Çöp Delisi
Sayın okurlarım;
Zaman zaman elime olayları Kilis’te geçen ilginç hikâyeler geçmektedir. Bunların kaybolmasını istemediğim için sizlerle paylaşmak istedim. Hikâyelerde Kilis’i anlatan anılar, mekânlar, tarihi bilgiler geçmektedir
Şimdi sizlere Fehmi ANLAROĞLU’ndan “ÖP DELİSİ” adlı hikâyeyi sunuyorum.
Yağmur duasına çıkmak, bütün İslam toplumlarında olduğu gibi, bizim toplumumuzda da büyük bir anlam ve bir o kadar önem taşır.
Bir yerde kuraklık olduğu zaman, oranın halkı toplanır, topluca yağmur duasına çıkar ve kendilerine, topraklarına yağmur vermesi için, Tanrı’ya yalvarır yakarırlar.
Tarihi kayıtlar, Yağmur duasına çıkma olaylarının, eski zamanlarda daha çok olduğunu göstermektedir. Zamanımızda bu tip olaylar, yok denecek kadar azalmıştır ama tek tük de olsa meydana gelmektedir.
Mesela; geçen yıl Urfa’da baş gösteren kuraklık tehlikesi karşısında halkın yağmur duasına çıkmış olduğunu bilmekteyiz. “Yağmur Duasına çıkılan her yere, Tanrı yağmur vermiş midir?” Bu soruya cevap vermek güç…
Çünkü. Bu husus, doğrudan doğruya, insanların manevi etki bağlara olan inancı ile ilgilidir. Tanrı “Benden ne isterseniz size onu veririm” buyurur.
Öyleyse, bütün mesele istemeyi ve almayı bilmektir.
Yağmur isteği de bu cümledendir ve Yağmur Duasının amacı da Tanrı’dan bir şey istemektedir.
Ben diyorum ki: isteyenler, istemeyi bildikleri takdirde, Tanrı onlara yağmur verir. Yeter ki Tanrı’nın adamı olsunlar.
KİLİS’TE KURAKLIK
Bundan yıllarca önce, bugünkü idare şekliyle, Gaziantep’in Kilis kazasında bir kuraklık oldu. Üç yağmur mevsimi gelip geçtiği halde, bir yere bir damla yağmur düşmedi. Kilis ve çevresi büyük bir tehlike ile karşı karşıya geldi. Kıtlık…
Eğer yağmur yağmazsa, Kilis yalnız susuz kalmayacak, aynı zamanda bir kıtlığın içine düşecekti. Kıtlık insanlar için her şey demekti. Bütün felaketler ondan doğardı. Kıtlık kuraklığın; yoksulluk, açlık, hastalık ve tek kelime ile sefalet ise kıtlığın mahsulüydü. Öyleyse yağmur yağmalıydı. Kilis halkının büyük bir felaketten kurtuluşu yağmura bağlıydı. Tanrı Kilis’e yağmur vermeliydi.
Bunun için yağmur duasına çıkacaklar. Tanrı’ya yalvaracaklar, yakaracaklar “Tanrım, bize yağmur ver” diyeceklerdi. Belki içlerinde bir “Tanrı sevgisi” vardı da, onun hürmetine yağmura kavuşurlardı. Tanrı sevdiklerini neden mahrum bırakırdı ki?…
YAĞMUR DUASINA ÇIKIŞ
Öğle yaptılar. Yediden yetmişe, eşiktekinden beşiktekine bütün Kilis halkı toplanarak, Yağmur duasına çıktılar. Zaten bir düzlükte kurulmuş olan Kilis’in, bugünkü Suriye sınırı tarafına toplanarak, Tanrı’ya yalvarmaya başladılar. Hocalar okudu, onlar “Amin” dediler. Tanrı’dan yağmur, çok yağmur istediler. Ellerini göklerin sonsuzluklarına kaldırarak “Tanrım, bize bir kıtlık, bir yoksulluk, bir açlık, bir hastalık, bir sefalet felaketinden koru” niyazında bulundular. Sabahtan akşama kadar dil döktüler, dua ettiler.
Ama sandıkları gibi olmadı. Onlar, Yağmur Duası okununca göklere bulutların geldiğini, kısa zamanda bardaktan boşanırcasına yağmurların yağdığını duymuşlardı. Hâlbuki Kilis göklerinde ne bulut vardı, ne duman. Gökte bir güneşten ve ortalıkta kavurucu bir sıcaktan başka hiçbir şey yoktu. Olmuyor, duaları kabul olmuyordu Kilislilerin.
Artık akşam yaklaşıyordu. Gün batmak üzereydi. Aradıklarını bulamayan, istediklerini alamayan Kilisliler, elleri boş, gönülleri mahzun, birer ikişer geri dönüyorlardı.
Hepsi de umutsuz ve mutsuzlar. Tanrı, Kilis’e ve Kilislilere yağmuru çok mu görüyordu? İçlerinde bir tane olsun Tanrı sevgilisi yok muydu? Böylesine acınacak bir halde mi kalacaklardı?
BİR TIMARHANELİK ADAM
O zamanlar Kilis’te “Çöp Delisi” namıyla maruf adam vardı. Kilisliler “Tımarhanelik” nazarıyla baktıkları bu adam, umursamıyor, önemsemiyor, hiçbir zaman kaile almıyor. Hatta adamdan bile saymıyorlardı. Her gelen geçen onunla alay ediyordu. Bütün zamanlarını duvar diplerinde geçiren bu adam, elindeki çöplerle. Devamlı olarak yerleri kurcaladığı için Kilisliler ona lakap takmış, “Çöp Delisi” diyorlardı. Çöp delisi dendi mi Kilis’te herkes tanır ve “deliler olmazsa akıllıların kıymeti bilinmez” derlerdi.
Yağmur duasına çıkarlarken bile, çöp delisi kimsenin aklına gelmemişti. O, yine kendi halinde bir duvar dibinde oturmuş, başında beresi, sırtında entarisi, ayağında nalını ve elinde bir çöp olduğu halde yerleri kurcalıyordu. Dünyaya metelik vermiyordu. Yağmur Duasından öfkeli dönen bir Kilisli, çöp delisinin yanından geçerken ona çıkıştı.
“Burada oturup, çöple yerleri kurcalayacağına, halka katılarak, Yağmur duasına çıksaydın fena mı olurdu? Yarın biz acımızdan ölürsek sen sağ mı kalırsın sanki, çöp delisi?…”
Çöp delisi, kafasını kaldırarak, öfkeli Kilisliye sordu:
– Sen ne istersin?
– Görmüyor musun bu kadar insan Allah’tan yağmur istemeye gittik. Hiç birimizin duası kabul olmadı. Boş dönüyoruz.
– Ha siz yağmur mu istiyorsunuz?
– Ever ya yağmur istiyoruz.
– İyi, pekiyi…
Ve çöp delisi, sağ elini kaldırarak; beresini siper kısmından tuttu, başının üzerinde döndürdü sağ kulağının üstüne getirdi.
İşte ne olduysa o anda oldu. Tanrı’nın hikmeti Kilis semalarını, bir anda kara bulutlar kapladı, gökler delinmiş gibi yağmurlar yağmaya, şimşekler çakmaya, yıldırımlar düşmeye başladı. Öfkeli Kilisli ile birlikte yağmur duasına çıkmış olan Kilis halkı kendilerini evlerine dar attılar, canlarını güç kurtardılar.
Yağmur gece sabaha kadar, Kilislilerin istediklerinden de fazla yağdı. Kilis kuraklıktan ve kıtlıktan kurtulmuştu.
Herkesin alaya aldığı “Tımarhanelik adam” olarak bildiği Çöp Delisinin marifeti kısa zamanda duyuldu. Artık bütün Kilisliler ona bir başka gözle bakıyorlardı.
Sordular Çöp Delisi’ne:
– Sen ne yaptın, nasıl ettin de bu kadar yağmur yağdı?
Çöp Delisi yine elinde bir çöp, bir duvar dibinde yerleri kurcalarken cevap verdi:
– Acıdım sizlere, beremi enseme kadar çevirseydim, Kilis tufana gark olurdu. Bir daha bana eziyet etmeyin ve karışmayın…
Ondan sonra Çöp Delisi’ne kimse karışmadı ve bir “Tanrı sevgilisi” olarak yaşadı, öldü…
_________________________________________________________
Dilden Dile, Nesilden Nesile Anadolu Efsaneleri, Cilt-1, Fehmi Anlaroğlu, Onur Yayınları-1, Ankara-1 Mart 1968.