Boş Duran Hazine

Nejat TAŞKIN
Yıllardır kanayan bir yaramıza parmak bastınız. 15 Şubat 2002 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde yayınladığınız, “Boş Duran Hazine” başlıklı yazınız bizim yaramız. Merhem oldunuz bu kanayan yaraya. Ben, mahalli bir gazete olan Kilis İli KENT Gazetesinde her gün yazı yazan bir köşe yazarıyım. Yıllardır bu konuyu yüzlerce kere yazdım. Ama bu yazdıklarım maalesef Kilis İli dışına çıkamadı. Çünkü Kilis İli unutulmuş bir sınır ilidir. Seçimden seçime birkaç bürokrat veya bakan gelir şöyle bir seslenir, akşam ve öğle yemeğini dahi gider Gaziantep’te yer. Ve sonra unutur. Hâlbuki bu İl, sorunlarıyla tek başına mücadele veren ve yıllarını kaçakçılık töhmeti altında harcayan bir İldir. Şimdi siz o İlin sesi ve nefesi oldunuz.
Evet, mayınların kaldırılması konusunda girişiminiz mutlaka ses verecek ve siz Kilis İli için unutulmazlar arasında yer alacaksınız. Zaten bu İl sizi hep sever. Yazı yazdığınız her gazete mutlaka okunur ve yazılarınız elden ele dolaşır. Ben bunun 50 yıldan beri canlı şahidiyim.
Ne kadar acıdır ki, 8 milyon nüfuslu Suriye halkı bizim 5 km. ilerimizde, elini kolunu sallayarak gezerken, bizim vatandaşımız o mayınlı tarlalar yüzünden sınıra yaklaşamadığı gibi ekip biçme cesaretini de gösteremez. Yıllarca bu böyle devam etti. Kol ve bacak verdi bu uğurda fakat nedense tek bir ses verilmedi. Aha sizi İl yaptık, dediler ve kendi kaderine bıraktılar. Ankara’ya taşman vekillerimizin sesini duymak bile istemediler. Hâlbuki sorunlarımızı bir bilseniz bu kentin Türk sınırlan içinde olduğuna şaşırıp kalırsınız. Çünkü 100 bin nüfuslu bu kent terk edilmişliğin daima en acı darbesini yemiştir.
Okur-yazar oranının yüzde 99 olduğu ve 19 lise seviyesindeki okulların Kilisli işadamları tarafından yaptırıldığı, hiçbir terör harekâtına karışmayan bu hudut şehrinin Atatürk çizgileriyle bezenmiş bulunduğunu ifade ettiğimizde İlimizin güzelliğini size yansıtmak isterim. Bugünlerde yine hemşerilerimizin katkılarıyla ve dört trilyonluk bir yatırımla Muallim Rıfat Bilge Üniversitesinin temellerinin atıldığını ve devletin hiçbir katkısı olmadan bu üniversitenin 2002 yılında öğretime başlayacağını söylersem, eğitim alanındaki bu güzelliklerin önemini size arz etmiş olmanın mutluluğunu duyacağım. Ama en büyük sıkıntımız işte bu mayınlar. Çünkü bu mayınları kaldırmaya hiç ama hiç gücümüz yetmiyor. Ancak, burada devlet gücü araya girecek ve bu güçle o büyük sahalar halkın hizmetine sunulmuş olacaktır.
O güzel satırlarınızdaki şu ifadeleri bugün Kilis İlinde tüm halk konuşuyor ve gazete kupürü elden ele dolaşıyor:
“Kamuoyu bu konunun üzerinde ısrarla durmalıdır. Yapılan çalışmalar izlenmelidir. Bu konuda çalışma yapan ya da yaptıran her hangi bir kuruluş varsa, göndereceği bilgi notunu burada yayınlamaya hazırım. Bu iş ne zaman başlar? Başladıysa hangi aşamadadır? Bu konuyla kim, hangi kuruluş ilgilidir? Mayınları temizlemenin maliyeti nedir? Tarıma açılmanın sonrasında yaratılacak ekonomik ve sosyal katkının miktarı ne olacaktır? Lütfen bu konunun üzerinde ciddi bir biçimde durulsun, gerekli incelemeler en kısa zamanda yapılsın ve işe el atılsın. O zaman görülecek ki; elimizin altındaki hazine büyük ve göz kamaştırıcıdır. Güneydoğu illerinden seçilen milletvekilleri! Haydi buyurun ve konuyu gündeme taşıyın. Kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyelim. Zararını neresinden dönsek kârdır. Bu işe biran önce girişelim.”
Teşekkürler sevgili Emin Çölaşan, teşekkürler.
Sayın ilgili ve yetkililer! Bu sayın gazetecinin çağrısına lütfen ses verin ve bir kamuoyu oluşturarak şu mayın denen felaketi, sınırlarımız üzerinden kaldırarak halkımızın sınırlarımızın ötesindeki güneşin batışını doya doya seyretmesini sağlayın. Ne olur lütfen, lütfen bu sese kulak verin!…