefadan yok eser
Aşkınla oldum derbeder
Sende vefadan yok eser

Guş etmedin efganımı
Bilmez misin vicdanımı
Yaktın da ruhum canımı
Sende vefadan yok eser.”

Muzaffer İlkar’ın yine aynı, mahur bir eserinde de başından sonuna kadar, her daim büyük bir sevdanın büyüklüğü dile gelir:

“Bu son şarkımda sen varsın
İlk şarkımda yine sen vardın
Bana yıllarca ruh verdin
İlhamınla beni yaşattın

Sendin gönlümün varlığı
Her nefeste yine sen vardın
Geçti seninle bu hayat
Son şarkımda yine sen varsın.”
Enderuni Ali Bey’in bir uşşak şarkısı var şimdi sırada. Bu eserde de yaşanan büyük sevdanın, Leyla ile Mecnun misali anlatımı betimlenmiş değerli dostlarım…

“Sen ey serv-i revan ruhsarı gülgun
N’olur etsen beni bir demde memnun
Olup aşkınla ahvalim diğer gun
Gam-ı aşkınla Leyla oldu Mecnun

Enisim munisim gül yüzlü yarim
Gülüstanım gülüm bağım baharım
Yetiş imdadıma ey şivekarım
Gam-ı aşkınla Leyla oldu Mecnun’um.”

Ne büyük aşklar, ne yüce sevgiler yaşanmış bir zamanlar, değil mi ama!…
Aslında ilk insan Adem’le Havva’dan bu yana yaşanmış sevdalar… Yani insanlık var olduğu sürece, aşk da yer almış gönüllerde ve yanık yüreklerde…
Hep derim, Cenab-ı Allah’ın biz insanların kalplerine yerleştirdiği en ulvi ve en doyumsuz duygudur sevdalar, aşklar.
Acı da verse, dertli dertli çalıp söyletse de, bugüne değin, aşksız ve sevgisiz bir zaman dilimi yaşanmamıştır hiç…
Seven insan, sevdiğiyle yaşar her anını…
O ki yüreciğine düşmüştür bir kere sevda kıvılcımı. Ne durabilir, ne teselli bulabilir ve ne de gönlünü avutabilir herhangi bir şeyle… Tıpkı Şekip Ayhan Özışık’ın yine uşşak makamındaki şu şarkısının, söz içeriğinde olduğu gibi:

“Gün gelir de beni
Unutursun demiştim…
Kalbindeki bu derdi
Uyutursun demiştim…
Ne ben seni unutabildim
Ne bu gönlümü avutabildim
Ne bu derdimi uyutabildim
Unutamam seni, unutamam…
Aşkını çekerim geleceksin diyerek
Belki gözyaşımı sileceksin diyerek
Ne ben seni unutabildim
Ne bu gönlümü avutabildim
Ne bu derdimi uyutabildim
Unutamam seni, unutamam…”

Her türküde, her şarkıda ve her şiirde dile gelen duyguların, en birincil öznesi ve kahramanı olan, ben ve sen kavramlarını ele alıp incelemeyi amaç edindiğimiz, bugünkü yazımızın sonuna gelirken, yine konu ile ilgili sözlerimizi, büyük ve ölümsüz edebiyatçılarımızdan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, “Hatırlama” adlı bir şiiriyle bitirelim istiyorum.

“Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak,
Rüyaların kadar sade, güzeldin,
Baş başa uzandık günlerce ıslak
Çimenlerinde yaz bahçelerinin…

Ömrün gecesinde sükûn, aydınlık
Boşanan bir seldi avuçlarından,
Bir masal meyvası gibi paylaştık
Mehtabı kırılmış dal uçlarından…”

Aynı konuya devam etmek üzere ve de tekrar buluşmak ümit ve temennisiyle, sizlere sağlık, mutluluk ve huzur temenni ediyorum.
Hoşça kalın, esen kalın sevgili arkadaşlarım.

—————————————————————–
Kaynak: Sevdiğim 15 Şair / Prof. Selahattin Tuncer / Yazın Basın Yayın Dağ.
Klasik Türk Musikisi Nazariyatı ve Şarkı Notları / YTÖO. Matbaası.
Ela Gözlüm / Bir Demet Türküdür İzmit-1.
Bekir Karadeniz / İBB Yayınları.
2007 Yılında 2700 Güzel Söz / 4. Baskı / Ahmet Ağırbaşlı / Damla Ofset / Konya.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.