Fetih Sırrı

Ahmet ELMALI
Yavuz Sultan Selim Han devrinin ahlaki yüceliğini gösteren pek çok vaka vardır.
Mısır seferine giderken ordunun Gebze yakınlarından geçtiği yerler bağlık bahçelikti. Sultan Selim Han, “Acaba askerlerim sahibinden izinsiz üzüm ve elma koparıp yediler mi?” diye endişenlendi.
Sonra yeniçeri ağasını huzuruna çağırttı. “Ağa fermanımdır! Bütün yeniçeri, sipahi ve azap askerlerinin heybeleri yoklansın. Heybesinde bir elma veya üzüm salkımı çıkan asker olursa, derhal huzuruma getirilsin!” diye emretti.
Yeniçeri ağası derhal harekete geçerek heybeleri araştırdı. Sonra sultanın huzuruna gelerek, “Sultanım koparılmış hiçbir meyve izine rastlamadık” dedi.
Yavuz bu habere çok sevindi. Endişeden kurtuldu. Ellerini açarak, “Allah’ım sana sonsuz hamdü senâlar olsun. Bana haram yemeyen bir ordu ihsan eyledin” diyerek dua etti ve Yeniçeri ağasına, “Şayet askerlerim izinsiz meyve koparmış olsalardı seferden vazgeçerdim. Çünkü haram yiyen bir ordu ile fetih mümkün olmaz” dedi.
***
HACER VALİDEMİZİN TESLİMİYETİ
Resulullah S.A.S. Efendimiz’in Hadis-i şeriflerinde haber verdiğine göre, İbrahim Aleyhisselâm hanımı Hâcer Valdemizi ve süt emzirme çağındaki oğlu İsmail Aleyhisselâm’ı henüz yerleşim ve su bulunmayan Kâbe yakınlarına bırakmıştı. Hâcer Validemiz arkasına düşerek, “Bizi bu ıssız yerde bırakıp nereye gidiyorsun?” diye seslendi. Cevap alamayınca, “Bunu Allah’ın mı emretti?” diye sordu. İbrahim Aleyhisselâm, “Evet” deyince Hâcer Validemiz, “Öyle ise Allah bizi korur, bırakmaz” dedi ve Kâbe’nin yanına döndü.
Suları bitti. Çocuk susuzluktan ağlıyordu. Su bulma ümidiyle Safa ile Merve dağı arasında bir ona bir ona Yedi defa gidip geldi.
Sonra Allah-ü Teâlâ yerden zemzem suyunu çıkartarak sıkıntılarını giderdi. (Buhari)
Hazret-i Hâcer Vâlidemizin Allah-ü Teâlâ’nın emrine boyun eğerek çölün ortasında çocuğu İsmâil Aleyhisselâm ile tek başlarına kalmaları ve tepeden tepeye koşarak su aramasını temsil eden Sa’y ibadeti, kulun yalnız Allah-ü Teâlâ’ya güvenmesini ve O’ndan isteyenin eli boş dönmeyeceğini ifade etmektir.
Sa’y yapılırken mizanda amellerin tartıldığı zaman tefekkür ederek: Safa’yı iyilikleri tartan kefeye, merveyi kötülükleri tartan kefeye benzetmelidir. Böylece iki kefe arasında gidip gelirken hangi tarafın ağır, hangi tarafın hafif olduğunu görür gibi; azap ile mağrifet arasında gidip geldiğini hatırlamalıdır.
Hadis-i Şerif’te şöyle buyuruyor: “Beytullah’ı tavaf etmek. Safâ ve Merve arasında Sa’y etmek ve şeytan taşlamak Allah-ü Teâlâ’yı zikretmek için emredilmiştir.” (Ebu Dâvut: 1888)