Bu Kitaplar Ne Olacak, Bu Kitaplar? Bir Denemenin, Denemesi!…
Mehmet KILIÇOĞLU
Emekli öğretmen Ahmet Bey bir süredir, kendisine hep aynı soruyu soruyor. Gerek bu pis hastalık coronadan olsun, gerekse normal bir durumda bu dünyadan uçtuğunda, bilinmezler âlemine göçtüğünde BU KİTAPLAR NE OLACAK?
Ta 1965-70’lerden beri kitap alıp okuma alışkanlığı edinmişti Ahmet Bey. Öğretmen okulunda, eğitim enstitüsünde öğrenciyken çok kısıtlı olan harçlıklarından artırarak alıyordu kitaplarını. Kimilerini okuyunca, çok da değerli bulmuyordu, kimilerini de altlarını çizerek, sindire sindire okuyordu. “Türkiye’nin Düzeni, Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi, Kemalist Devrim İdeolojisi, 200 Yıldır Neden Bocalıyoruz”. Kitapların yanında dergiler de okuyordu. Varlık, Türk Dili, Türkiye Yazıları, Yansıma ve diğerleri. Dergilerin, özel sayıları oluyordu. Her biri bir kitap boyutunda, çok değerli özel sayılar. Türk Dili dergisinin, roman, eleştiri, öykü gibi yine Varlık dergisinin de çok anlamlı, boyutlu özel sayıları vardı.
Kitaplar, yeri geldi bize aşkı, mutluluğu yaşattı. Kimi zaman hayatı farklı yönden kavramamızı sağladı. Yeri geldi, 1980’lerde bizim suç ortağımız oldular. Tutuklandılar, bizden çok tutsak kaldılar, yakıldılar. Ama hep umudu yaşamamızı sağladılar.
Ev taşımalarda bir kısmını çevreye verdi. Önemli gördüklerini beraberinde taşıdı. Her yıl beş on kitap alıp okuyordu. Evin çoğu yeri kitap doluyordu. Hanımı da arada bir “Bu kadar kitap ne olacak? Koyacak yer kalmadı” diye serzeniyordu. Satın aldığı kitaplara kendi yazdığı kitaplar da katılmıştı. Öğretmen çevresinde onu tanıyanlar, “Şair, yazar” diye seslenirlerdi, ona. Şiir, öykü, deneme, derleme beş altı kitap yayımlamıştı. Bir kısmını satabilmişti. Ama epey kitabı, evin bir köşesinde duruyordu.
Ahmet öğretmen yetmiş yaşını geçmişti. Bu corona da onu kötümser yapmıştı ki, kafasına ölüm düşüncesi sık sık gelir olmuştu. Bu düşünce kafasına her geldiğinde de arkasından hemen “BU KİTAPLAR NE OLACAK?” sorusu kaplıyordu. Elbet çocukları kitap okuyordu, elbet kitabın değerini biliyorlardı. Ama yine de bu kadar kitap ne olacaktı.
Kafasında bir düşünce filizleniyor. ATATÜRK ile ilgili kitapları ayırıp, kendi kitaplarından beşer onar tane bırakıp geri kalanını bir okul kitaplığına vermek. Belki beş on kişi bu kitapları okur, ilk sayfasındaki Ahmet öğretmen ismini görür sevinir. Demek Ahmet Bey, öğrenciliğinden bu güne kitap satın almış, okumuş der. Belki kendisi için bir iki güzel söz söyler diye düşündü. Bu düşünce Ahmet Bey’i az da olsa mutlu etti. Kafasındaki kötü düşüncelerden kurtuldu.