Dolar 34,7715
Euro 36,8319
Altın 2.944,15
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kilis 16°C
Az Bulutlu
Kilis
16°C
Az Bulutlu
Cum 14°C
Cts 16°C
Paz 17°C
Pts 17°C

ESKİ KİLİS

ESKİ KİLİS
A+
A-
13.11.2024
59
ABONE OL

Bir düş aydınlanıp şafakla erken

Rüzgâr gibi geçti eski günlerden

Türküler, oyunlar, renkler kol kola

Çoğaldı bir dinmeyen uğultuda

Dokundu kumaşlar, sürüldü toprak

Uzunok’ta bire yüz veren başak

Gökdeniz’de su gibi binlerce dal

Her şey yarı gerçek ve yarı masal…

Abdullahlar ve Rıf’atlar konuştu

Parsa’dan top top güvercinler uçtu.

Nice aşıklar geçti elinde saz

Masmavi gök altında ıIık bir yaz

Bağlarda çadırlar, o şenlik günü

Akşamdan kestik hommusu üzümü.

Kına yaktık al yeşilli kızlara

Aşka kandık, sürme olduk gözlere.

Kalaylı taslara çaldık yoğurdu

Güzel çocuk seni kimler doğurdu?

Daracık sokaklar, küçük bir meydan,

Süt içtim dilim yandı amanın aman!

Mantığa esenlik, bilgiye sevgi,

Köşker çarşısından Merküpçü Rahmi,

Aşktan başı dönmüş Zihni Baba’nın,

Her zamankinden çok Allah’a yakın.

Halk konuşur kendi gönül dilince

Anne sütü gibi tertemiz Türkçe…

Bayramlar, düğünler, inanmış yüzler,

Sabrın en güzel meyvesi çeyizler.

Medreseler suyu dinmeyen sebil,

Tekke’ de hoşgörü, bağnazIık değil.

Bade sunar saki “vakt-i seherdir”

Elde altın kadeh ve dilde şiir…

Duyabilen için bir başka dünya.

Kaç bin yıl uyudun ey Hitti Ürya

Bu ufkun ucunda sessiz ve geniş?

Çağdan çağa milyonlarca sesleniş

At koşturur ta Mısır’dan Bizans’a.

Şu al toprak bir silkinip uyansa

Neler söyler kimbilir yerin dili?

Bir tepede Şeyh Muhammed Rittali,

Bir tepede Şürahbil bayrak tutar,

Üstlerinde tekbir tekbir bulutlar.

Doğan güneş ve dağılan karanlık,

Yalın kılıç asılan Merc-i Dâbık…

Her yolun sonunda bir bekleyen var,

Yoksula çömertçe açık sofralar.

Pınarlarda susuzluğun ötesi

Zaman terkisinde bir ceylan gibi

mavide yeşildir, yeşilde beyaz

Birşey ki hem duyulur, hem duyulmaz…

Çağlar geçer, acısız yakan çile,

Geçer haksızlıklar, ölümler bile.

Zulümlerle Sarı Paşa, Daldaban,

Bir altın ödenen kırmızı soğan…

Dışarda eşkiya, içerde rüşvet,

Yoksulun sırtından biriken servet…

Çal çalgıcı en yanık türküyü çal,

Arkadan vuranlar ve haksız işgal,

savaşlar, ölümler, yenilgi hüznü,

Ve Kuvayyi Milliye, namus günü

Bir ok gibi aşıyor hafızayı.

Nerde nerde o adsızlar alayı?

Niçin bağlar solgun, çeşmeler kuru?

Cami avlularında öten kumru

Son hatıra acı tatlı günlerden

Türküleri bir özleyişle geçen…

Fecir vakti ufukta altın bir kor,

Dinle gönlüm bir salâ veriliyor…

Seyfettin BAŞCILLAR

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.