Güven ve Güvensizlik
Sabahattin YARAR
Yazı başlığımızın açıklamasına girmek, güven kelimesinin anlamını anlatmak çok da gerekli olmamasına karşın, bilimsel açıklamasını yapmak, Türkçe Sözlükteki açıklamaları sunmak istiyorum.
Türkçe sözlükte; “Korku, çekinme, kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, itimat- Yüreklilik, cesaret” olarak tanımlanmaktadır. Görüldüğü gibi, güven duygusunun ilk ana ilkesini korku oluşturmaktadır. Demek ki güvenin sağlanmasının ilk koşulu korku etmeninin olmamasıdır. Yani güvenmek için öncelikle doğacak sonuçlardan korkmamak gerekiyor. Korkmanın ana kaynağını da, uğranacak maddi, manevi kayıpların olabileceği kaygısı oluşturmaktadır. Demek ki, güvenin tam sağlanması, hiçbir olumsuzluğun olmayacağından kuşku duyulmamasını gerektirmektedir.
Dosta, aileye, devlete, arkadaşa sonsuz bir itimatla, güvenle bağlanmanın ön koşullarından birisi de “yüreklilik ve cesaret” duygularıdır. Yani güven duymak o kadar basit ve sıradan bir davranış şekli olmamaktadır. Olması olası yanılgıların vereceği zararlara karşı da yürekli ve cesur kararlar gerekmektedir. Öyle ki, uluslararası ilişkiler bile, elçi veya görevlilerin devletlerince kendilerine verilen belgeleri sunarak “Güven Mektupları- İtimatnameler ile bulundukları ülkelere güven verme zorunlulukları bulunmaktadır.
Dostlukların, arkadaşlıkların, ticari ilişkilerin sağlıklı ve sorunsuz yürütülmesinde güven unsurunun öneminin uzun uzadıya açıklanması çok gerekmez kanısındayım. “Dost kazığı” yemenin acısını kime sorsanız anlatacak bir hikâyesi olacaktır. Çok iyi tahlil edilememiş dostlukların, düşmanlıklara bile varabilecek sonuçlar oluşturması olasıdır. Burada güven sorununun yara aldığı, kişileri dostane ilişkilerden uzaklaştırdığı görülebilir. Güven duymak için mutlaka dost ilişkilerinin geçerli olması da düşünülemez. Bir firmaya, bir kuruluşa, bir satış mağazasına, bakkala, seyyar satıcıya bile güven duymanın bazı incelikleri ile o unsurların davranış ve iş ahlakı verilerinin olumsuzluğu ile yakından ilgilidir.
Bir de, gerçekten güvenli olanlara karşı yapılan davranışlar, kuşkulu ve itimatsız yaklaşımlar vardır. Bunlar da yıllar süren ilişki ve dostlukların yıkımına, karşılıklı güvensizlik ortamının doğmasına neden olur. Çok hassas olan ilişkilerdeki davranışlar, biraz hoşgörü ve sabır, incitici davranışlardan kaçınma ile yıllar süren, güvene dayanan dostlukların devamını sağlar görüşündeyim…
Hemen her konuda güven unsurunun zedelenmesi, kişilerin yanında toplumları, devletleri bile etkiler, olumsuz sonuçların doğmasına neden olur. Güvensizlik ortamı hemen hiçbir kimseye kazanç sağlayacak, yararlı olacak bir durum olamaz. Böyle bir ortamda yaşamak, ticaret yapmak, sağlıklı insani ilişkiler kurmak, huzurlu yaşamak da olası değildir.
Bu bağlamda; güven unsurunun önemini tekrarlamak, güvenilir olma hasletini (huyunu) göz önünde bulundurmanın yararlarını uzun uzadıya yazmaya gerek görmüyorum. Zaten hemen her gün yaşamımızın ayrılmaz bir parçası gibi, bizlerle birlikte, kör topal yürüyüp gidiyor.
Güzellikler ve güvenle dolu bir dünyada yaşamak dileği ile…
Yeniden buluşalım…