Dolar 32,5155
Euro 34,7315
Altın 2.488,83
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kilis 24°C
Parçalı Bulutlu
Kilis
24°C
Parçalı Bulutlu
Cum 24°C
Cts 22°C
Paz 24°C
Pts 28°C

İlk Çağda İzmir

İlk Çağda İzmir
A+
A-
18.12.2018
1.205
ABONE OL

M. FARUK DALGIÇ


Tarihi seven bir insanım. İzmir’e geldiğimizden beri, çevreyi karış karış dolaşıyorum. Her yerinden tarih fışkırıyor. Bursa Eğitim Enstitüsü’nde okuduğum yıllarda, İzmir’i gezmeye getirildiğimizde, o günkü ilk çağ tarih hocamız, bu şehre hayran olduğunu, emekli olduğunda buraya yerleşeceğini söylemişti bizlere. Elli yıl sonra şimdi O’nu yad ediyor, bu tarih hocamızın görmediği yerlerde, sizleri dolaştırmak istiyorum. Örneğin Efes’e defalarca gittim. İzmir sadece Efes değil, çevresi antik şehir kalıntılarıyla dolu. Bu tarihin ortaya çıkarılmasında sponsor olan kuruluşların, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yardımları, sağ olsunlar büyük önem taşıyor. İzmir’in Kemeraltı çarşısına yakın yerde olan kazılar, bugün herkes tarafından gezilebilmektedir. Buraya İkiçeşmelik’ten inerken, sağda Agora denilen eski Smyrna şehir kalıntıları, son zamanlarda tamamen ortaya çıkarılarak, gün ışığına kavuşturulmuştur. Burayı görmek üzere, bir günümüzü feda etmeniz gerekiyor. Biz de öyle yaptık. Amatörce güzel resim çekme meraklısı olan damadım Özer Kızıldağ Bey’le dolaşmaya başlıyoruz. Türkiye’nin her yerinde 65 yaşını dolduranlardan giriş ücreti, gerek ören yerlerinde, gerekse müzelerde alınmıyor. Ben de sorgusuz bir şekilde dalıyorum içeriye. Kapıdaki büroda bedava olarak almak isteyenlere verilen İzmir İl Özel İdaresi tarafından bastırılan broşürler bulunuyor. Ben de burayı gezdikten sonra, bu yazıyı hazırlarken gerçekleri sizlere daha ayrıntılı verebilmek için, bu broşürlerden ben de alıyorum.
İzmir 8500 yıllık zengin bir tarihe sahip. Ege’nin incisi olarak bilinmektedir. Hititler, İyonlar, Lidyalılar, Persler, Helenler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılara kadar çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Geçmişte ismi, şimdi gezeceğim Smyrna olarak bilinmektedir. Smyrna Kenti’nin Agora’sında eski tarihe dalıyorum. Eski İzmir, Smyrna ismini, bir Amazon kraliçesinden almıştır. Burada sanki yer altında bir şehir kurulmuş. Hanıyla, hamamıyla, yer altındaki o günkü nasıl yapıldığına inanamadığınız su kanallarıyla, çeşmeleriyle, sıra sıra dükkanlarıyla, ibadet yaptıkları tapınaklarıyla, bizleri geçmişi düşünmeye zorluyor.

Arslanlarla gladyotörlerin dövüştükleri yerleri ve uzun ince koridorları gezmek, görmek ilginizi çekiyor. Geniş aralıklarla sıralanan yüksek mermer sütunların buralara nerelerden nasıl getirildikleri, o çağın teknolojisini düşünmeye zorluyor sizi. Özellikle Mısır’dan deniz yoluyla getirildikleri, gezdiğimiz yerlerdeki bilgilendirme yazılarından anlaşılıyor.

dalgıç izmir

Kadifekale biraz yukarılarda kalıyor. Bu yöreler önceleri Hitit krallığının egemenliğinde kalmış, sonra Lidyalılar tarafından işgal edilmiştir. Lidya’nın Persler tarafından yıkılışından sonra, M.Ö. 333 yılında Çanakkale’yi geçen Büyük İskender, Pers Kralı Darius’u yenmiş, buralara hakim olmuştur. Burayı keşfeden Büyük İskender, bir av sırasında Nemesis Tapınağı’nın önündeki bir çınarın altında uykuya dalar. Gördüğü rüyayı, Klaros’taki bir Apollon kahinine yorumlatır. İşte Smyrna şehri, Tanrıların isteği üzerine, Bayraklı denilen yerde kuruluyor. Smyrna Agorası, İzmir’in namazgah semtindedir. Roma dönemine aittir. “Agora”, Kent Meydanı, çarşı ve pazar yeri, toplanılan yer anlamına geliyormuş. M.Ö.3. yüzyılda Kent önemli bir liman şehri olmuştur. Caddeler, tapınaklar, tiyatrolar, stadyumlar bu dönemde yapılmış, canlı bir ticaret kenti haline gelmiştir. Kadifekale’deki Akropol’den iki yol tesis edilmiş, biri Sard yolu, diğeri Efes yoludur. Şehrin bu güzellikleri karşısında yeni akınlarla büyüyen Smyrna, M.S. 178 yılında bir depremle harabeye dönmüştür. Fakat Roma İmparatoru Markus bunu duyunca, şehrin imarını yeniden yaptırmıştır. Kazılar sonunda ortaya çıkan, bir hamam, 1800 yıllıktır. Yine mozaikli bir yapının yanından, geniş Roma Caddesi bulunmuştur. Altında da su kanallarının olduğu ortaya çıkmıştır. O dönemlerden günümüze kadar kalenin arkasından buraya su taşıyan, Melez Çayı üzerinden bizim şimdiki oturduğumuz Şirinyer’e kadar uzanan üç katlı bir su kemeri hala ayaktadır. Buca’ya, Şirinyer’e her gelen, bu kemerin solundaki yoldan geçer. İzmir ve çevresine ilk gelen Türkler, Kutalmış oğlu Süleyman Şah’ın komutasındaki Selçuklulardır. 1076 yılında burada varlıklarını hissettirdiler. 1081 yılında da Selçuklu komutanı Çaka Bey, bölgeyi tamamen kontrolü altına almıştır. Şu anda Bayraklı, Efes, Bergama, Milet, Afrodisias, Klozomenai, Teos, Ege Bölgesinin çeşitli yörelerinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan buluntular, İzmir müzelerinde sergilenmektedir. Ben çoğu zaman buraları gezer, tarihe olan ilgimin gereği, buraları sizlere tanıtmayı sürdürürüm. Kaderimiz bizleri Kilis’ten buralara sürükledi. Yirmi yedi yıldır bu güzel şehirde yaşıyoruz. Agora kalıntılarından çıkınca, İzmir’in en önemli çarşı pazarı olan Kemeraltı’na girersiniz. İzmir’e her gelen yerli ve yabancıların burası ortak noktasıdır. İzmir’de yaşayanlar, burayı sadece gezmeye değil, alacakları her şeyi, burada bulabilecekleri için, günün her saatinde kalabalık burada hiç eksilmez. Kilis Kültür Derneğimiz de Konak yönünden buraya giriştedir. Şair Nail Yavuz İzmir’i şöyle anlatıyor dizelerinde:

“Beş bin yaşındaki sevgili
Hayallere sığmayan görkeminle
Daha dün girdin ergenlik çağına.

Sen efsanelerde,
Amazon kraliçesi MİR’in kurduğu,
İonya’lı Tantolos’un çizip karısı
Simirna’ya sunduğu,
Büyük şair Homeros’un doğduğu,
Viktor Hugo’nun prensesi olan,
Kent değil misin?”
NOT: Çok değerli arkadaşım Sabahattin Yarar Bey’in “SABAHÇA” isimli şiir kitabı, bana ulaştı. Yirmi adet gelen bu kitapları, 2 Mart Cumartesi günü, Kilis Kültür Derneği’ndeki eşimin üstlendiği, “müceddere” yemeği gününde Kilis’li arkadaşlara dağıttım. Çok mutlu oldular. Hatta bu şiir kitabında yazarın; “ İzmir’de kurulan Kilis Kültür Derneği’nin verdiği coşkuyla yazılmış, İzmir’deki hemşerilere” notuyla sunulan “Kilisli İzmir” şiiri, okuyanlar tarafından çok beğenilmiştir. Arkadaşımı kutluyorum.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.