Dolar
Euro
Altın
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kilis °C
Kilis
°C
°C
°C
°C
°C

Çanakkale

Çanakkale
A+
A-
19.03.2015
1.049
ABONE OL

Ecz. İbrahim BEŞE

 

“Çanakkale” ismi bizlere denizleri birleştiren boğazdan, bir toprak parçasından, bir coğrafyadan, bir şehirden çok daha fazlasını ifade eder. 18 Mart 1915 tarihi de bir takvimden, bir zaman biriminden çok fazlasını…

Her 18 Mart geldiğinde hüzünlenir, gururlanır ve sorgulanırım. Hüznüm; babaannemin genç yaşta dul, babam ve amcalarımın yetim kalması sonucunda hayatın zor şartları ile babasız mücadele etmek zorunda kalmalarındandır. Gururum; vatanımıza göz diken emperyalistsilerle savaşırken şehitlik mertebesine eren dedemin ismini onurla taşımamdandır. Sorgulanmam; “O şehitlerimize yeterince layık olabildik mi?” diye kaygılanmamdandır.

Hacı Mehmet Nur (Hacı Abraş) oğlu, M. 1881 (H. 1298) doğumlu, Abubeşezade İbrahim, vatanın tehlikeye düşmesi üzerine ilan edilen seferberlikle, sevgili eşi Ruhizadelerin kızı Saniye (Ruhi) Hanım’ı, oğulları 11 yaşındaki Abdurahman’ı, 10 yaşındaki Abdullah’ı ve 6 aylık Mehmet Necmettin’i önce Allah’a, sonra vatana millete emanet ederek, “ya şehit, ya gazi olacağım” niyetiyle vatan savunması için Çanakkale cephesinin yolunum tutmuş. 77. Alay 3. Tb. 2. Bölükteki vatani vazifesine başlamış. 28 Mart 1331 günü, Arıburnu cephesinde başına isabet eden bir şarapnel parçası ile ağır yaralanmış, kaldırıldığı Sargı Tepe Hastanesi’nde şehitlik mertebesine ulaşmış. Bu bilgileri benim de çocuk yaşta tanıdığım, dedemin silah arkadaşları Çanakkale gazisi hemşerilerimizden öğrenmiştik.

Kutsal Kitabımızda Al-i İmran suresinin 169-171. Ayetlerindeki; “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler zannetmeyin! Bilakis onlar diridirler; Rab’leri katında rızıklanırlar (169). Allah’ın fazlından verdiği nimetlerle mutludurlar. Ayrıca, henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiç bir korku ve keder bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar (170). Onlar, Allah’tan gelen bir nimet ve keremin müjdesi ile sevinirler. Muhakkak ki Allah-u Teâlâ müminlerin ecrini zayi etmez (171)” ve Bakara süresinin 154. Ayetindeki, “Allah yolunda öldürülenler için ‘ölüler’ demeyin. Tam aksine, onlar dirilerdir ama siz farkında olmazsınız (154)” müjdelerini bütün inananlar gibi Beşe ailesi de yüreklerinde imanla taşımışlar.

Dedemin şehit oluşunun haberinin mistik bir anlatımını rahmetli babam ve amcalarımdan dinlemiştim. O anıyı paylaşmak istiyorum.

Dedemin Çanakkale Savaşı cephesinden merakla beklenen haberi, o günün koşulları içerisindeki posta aksaklıkları sebebiyle bir süre Kilis’e ve ailesine intikal etmemiş. Ailesi merak içersinde beklerken, Anadolu ve İslam kültüründe yeri olan “istiare”ye başvurmuşlar. (İstiare; namazında niyazında olan ve çevresinde dürüstlüğü, iyiliği ve samimi inancıyla tanınmış kişilerin, bir konu hakkında gördüğü rüyayı yorumlamasıdır.) İbrahim Dedemin akıbeti için istiareye yatması ricasında bulunulan kişi, ertesi gün sabahleyin erkenden babaannemlerin evine gelmiş ve şunları anlatmış; “Yatsı namazımı kıldım, niyet ettim ve yattım. Rüyamda şimdiye kadar görmediğim, tasavvur dahi edemediğim güzellikte bir bahçe gördüm. Uzaktan dahi bu bahçenin huzuru belli oluyordu. İçerisinde şimdiye kadar bilmediğim, görmediğim meyve ağaçları vardı. İbrahim’i bu bahçenin içersinde dolaşırken gördüm. Beyazlar giymişti, çok sağlıklı, neşeli ve rahat görünüyordu. Kendisine doğru yürümek, konuşmak, ailesinin kendisini merak ettiğini anlatmak istedim. Bahçeye girmek üzereydim ki, karşıma beyazlar giymiş aksakallı kişiler çıktı. Bu bahçeye benim giremeyeceğimi, özel kimselere ait olduğunu söylediler. Israr etmemin bir yararı olmadı. Heyecan içersinde uyandım.

Başınız sağ olsun.”

Bu istiareden bir süre sonra İbrahim Dedemin şehit olduğu haberi ve künyesi gelmiş.

Mehmet Akif ne güzel söylemiş;

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât…
Ey şehît oğlu şehît, isteme benden makber,
Sana ağûşunu açmış duruyor peygamber.

Bir kez daha bütün şehitlerimizi saygıyla, minnetle, özlemle anıyorum.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.