Hatırladıklarım-5
Abdülkadir KIDEYŞ
“Yazı dizimin bu beşinci bölümü çok değerli saygıdeğer usta, tüccar, esnaf, zanaatkâr ile eşraflarımıza ithaf edilmiştir.”
İtimat Eczanesi’nin önünden Paşa Hamamı’na doğru giderken o sokakta benim de çocukluğumda ve gençliğimde çıraklık, kalfalık yaptığım irili ufaklı birçok terzi dükkânı vardı. O zamanlar ustalarımızın diktiği kadın ve erkek giysilerini, abartmıyorum inanın bu günün benim diyen kostümcü ve modacıları dikemezlerdi. Bu ustalarımızdan hatırladıklarım bazıları şunlardır (Bağışlayın bazılarını soyadlarını hatırlamadığım için lakaplarıyla anacağım): Soğuk Mustafa, Filik Ali (Ali Bebekoğlu), Müslahettin Usta (Müslahettin İyigün), Terzi Turgut (Dayım, Tur-gut Dokuzluoğlu), Terzi Şevket (Eniştem, Şevket Alacacı). Bir de “Makaslı Çarşı” denen üstün-de büyük bir makas maketi bulunan bir çarşı vardı ki; işte bu çarşıda demin bahsettiğimiz ustalarımızdan bazılarının ustası olan Terzi Korkmaz (Korkmaz Kın)’ın terzi dükkânı vardı.
TERZİ CELASUN
Terzi Celasun da zannedersem bu çarşı da dükkân açmıştı. Bu çarşı da daha sonraları terziler çarşısı olmuştu. Genellikle gömlekçi terziler bu çarşıda dükkân açmaya başladılar. Gömlekçi Kader, Gömlekçi Yahya (Yahya Külahçıoğlu)… Gömlekçi Kader daha sonraları İstanbul’a göçmüş ve gömlekçiliğe orada devam etmiştir. Gömlekçi Kader’in İstanbul’da çok başarılı bir terzi olduğu ve hatta artistlere gömlek ve kostüm diktiği söylenir. Kilis’in terzileri saymakla bitmez. Ne yazık ki terzilik mesleği de diğer el emeği göz nu-ru meslekler gibi tekstil, konfeksiyon, trikotaj imalat, sanayi ve ticaretinin ortaya çıkıp gelişmesiyle birer birer çökerek unutulmaya yüz tutmuştur. Terzilerimizin birçoğu bu nedenle meslek değiştirmiş, mağazacı, tuhafiyeci veya büyük şehirlerde konfeksiyon ve tekstil işçisi olmuştur.
(ŞAPKACI) ZEYNEL AKKAŞ
Şehrimizde bir tane şapkacımız vardı; Şapkacı Zeynel Usta (Zeynel Akkaş). Şapkacı Zeynel Usta’nın diktiği şapkaları bugünkü sirkecinin meşhur şapkacıları bile dikemezdi. Bir gün memuriyete yeni girmiştim. Aldığım ilk maaşımla babama (Mehmet Kıdeyş) bir şapka almak istedim. Rahmetli şapkayı ve şapka giymeyi çok severdi. Hep köşeli şapka giyerdi. Şapkasız hiç dışarı çıkmazdı. Zeynel Usta’nın dükkânına gittim. Şapkalara bakıp fiyatlarını sorarken Zeynel Usta “Şapka mı alıcın, kime alıcın?” dedi. Ben de “Babama alacağım ama ölçüsünü bilmiyorum ki… Rengini de…” dedim. Daha der demez kalktı bana bir lacivert köşeli şapka verdi, “Al bunu ver babana geysin” dedi. Ben çok şaşırmıştım, “Bilmiyorum ki ölçüsü gelir mi gelmez mi, rengini beğenir mi beğenmez mi?” derken. Lafımı ağzıma tıkadı ve “Ben sana al get dorum, sen nedicin” dedi. Gerçekten şapkayı babama verdiğimde çok beğendi ve ölçüsü de tam geldi. Meğerse babamı ve kafasının ölçüsünü biliyormuş. Helal sana bu meslek Zeynel Ustam. Sen çok yaşa…
(TÜFEKÇİ) HİKMET TEKÇE
Anadolu’da birçok şehirlerimizde olduğu gibi Kilis’te de “Arasa Çarşısı” vardı. Attarlar Çarşısından, Kadı Camiin arkasından Arasa Çarşısına dönüp Katran Camiine doğru giderken hemen solda çok küçük bir dükkân vardı. Soldan birinci dükkân… Bu dükkânda zannedersem ikiz olan iki kardeş iplik, iğne, yüksük gibi terzi malzemeleri satarlardı. Kendileri de bedenen ufak tefek olduklarından onlara Küçük Hasan, Küçük Hüseyin derlerdi. Bu değerli ağabeylerimiz ruhen ve ahlaken çok yüksek olup çalışkan insanlardı. Dükkânları o kadar küçüktü ki, genellikle dükkânda kardeşlerden biri durur, o yorulduğunda veya işi olduğunda o gider yerine öbür kardeş gelir dururdu. Terzi çırakları iğne, iplik ve yüksüklerini bu dükkândan alırlardı. Arasa çarşısında bıçakçı, tamirci, demirci, tenekeci gibi irili ufaklı birçok dükkân vardı. Bunlardan hatırladığım tabanca, tüfek vs. daha birçok şeyleri tamir eden Necmettin ve Hikmet Tekçe kardeşler vardı ki, herkes tarafından sevilen ve sayılan dürüst, temiz ahlaklı ve zeki ustalarımızdandı.
(Devam edecek)