Dostluğu Yakalayınca Bırakma

Ayşe Filiz GÖKDEMİR ÖZARSLAN
Merhabalar tekrar güzel insanlar. Sizlerle yeniden birlikte olmak çok güzel… Öncelikle sevgi ve saygılarımı sunarken bir yazıma daha başladım bile… Bana manen göstermiş olduğunuz destekleriniz için müteşekkirim.
Öyle güzel dostlar biriktirmişim ki ilk yazımı paylaştıktan sonra bunu daha iyi anladım gerçekten… Evet, bugün yazımın başlığından da anladığınız üzere konumuz dostluk üzerine olacak dost yürekler… Yıllar önce küçük oğlum Anadolu Lisesinde okurken ona bir ödevinde yardımcı olmuştum Edebiyat dersinde. Konu dostluktu yine. Hatta öğretmenleri annen Edebiyat Öğretmeni mi diye sormuş yavruma. Kamu da ve özel sektörde çalıştım şu an emekliyim. Fakat o dönem de evdeydim… Ev hanımı demiş oğlum da. O zaman annen kitap okumayı seviyor diye cevaplamış hocası… Çok onur duymuştum bu sözlere.
Geçenlerde oğlumun odasını birlikte düzenlerken bugüne kadar ona yazdığım tüm notları sakladığını ve biriktirdiğini söyledi bana. Dosyalamış, çıkarttı dolabından verdi elime. O kadar duygulandım ki dostlarım. O günlere götürdü anılar hemen beni.
Ben çok notlar bırakırım aileme, evde kim varsa ona ve belki güleceksiniz ama konumuzu azıcık aşarak:
Çocuklarımın sevdiği yemeklerin malzemelerini evde hazırlayıp fırına pişirtmek için göndeririz ya hani, ben tam bir sayfa detay yazarım fırıncı arkadaşlara. Size zahmet şöyle pişsin diye tarif ederim. Kolay gelsin ve selamlar diye belirtir teşekkürümü yazarım. Kaç yıl oldu artık ailemiz gibi oldular ve beni gördüklerinde bana her zaman dedikleri şu, abla senin o notların bizi hep motive etti. Tek sen varsın bize mektup yollayan… Oldubitti yazmışım işte hayatımda.
Çıkmak zorundaysam eğer evden, aslında küçük oğlumun okul çıkışında mutlaka evde olurdum her daim. Ağabeyimiz de akşam gelirdi babasıyla aynı saatlerde okuldan. Fakat aile büyüklerimle ve dostlarımla da ilgilenmem gereken durumlar olurdu haliyle zaman zaman. Öyle durumlarda hep bazen kısa, bazen de yazmaya vakit varsa uzun dip notlar bırakırdım evden giderken. İşte oğlum yemek hazır, salatan ve içecek meyve suyun buzdolabında. Sakın soğuk içme, hemen çıkart ılısın. Kek de var fırının içinde. Ben hastaneye gidiyorum yetişemeyebilirim. Bunun gibi her biri mektup edasında size daha çoğunu yazmıyorum uzatmamak ve sıkmamak adına. Hepsinin sonunda da seni çok seviyorum ve öpüyorum annen diye biten yazılarım. İyi ki yazmışım canlarıma. O notlardan kopya aldım dostluk temamı bugün de…
Şimdi tekrar dönelim konumuza… Hayatımızda öyle dostlar olmalı ki sabah erken veya akşam çok geç oldu diye kapısını çalmaya çekinmeyeceğimiz ya da istediğimiz anda telefon edebileceğimiz kişi olmalı aslında dost. Fakat bu durum günümüzde çok ender rastlayabileceğimiz hale geldi maalesef. Kimse kimsenin kapısını çalmaz hatta birbirine selam bile vermez oldu. Çok acı bir hâl aldı aslında. O kapıyı çaldığında bu da şimdi nerden çıktı bu saatte dememeli gerçek dost. İnsan dostuyla konuşurken ve onun yanındayken dost lisanı kullanmalı. Nasıl mı bu lisan der dediğinizi duyar gibiyim. Yani gerilmeden, kasılmadan, sıkılmadan seçtiği kelimeleri telaffuz ederken en rahat olduğu ruh halinde… En önemlisi de dostuna duyduğu güvenden dolayı sırtını yasladığı ve gölgesinde huzur bulduğu bir çınar ağacı gibi görmeli arkadaşını. O ağacın dalları dostunun güvenli kolları olmalı bence. Kimselerle paylaşamayacağı sıkıntılarını gerektiğinde verdiği o güvenle paylaşabilmeli insan dostu ile. Rahmetli babaannemin güzel bir sözü vardı. Dost dostun zehrini alır derdi. Nurlar da uyusun, mekânı cennet olsun.
Gerçekten öyle paylaştıkça hafiflemeli sıkıntılar bazen de mutluluklar paylaşılmalı o güzel insanlarla. Bugünlerde Corona virüsü ile mücadele ettiğimiz zor zamanlarda o dostlarımızla birlikte geçirdiğimiz zamanları nasıl özledik değil mi? Hatta en yakınlarımıza, ailemize hasretiz artık… Ben aynı şehirde annemi, babamı, kardeşlerimi göremiyorum. Büyük oğlumu göremiyorum farklı bir şehirde çünkü. Tek tesellim sağlıklı olmaları ve evinde kalmaları bu süreçte… Özlemek kelimesi az kalıyor artık… Geçici olarak tüm dünyaca evlerimizde kapalı beklemekteyiz. İnşallah ileride bugünleri nasıl atlattığımızı kaleme alırız. Gelecek güzel günleri konuşuruz. Şimdi tekrar konumuza dönersek…
Deniz Sevdam şiir kitabımdan DOST isimli yazdığım şiir de bakın neler demişim.
DOST
Güzel sözler eder dost
Dökmez ortaya sırları
Bazen yar olur insana
Gün gelir yaren
Dost dostun zehrini alır
Dumanı tüten mis kokulu
Kahveden yudumlarken
Kapanır niyetle fincanlar
Ağlar birlikte dostlar
Sohbetler birbirini bağlar
Zaman sanki su gibi akar
Kopma vakti gelene kadar
Geceler geçmez
Sabahlar olmaz
Buluşur nihayet güzel yürekler
Kum saati bitimine kadar
Aynı anda hisseder dost
Uyarır sevdiğini an be an
Rüyalarda buluşur bazen
Özlemini dile getirir
Mutlu olmasını ister hep
Arar sorar hep birbirini
Sağlığını merak eder
Uğrar kapısına dost
Ne zaman geleceksin der
Bir dahaki buluşma için
Allah’ına emanet eder
Sarılır iki güzel dost
Bulunca bırakma sakın!
Kıymetini bil seni sevenin
Ayşe Filiz der ki olmazsa olmaz
Hayatında olmalı güzel bir dost
İki güzel gazetede de Avrupa Olay ve Çukurova Metropol gazetelerinde yayınlanan şiirimi umarım beğenmişsinizdir.
Gerçekten bulunca bırakmamalıyız, kıymetini bilmeliyiz dostlarımızın. Bir de günümüzde, teknolojinin getirisi olarak hepimizin sosyal hesapları var haliyle. Burada hiç yüz yüze gelmediğimiz arkadaşlarımız mevcut hep sayfalarımızda. Uğraşılarımız, mesleklerimiz adına aynı yolda yürüdüğümüz sosyal arkadaşlarımız. Evet, kimi zaman çoğu ile iletişim kurabildiğimiz bir çağdayız. Bu dostluklara sanal dostluklar denmekte genel olarak. Ben bu kelimeyi oldubitti hiç sevemedim güzel insanlar. Fakat gerçek ismi bu maalesef… Elbette bu sosyal hesaplar içinde sanal dost imgesini yıkan güzel yüreklerde çok. Sağlığınızı merak eden telefonla arayıp soran kadim insanlarda var elbette. Yine de seçici davranmanızı öneririm sizlere. Dost tavsiyesi benimkisi tabi… Ben şahsen kendi sosyal sayfalarımda arkadaş sayımı çok sade tutmaya çalışıyorum. Beğeni ve yorumun çok olması elbette herkesi motive eder ama benim için şiirlerimin ve yazılarımın okunması bana yetiyor. Fakat arkadaşlarım elbette sayfalarında özgürler, herkese saygım sonsuz. Bu benim kendi isteğim ve tercihim. O kadar dikkat edip titiz davransam da sosyal hesaplarımda beni şiir yazmaya küstüren insanlarda oldu elbette. İşte bunlar zaten gerçek dost olsalardı böyle davranış sergilemezlerdi diye düşünüyorum. Tam o sanal kelimesi bu duruma yakıştı bence.
Fakat ben elbette çizgimde kalarak yola devam ettim. Duygunun egosu olur mu arkadaşlar. Bizler duygu insanıyız. Senin duygun benim duygumu geçemez egosu olur mu hiç. Uzak olsun lütfen bizlerden mümkünse.
Evet, yazımın başında da belirttiğim gibi oğlumun ödev konusuna geri dönersek. Ben dostluk konusunda Hz. Mevlâna ve Şems Tebriz’i dostluğunu konu almıştım hatırlıyorum dün gibi. Hatta Mevlâna Celalettin Rumi dostu ile ayrılık dönemlerinde ona bir şiir yazmıştır. Bu şiiri hepimiz çok iyi biliriz. Etme şiiri benim de yorumladığım ve sosyal sitede paylaştığım çok manidar bir şiir.
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme
Sen yâd eller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun etme…
Bu iki güzel Hak dostunun samimi halleri halk arasında dedikodulara yol açmıştır. O dönemlerde yine çekemeyenler varmış bakın 13. yüzyılda bile. İnsanoğlu zaman zaman güzel olan şeyleri hep art niyeti yüzünden mahvetmiş dostlarım. Ve bu dedikodulara maruz kalınca Şems Tebriz’i orayı hemen terk etmiş ve bir daha izine rastlanmamıştır. Hz. Mevlâna çok üzülmüş ve dostuna şiirler ile çağrı yapmıştır. Bakın şiir her dönemde duyguları nasıl yansıtmış. Yüreğinin yangını ile çok sevdiğimiz Etme şiiri doğmuş.
Yine çok kıymetli duygu insanı Aşık Veysel Şatıroğlu Ozanımız ruhu şad olsun geçen günlerde ölüm yıl dönümüydü. Ne güzel demiş bakınız büyük üstat:
Dost dost diye nice nicesine sarıldım
Dost dost diye nice nicesine sarıldım
Benim sadık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım (ey yar) boşa yoruldum
Benim sadık yârim kara topraktır kara topraktır.
Bir de benim dostluk adına DOST BİLDİKLERİM şiirimde değindiğim bazı dizeler var:
Dost demiştim ben sana
Açmıştım içimi her şeyimi
Paylaşmıştım ekmeğimi, suyumu
Hatta ihtiyacın olduğunda dualarımı…
Diye devam ediyor tabi biraz sitemli bir şiirim… Hepsini paylaşmadım belki başka bir yazımda dostlarım. Yaşadığımız bu zor günlerde hala sanal dostluklara bel bağlayan, hatta ölümle burun buruna gelmiş olduğumuz bir virüse rağmen egosunu tavan yapan kişiler görüyorum. Bakın hepimiz tüm dünya insanları aynı acıyı yaşıyoruz. Zengini, fakiri, yaşlısı, genci hepimiz biriz… Ne dil ne din ne ırk ayrımı gözetmeksizin küçücük bir illet virüs bizi nasıl ele geçirdi. Hepimizden ricam motivemizi yüksek tutalım. Bol bol dua edelim ve sevdiklerimizi arayalım. Aile içinde güzel geçinelim, kalp kırmadan sabırla bekleyelim. Her şey çok güzel olacak inşallah. Yine buyurun Neşet Ertaş üstadımız dostu için neler demiş:
Gönül arz eyliyor dostu görmeyi
Gönül arz eyliyor dostu görmeyi
Engel bırakmıyor buna ne dersin
Eller bana mesken bağı hurmalı
Eldeki tükenen una ne dersin
Kimisi dünyada muradın almış
Kimi zevki sefa keyfine dalmış
Kimi dert elinden çaresiz kalmış
Biçare dolaşır buna ne dersin
Yine bakınız Neşet üstadımızdan çok sevdiğimiz dizeler:
Bin cefalar etsen almam üstüme
Gayet şirin geldi dillerin dostum
Varıp yâd ellere meyil verirsen
Gış ola bağlana yolların dostum
Dostum dostum dostum gelsene canım
Gerçek dostluk kendi kanımca karşılık beklemeden aramak sormaktır. Benim bir yoğunluğum ya da bir sıkıntım olabilir dostumu arayamayabilirim, ya da o an dönemeyebilirim çağrısına. Beni gerçekten tanıyorsa zaten asla darılmaz, kırılmaz bana. Araya bir sürü sebep girse bile hala yanınızda olan insanlar, dostlarınız varsa asla onları bırakmayın derim. Eski dost düşman olmaz şarkısı geldi Zeki Müren’in şu an aklıma hadi birlikte mırıldanalım:
Ne söylesen sen haklısın, aylar var ki görüşmedik
Bir köşede oturup da bir kadehi bölüşmedik
Kim ayırdı bizi bizden, kadere dur diyemedik
Ne yazık ki o günlerin değerini bilemedik
Eski dost düşman olmaz deyip de sitem etme
Ayrılığın yükünü yalnız bana yükleme
Ne zaman gelirsen gel başıma taç olursun
Sen benim eski değil eskimeyen dostumsun
Yollarımız ayrı ayrı kalplerimiz bir olsa da
Her şey seni hatırlatır kurumuş bir gül olsa da
Kim ayırdı bizi bizden, kadere dur diyemedik
Ne yazık ki o günlerin değerini bilemedik
Evet, bugün de bir yazımın daha sonlarına geldik güzel dostlarım. O günlerin değerini şimdi bilelim bu zor günlerde. İyi ki varsınız güzel insanlar. Çok özledim gerçekten sizleri. Birebir sohbetlerimizi ve görüşmelerimizi… İçtiğimiz kahveleri yudumlarken saatlerin bize yetmediği anları ve canım ailemi çok özledim. Hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Evinizde sağlıkla kalınız. Bir başka yazımda görüşmek üzere… Hoş kalın hoşça kalın dostlarım. Sonsuz sevgi ve saygılarımla…
Son yıllarda unutulmaya yüz tutan Türk örf, adet ve ananeleri kapsamına alabileceğimiz “Dosluk” kavramına ne kadar çok gereksinim duyduğumuz gerçeğinin yansıtılması dır Sevgili A.F. Gökdemir’in bu güzel yazısı.
Yazarımızı yürekten kutluyorum.
Çok teşekkür ederim kıymetli üstadım Çetin Denizalp Beyefendi. Sağ olunuz. Selam ve saygılarımla.
A.Filiz Gökdemir Özarslan