Gürcistan’da Bir Anı

Adviye ERTEKİN YÜKSEL
3 yıl önce Doğu Karadeniz gezisine gittik. Tura çıkmadan önce tur şirketinden bir uyarı aldık. Kimliklerinizi yenileyin diye. Ben yenilemedim yanıma pasaportumu aldım. Zira zaman çok az kalmıştı ancak hazırlık yapacaktım. Bu hazırlık da Gürcistan / Batum’a geçilecekti. Grup başkanımız da yenilemedi. Turun bir hafta süreceğini biliyorduk.
Gezinin 4. Günü Batum’a geçmek için erken kalktık ve sınıra geldik. İlk kontrolde Türk pasaport polisleri olunca çok rahat geçtik. Sıra Gürcistan polislerine gelince de çok bir zorluk çekmedik fakat 3-4 tur otobüsü olunca biraz da savsakladılar sanırım. Ben bir zorluk çekmeden pasaport ile geçmiştim.
Neyse nihayet Batum’da idik. Batum tertemiz, çok temiz. Sürücülerin yayalara çok saygılı davranışları dikkatimi çekti. Tam bir kıyı şehri idi. İnsanlar mayolarının üzerine şortların giyerek yürüyerek denize gidiyor ve denize giriyorlardı. Bizim çok sahil şehrimizde denize girmek için kilometrelerce yol kat etmemiz gerekiyor. Örneğin benim çocukluğumda aynı şeyi İskenderun’da da yaşıyorduk. Sahilde biri askeri plaj olmak şartı ile iki de halk plajı vardı. Şimdi ise sahil doldurularak kafe ve gazinolar oldu. Oysa eski hali ile çok güzeldi.
Bütün bunları arkadaşlarla konuşarak Batum’un gezilecek tüm yerlerini gezdik. Bir Türk döner lokantasında yemek yedik. O arada bir grup çekik gözlü kadınlar grup başkanımızın elinde Türk bayrağını görünce bize doğru geldi ve konuşarak bizlere bir şeyler anlatmaya başladılar. Tabi biz anlamadığımız için tur rehberimizi bekledik. Rehber bizleri (Türkleri) çok sevdiklerini, bizimle fotoğraf çektirmek istediklerini söyledi. Daha sonra bize çay ikramında bulundular. Lokanta sahibi de Türk olduğu için o da ücreti almadı. Onlarla vedalaştık ve biz şehrin tarihi ve turistik yerlerini gezdik. Alışveriş yapan arkadaşlar da oldu.
Bazı arkadaşlarımız biraz da gümrük kapısından çıkarken sınırdaki marketlerden alış veriş için para değişimi yaptılar. Ben böyle bir alış veriş yapmayı düşünmediğim için rahattım. Neyse sınır da çok kalabalık olacağından otobüsümüzün sıra alması için. Tur rehberi çabuk olmamızı istedi.
Hepimiz geçtik otobüsün yanında bekliyoruz. Fakat Nurten adlı arkadaşımız ortada yok. Bizden sonra gelen otobüsler bile sınırdan geçmiş. Biz halen Nurten’i bekliyorduk. En son tur rehberi ve bizim grubun başkanı, gidelim bakalım dediler.
Onlar tekrar geçiş için uğraşırken Nurten çıka geldi. Fakat kızgın, öfkeli ağlıyordu.
Gürcistan pasaport polisleri sen Türk değilsin diye kızı alıkoymuşlar. Arkadaşımız Nurten Habeş kökenli olduğu için orada kimlik artı sürücü ehliyetini göstermesine rağmen “No no!” deyip duruyorlarmış. Artık geçiş sırasında orada olan bir bayan pasaport polisi Türk gurupla geçti deyince, o arada bizim rehber de gidince Nurten geldi. Tüm tur otobüsleri gitmiş ve biz en arkada kalmıştık. Şimdilerde Nurten yakasında bir Türk bayrağı ya da bir Atatürk rozeti ile gezer.
Kaçıncı kuşak olduğunu annem babam bile bilmiyor “Ben Türküm” diye övünç duyuyor.
Benim hem İskenderun’da komşum ve iyi bir arkadaşım.
Bu yıl da derneğimiz grup olarak Balkan ülkelerine gitmeyi düşünüyorduk.
Nurten, “Aman aman yurdumuzun suyu mu çıktı ben gitmem!” demesin mi?
Virüs salgını başlayınca tabii ki gezi de kaldı.
Nurten, “Bak ben size dedim ya ülkemizde gezelim demiştim. Bak, demek Rabbim istemedi” deyip bize takılıyordu.
İşte böyle, bu yazımda da bir gezi anımı sizinle paylaştım. Sağlıkla kalın.