Defne
Şükran DEMİRLER YAVŞAN
Defne; Akdeniz ve Ege kıyılarında ve Marmara Bölgesinde yetişen maki bitki topluluğundan bir ağaççıktır. Küçük çiçekler açar. Zeytin kurulurken yaprakları konur, et yemeklerine ayrı bir tat verir, tütsüsü rahatlatır. Kızlara isim olarak verilir. Ama ben hep merak etmişimdir, güzel kokulu, her derde deva, tütsüsünün rahatlık verdiği, sabununun saçlara iyi geldiği defnenin efsanevi hikâyesi nedir diye. Bugünkü yazımı defnenin hikâyesine ayırdım. Umarım sizin de ilginizi çeker ve okursunuz.
DAPHNE ve APOLLONUN HİKÂYESİ
Yunan mitolojisinde bulunan birçok hikâyeden biri de Daphne’nin (Defne) hikâyesidir. Mitolojide bu efsanenin geçtiği yer ise Antakya’nın Harbiye ilçesidir.
Apollon; mitolojide güneşin, şiirin, müziğin, okun, kehanetin Tanrısıdır. İyi bir okçudur. Zeus’un oğlu Artemis’in kardeşidir.
Daphne ise nehir tanrısı Peneus’un kızıdır. Çok güzeldir ve birçok erkeğin âşık olduğu bir su perisidir. Ancak Daphne hayatı boyunca evlenmemeye kararlıdır. Bu nedenle hiçbir evlenme teklifini kabul etmez. Günlerden bir gün Apollon dört atlı arabası ile gökyüzünde gezerken kendisi gibi okçu olan Eros ile karşılaşır. Eros o sırada insanları aşık etmek için oku ve yayı ile ilgilenmektedir. Bir ejderhayı yeni öldürmüş olan Apollon kibirli bir tavırla Eros’a seslenir: “Ey aşkın tanrısı Eros! Bu savaş aletleri senin eline yakışmıyor, onları bana ver. Ben savaşlarda kullanayım” der. Eros bu tavra sinirlenir. Apollon’a “Ey güneşin Tanrısı! Akıllı Apollon senin okların her şeyi vurabilir, ancak benim oklarım da seni vurur” der. Apollon’a ders vermeye yemin eder. Apollon bir gün yeşillikler içinde lirini çalarken, ormanda gezen su perisi Daphne’yi görür ve onu hayranlıkla izlemeye başlar. Ancak onları izleyen biri daha var ki o da Eros’muş. Eros intikam almanın zamanı geldiğini düşünür. Biri altın diğeri kurşun olan iki ok hazırlar. Altın oku Apollon’a fırlatıp DAPHNE’ye aşık olmasını sağlamış. Kurşun oku da Daphne’ye fırlatıp ondan ölesiye nefret etmesini sağlamış. Apollon her gün ormana gidip Daphne’yi izliyormuş zaman gelmiş bu yetmez olmuş. Yakışıklı ve korkusuz olduğundan konuşmaya karar vermiş. Daphne aniden karşısına çıkan Apollon’u görünce korkup kaçmaya başlamış. Apollon, “Benden korkma, ben senin düşmanın değilim kaçma benden, ben okun Tanrısıyım” demiş ama Daphne’nin hiç durmaya niyeti yokmuş. Bu sırada Olimpos’taki tahtında oturan Zeus olanı biteni izliyormuş. Ancak müdahale etmek istemiyormuş. Bir an gelmiş ki Daphne’nin titreyen bacakları gövdesini taşıyamaz hale gelmiş. Birden durarak ayağı ile toprağı eşelemiş ve nehir tanrısı babasından yardım istemiş.
İçten yalvarışını duyan babası kızına dönüşüm yeteneğini kullanarak yardım etmiş.
DAPHNE’NİN VÜCUDU BİRDEN AĞIRLAŞMAYA BAŞLAMIŞ. KOKUSUNDAN BÜTÜN CANLILARIN BAŞINI DÖNDÜREN SAÇLARI DA YAPRAKLARA, İNCE NARİN KOLLARI DALLARA DÖNÜŞMÜŞ VE GÜZEL DAPHNE, DEFNE AĞACINA DÖNÜŞMÜŞ.
Gördükleri karşısında şaşkına dönen Apollon, defne ağacına sarılarak gözyaşı dökmüş. Defne ağacına şöyle demiş: “Eyyy güzeller güzeli, ben seni çok sevdim. Sen beni istemedin kaçtın, yeryüzünde beni reddedecek başka bir canlı yoktu. Madem benim karım olamadın onur ağacım olacaksın. Bundan sonra ben ve tüm kahramanlar senin ağacının dalları ile kendilerini süsleyecekler. Kokulu saçlarından olan yaprakların yaz kış yeşil kalacak ve ben onları başıma taç yapacağım. Bu içten ve tatlı sözler üzerine DEFNE ağacına dönen DAPHNE, Apollo’nun önünde saygı ile eğilmiş.
İŞTE BU TANRISAL AŞK HİKÂYESİNİN GEÇTİĞİ YER, BUGÜNKÜ ANTAKYA’NIN HARBİYE’SİDİR. HARBİYE’NİN ŞELALELERİ DAPHNE’NİN DÖKTÜĞÜ GÖZYAŞLARIDIR. (Alıntı)