Diva’yı Rahmetle Anıyoruz

“BAZI İNSANLAR ŞARKI SÖYLERKEN SES HANÇERESİNDEN ÇIKAN NAĞMELER, O KADAR FARKLI OLUR Kİ, SANKİ YARADAN ONLARIN KULAĞINA FISILDAR GİBİ DOYULMAZ BİR GÜZELLİK SERGİLERLER.”
16 Temmuz 1918 tarihinde Bursa’nın Pınarbaşı böcekliğinde dünyaya gelen Müzeyyen Senar, 8 Şubat 2015 tarihinde aramızdan ayrıldı.
Müzeyyen Senar’ın küçük yaşta fevkalade istidadını gören maruf musikişinas Kemal Niyazi ile Udi Bayan Hayriye, onu himayelerine alır. Onlarla çalışmaya başlayan ve derslerine muntazam devam eden Müzeyyen Senar, çok zaman geçmeden billur ve şakık sesi ile güzel şarkılar okumaya koyulur.
O yıllarda İstanbul’un Üsküdar’ı, Türk Musikisi açısından farklı bir konumdaydı. Dönemin en ünlü bestekârları, saz üstatları ve hocaları Üsküdar’da oturuyorlardı. Verdiği musiki eğitimi ile bir anide durumunda olan Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne, Müzeyyen Senar’ın 1931 yılında kaydı yapılır.
Üsküdar Musiki Cemiyeti, önce Darulfeyz-i Musiki Cemiyeti ismiyle anılmış, Cumhuriyetten sonra ise Üsküdar Musiki Cemiyeti adını almıştır. Müzeyyen Senar, çok saygı duyduğu bu cemiyette, Emin Ongan ve Necati Tokyay hocalarla tanışır. İlk olarak kendisine, hangi şarkıyı okuyacaksın denildiğinde, daha önce ezberlemiş olduğu Şevki Bey’in “GÖNLÜMÜ DÜLAR EDEN BU HALE HEP” Hicazkâr şarkısını icra eder. Hocalarını şaşkına uğratan bu söyleyiş, onu hemen koroya alınmasını dağlar ve de yıldızı ışıldamaya başlar.
Gün gün musikideki başarı merdivenlerini hızlı tırmanmaya başlayan Müzeyyen Senar, bu kez Mesut Cemil Bey ve Münir Nurettin Selçuk tarafından yönetilen Kadıköy Şark Musikisi Cemiyetine atanır. Burada da aynı şekilde başarı sağlar ve hocaları tarafından cemiyete devam etmesine gerek görülmediği kendisine bildirilir.
Birde onun başından geçen ve de unutulmayan bir olaydan söz etmek istiyorum. Yeni eserleri hocalarıyla ve bestekârlarıyla geçiren Müzeyyen Senar, radyo programlarına başlamak üzere, hocası Hayriye Hanım’la birlikte radyo evine gelir. İlk olarak Şemsettin Ziya Bey’in Kürdîlihicazkâr makamındaki “GÜVENME HÜSNÜNE BU ÇAĞIN GEÇER” şarkısını okumak üzere hazırlanır. Ancak ortaya bir problem çıkar. Henüz 14 yaşında olan Müzeyyen Senar, mikrofona boyu yetişemez. Bunun üzerine, plak yapımında kullanılan 3 adet balmumu kutusunu, üst üste koyarak bu sorun hemen giderilir.
Radyo gücünün yüksek olması ve radyo sayısının yavaş yavaş, özellikle zengin muhitlerde artması, hem halkın, hem de gazino sahiplerinin Müzeyyen Senar’ı daha çok tanımalarına neden olur.
Şöhreti ara vermeden büyüyen Müzeyyen Senar’ı, gazino sahipleri dışında, taş plak şirketlerini de harekete geçirir. Bestekâr Artaki Candan yönetimindeki SAHİBİNİN SESİ firması, kendisine taş plak doldurma teklifi getirir. Bir taraftan radyo, bir taraftan gazino programları arasında taş plak teklifini kabul eder. ilk taş plağını Yesari Asım Arsoy’un “ÜMİTLERİM HEP KIRILDI YARİM ARTIK GELMEYECEK” Hüzzam eseriyle doldurur. Böylece bir büyük sınavı daha başarıyla vermiş olur.
İşte hem türküleri söylemekten çok güfteyi anlatan, hem de güfteyi anlatırken de şarkıları terennüm eden, hem de o anda duygularımızı bizlere yeniden yaşatan ve de tüm bu değerleriyle içimizden çıkmayacak olan efsanevi sanatçı Müzeyyen Senar’ı rahmetle anıyorum.
Hoşça kalın.