Düşlerimdeki Akpınar, Şimdiki Akpınar…
Sabahattin YARAR
Yolum düştü Kilis’e yine. Başlangıç sanki geçerken uğramış gibi oldu. Ama öyle değil. Özellikle yaptığım Kilis yolculuklarımdan biri daha. Ara bu kez biraz uzadı ama yine kokusunu almak nasip oldu.
İnsanın büyüyüp geliştiği, okuyup öğrendiği, suyunu içtiği, ekmeğini yediği, anılarla dolu memleketini, kalan dost ve arkadaşlarını ziyaret etmesi bir tutku bende… Olanakların el verdiği ölçüde de devam edecek sanırım. Özlem duyup da gelemeyen veya öyle söyleyenler ne derece haklılar değerlendirmeyeceğim. Geçmişi unutmak zor ama hariçten gazel okumak en kolayı… Bu günün olanakları dikkate alınırsa, ulaşmak, kavuşmak o denli zor olmasa gerek…
Dedikten sonra; Kilis turumuza başlayalım kelle paça çorbası içerek. Bu da bir özlem… Bulunduğum, gezdiğim hiçbir yerde bulamadığım lezzeti tatmam en doğal hakkımdır sanırım. Ülkenin, hele Kilis’in içinde bulunduğu ekonomik ortamda, çok göze batan bir hareketlilik görmek olanaksız. Yaya olarak şöyle bir dolaşmak, bir iki selamlaşma ve kısa söyleşiler gerçeği ortaya koyuyor. Zeytin hasadı devam ediyor, hava koşulları önceki yıllara göre, çok memnuniyet verici. Elden gelen geri konulmuyor ama… Şu göçmenlerin ağırlığı olmasa…
Günün koşulları altında yapılmaya çalışılanları, yapılanları, Kilis’teki, özellikle mimari yapıda meydana gelen olumlu gelişmeleri takdirle karşıladım. Eskiye göre; fıstık gibi bir yol olan İskenderun yolunun rahatlığı, “Kuru Dere”, “Afrin”, “Cevizli Yokuşu” gibi tehlikeli engellerin kaldırılmış olması ile mümkün olmuş. Üniversitemiz çevreleri, Kalleş yamaçları modern binalarla donatılmış adeta.
Uzun yıllardır devam eden Kilis Çimento Fabrikası (LİMAK), yükselen inşaat görüntüleri ile bir ilerleme sürecinde gibi. Suriye olaylarının başlaması, sorunun giderilememiş olması bu kuruluşun yapım aşamasını yavaşlatan nedenlerden biridir sanırım.
Yıllar yılı özlem duyduğum yapılaşma güzelliği, esas Gaziantep yolu üzerinde, çevre yolu arasındaki bölümlerde oluşmuş, İstanbul, Ankara gibi kentlerimizin görünümünü bile geride bırakmış adeta. Parkları, geniş caddeleri, modern yapıları ile yeni bir Kilis oluşmuş.
Zamanında Cumhuriyet alanının yapılması sırasında, bazı önerilerde bulunmuş, Kilis Tarihi ile özdeşleşmiş alanda yapılması gerekenleri yazmıştım. Alan yapıldı. Garaj da oldu. Emek de verildi ama bir yarışma projesi ile kot farkı giderilerek, Atatürk ile birlikte, Polat, İslam, Şehit Kamil, Kartalbey gibi kahramanlarla mücahitlerin bulunduğu bir anıtın yapılması, çevre düzenlemelerinin (kamulaştırmalar ile) yapılarak, mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir meydan olması dileklerimiz olmadı ne yazık ki. Yine de teşekkürler…
Uzun uzadıya bir inceleme gezisi yapmak, kısa kış günlerine sığmıyor. Dostum Mustafa Alpaydın ile buluştuğumuz ilk anda AKPINAR’a gitme dileğimi ilettim. Hemen yerine geldi ve gittik. Akpınar’ın toprak, taş, çakıl, çiçeklerle kaplı gürül gürül akan suları ile doğal halini bizzat yaşamış ben düş kırıklığına uğradım hemen. Esas ana su kaynağının bulunduğu yere yapılan su deposu gibi ucube yapı ile sarsıldım. Doldurma ve durgun bir su doldurularak, sanki yüzme havuzu yapılmış!… Siyah bazalt taşlar yakışıksız, diğer yapılarla uyuşmayan bir görünüm almış. Her yanında su pınarları olan gözler, duvarlar altında. Ekrem Çetin’den kalan yapı tarzı, Akpınar’a ve çevreye daha uygun göründü.
Lokanta diye yapılan binanın da yetersizliği hemen göze çarpıyor. Çevre düzenlemesi ve diğer noksanlıklar ne zaman tamamlanır bilemem. Bildiğim Akpınar yok olma yolundadır. Bir zamanlar akan suları ile tüm bahçeleri sular, (yok olan Zoppun’un suları ile birlikte) Oylum’da yol kenarındaki “SU DEĞİRMENİNİ” çalıştırırdı. Çevre köyler unlarını öğütürdü. Ne yazık ki o değirmen de bilinçsizce yok edilip, yola katıldı…
Kilis Kilis’tir bizim için. Hep güzelleşsin, gelişsin sahipsizliğinden kurtulsun isteriz. Sahiplenenlere de minnet duyarız. Bir daha görüşünceye kadar selamlar…
Yeniden buluşalım…