İslam Dininde Haram ve Helaller (Oyun-Eğlence) Tavla Oynamak

Mehmet YALVAÇ
Çalışmanın yorgunluğunu ve hayatın tek düzeliğini unutturacak çözümler aramak sosyal hayatın ihtiyaçlarındandır; oyun ve eğlence de bunun yollarından biridir. Kolektif olduğu için, gerçekleşmesi çok sayıda oyuncu ve seyirci gerektiren oyunu, bayramdan ve hatta sosyal hayat için oldukça önemli olan ayin ve törenden ayırmak da zordur. Eskiden olduğu gibi günümüzde bayram ve törenlere katılma kişinin resmi kıymet ve inançlara yakınlığının da bir göstergesi sayılabilir.
İslam açısından oyun ve eğlence meselesine bakıldığında en başta söylenecek şey, oyun ve eğlencenin insanlık onur ve haysiyetini hiçe sayacak içerikten uzak olmasının gerekliliğidir.
İnsanın eğlenme ve dinlenme ihtiyacının, temel inanç ve ibadet ilkelerine aykırı olmayacak bir biçimde karşılanıp düzenlenmesi esastır. İnsan Allah’a kulluk için yaratılmıştır ama insan bu arada yiyip içmekte, evlenmekte ve birtakım meslekler edinmektedir. Aslında bunlar, ibadet kapsamı içerisinde değildir. Fakat bunlar olmazsa, ibadet nasıl ve nereye kadar yapılacaktır? Bu bakımdan dinlenme ve elenmenin de aslında ibadet olmayan ancak ibadet edebilmek için gerekli olan, ibadete engel olmadığı gibi destekleyici bir fonksiyon üstlenen işler arasında yer alması son derece doğal olup, aksini yani İslam’ın eğlenme ve dinlenmeyi hoş karşılamadığını ileri sürmek ise hem insani hem de dini iyi tanımamaktan ileri gelmektedir.
Dinlenen insan, çalışmaları için zihnen ve bedenen enerji yığmış olduğu için, dinlenmenin ardından gelen çalışma daha verimli olacaktır. Sorun haline getirilen husus, eğlenmenin bir dinlenme yolu olarak tercihinin İslam açısından hükmüdür. Her konuda olduğu gibi, eğlenme konusunda da temel ölçü, insanın dinlenme ve elenme ihtiyacının, temel inanç ve ahlak ilkelerine ters düşmeyecek bir biçimde karşılanmasıdır. Bu bakımdan dinlenme ve eğlenmenin de aslında çalışma/ibadet olmayan fakat çalışabilmek/ibadet edebilmek için gerekli olan, buna engel olmadığı gibi destekleyici bir fonksiyon üstlenen işler arasında yer alması son derece doğal karşılanmalıdır. Daha çok çalışmaya yardım olsun diye, meşru bir oyun ve eğlenceyle nefsini rahatlatan kimse kınanamaz. Ameller niyetlere göredir.
Eğlenerek dinlenme ve bu kapsamda ele alınacak olan oyun mubah olduğuna göre, önemli olan bu eğlenmenin ölçülerinin doğru tespit edilmesi ve bu ölçüler içinde kalınmasıdır.
Eğlenmede temel ölçü, İslam’ın inanç ve ibadet ilkelerine aykırı olmamaktır. Bunun yanında, İslam’ın yasağının çiğnenmesine, bir buyruğunun terk edilmesine yol açan bütün oyun ve eğlencelerin yasak olacağı açıktır. Kumarın her türlüsü yasaklandığı için, içerisinde kumar bulunan her türlü oyun haramdır. Bu temel ölçü yanında genel duruma, oynanan oyunun zaman ve zeminine, tarafların özel konumu ve durumlarına ve oyun eğlencenin mahiyetine göre ek ölçü ve tavsiyeler söz konusu olabilir.
Hz. Peygamber’in “Kişinin eşiyle, ok ve yayıyla ve atıyla oynaması dışındaki oyunlar boş ve faydasızdır” (Zeylai, Nasbü’r-raye, lV, 273-274) ve “Sizi Allah’ı anmaktan alıkoyan her şey meyisdir (kumardır) “(Zeylai, Nesbü’r-raye, IV, 275) şeklindeki, eğlenmenin ibadetleri ve asli görevleri terk ve ihmale yol açacak şekilde birinci plana almaması öngörülmekte ve tercih edilecek oyun ve eğlence türünün gerektiğinde toplum yararına kullanılabilecek, mesela bedeni veya zihni güçlendirecek mahiyette olmasa tavsiye edilmektedir.
İçerisinde kumar ve benzeri yasak hususlar bulunmayan oyunlar yukarıda temas edilen ilke ve ölçüler dâhilinde genelde mubah (yapılmasında sakınca görülmeyen) kabul edilir. Hadiste izin verilen oyun çeşitleri hariç diğer oyunları hoş karşılamayan bilginler de vardır. Mesela Şafii, “Oyun dindarların ve ağır başlı kimselerin sanatı değildir” gerekçesiyle yukarıdaki hadiste işaret edilenler hariç, insanların oynadıkları diğer bütün oyunların mekruh olduğunu söylemiş, fakat bu oyunlardan herhangi biriyle, onu helal sayarak oynayan kişinin şahitliğinin kabul edileceğini, oyun nedeniyle namazlardan gafil (dalgın) olan ve bu gafleti namazları
kaçıracak derecede artan kişilerin şahitliklerinin ise, oyun oynama değil, namaz vakitlerini hafife alma gerekçesiyle reddedileceğini belirtmiştir.
Eskiden beri, çeşitli spor yarışmalarının izlenmesi, eğlenme ve dinlenme yolları arasında değerlendirilmektedir. Genel ölçülere uymak şartıyla bunların gerek amatörce gerekse profesyonelce yapılmasında ve seyredilmesinde bir sakınca olmasa gerekir. Hatta günümüzde spor yarışmalarının, ülkelerin tanıtımında bir reklam aracı haline geldiği ve özellikle milli müsabakaların ülkede birlik ve bütünlüğü sağlamadaki katkıları düşünülürse, bunların özendirilmesi gerektiği söylenebilir.
Devletimiz, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı kurarak ülkemiz genelinde bu tür faaliyetler için büyük yatırımlar yaptığı gibi buralardaki etkinlikler de yetkililer tarafından belli kurallar içinde organize edilmektedir.
Aynı şekilde üniversitelerde de Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlıkları benzer sportif ve kültürel faaliyetleri organize etmektedirler. Devletimiz üniversite bütçelerinde bu tür etkinlikler için mali destek vermiştir.
Biz, öğrencilerimizin bu tür sportif ve kültürel etkinliklere katılmaları için genç arkadaşlarımızı görevlendirirdik. Biz, iki yıl öğrencilerin kurduğu “Ahlaki Değerler Öğrenci Kulübü” Başkanlığı görevini gönüllü olarak yaptık. Öğrencilerimizin düzenlediği “Şiir Dinletisi” toplantısına katıldık. Hoca Ahmet Yesevi salonu tıklım tıklım doluydu. Kenarlarda ayakta izleyenler de vardı. Dinletide hiçbir ayırım olmaksızın öğrenciler görev almışlardı. Program sonunda yaptığım konuşmada, “Beni öğrencilik yıllarıma götürdünüz. Hepinizi bu programda görmek beni çok mutlu etti. Programı organize eden başta kulüp başkanı hocanız olmak üzere görev alan ve dinleyen tüm öğrenci arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Sizlere sağlıklı yaşam ve derslerinizde başarılar diliyoruz” dedik.
Günümüz toplumlarında meydana gelen olaylarda her zaman gençler ön plandadırlar. Demokratik hak ve özgürlükler için yapılan gösteriler hariç ülkeleri bölmeye ve yıkmaya yönelik olaylarda da yine geçler kullanılmaktadır. 1968 öğrenci olayları Fransa’da başladı. Az sonra Almanya’da gençlik olayları meydana geldi. Türkiye’de ilk defa Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde olaylar başladı, Hukuk Fakültesi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden sonra İstanbul Üniversitesi, Teknik Üniversitesi’nde devam etti. Batı toplumlarında bu olaylar 15-20 gün içinde sona ererken ülkemizde siyasi olaylara dönüşerek 12 Mart 1971’de askeri müdahale ile son buldu. Hâlâ da zaman zaman benzer olaylar devam etmektedir. Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: Ülkemizi demokratik ve özgürlükçü bir ortama getirmek için neler yapmalıyız? Gençlerimizi bu tür olaylardan korumak için nasıl bir eğitim vermeliyiz?
TAVLA OYUNU
Günümüz toplumunda daha çok hoşça vakit geçirmek için oynanan tavlanın dini hükmü konusunda değişik görüşler belirtilmiştir. Âlimler genelde, bazı hadislerde geçen “nerd” ,“nerdeşir” ve “klab” kelimelerini tavla olarak anlayıp açıklamışlardır.
Nerd ile ilgili olarak Hz. Peygamber’den nakledilen belli başlı hadisler şunlardır: “Nerdeşir ile oynayan, elini domuz etme ve kanına batırmış gibidir.” (Müslim, “Şi’r”, 10; Ebu Davud, “Edep”, 56); “Nerd ile oynayan kişi, Allah’a ve Resulüne isyan etmiştir (Ebu Davud, “Edep”, 56; İbn Mace, “Edep”, 43; el-muvatta, “Rü’ya”, 6); “Zar (kiab) ile oynayan kişi Allah’a ve Resulü’ne isyan etmiştir.” (Şevkani, Neylü’-evlar, VIII, 94). “Nerd ile oynayıp, sonra namaz kılmaya kalkan kişi, irin ve domuz kanı ile abdest almış ve namaz kılmış gibidir” (Şevkani, Nellü’l-evtar, VIII, 94). Özellikle son iki hadisin sened bakımından zayıflığı üzerinde durulmuştur.
Bilginlerin çoğu yukarıda başlıcaları anılan hadislerden ve sahabi uygulamalarından hareketle nerdin (tavla oyunu) haram olduğunu ifade etmişlerdir. Ancak, Ebu İshak el-Mervezi gibi kimi âlimler ise, nerdin haram değil mekruh olduğunu söylemişlerdir. Zar ile oynamak ise çoğunluk sahabe tarafından mekruh görülmüştür. İbn Mugaffel ve İbnü’l-Müseyyeh ise kumara vesile yapılmamak kaydıyla zar ile oynamaya izin vermişlerdir.
Hanefi âlimler, genelde nerd ile satrancı aynı hükümde tutmuşlar ve kumar veya hiç değilse faydasız oyun olduklarını öne sürerek, nerd ve satranç oynamanın mekruh olduğunu söylemişlerdir. Hanefi fakihlerinden Kasani, bu konuda sert bir tutum sergileyenler arasında yer alır. Ona göre eğer nerd ve satranç kumar ise, “Ey iman edenler, şarap, kumar, dikili taşlar (putlar) ve şans okları birer şeytan işi pisliktir” (el-Maide 5/90) ayetinden ve “Sizi Allah’ı anmaktan alıkoyan her şey meysirdir” (Zeylai, Nasbü’r-raye, IV, 275) hadisinden hareketle haram olmalıdır. Şayet, nerd ve satranç kumar değil de oyun ise bu takdirde, “Her oyun haramdır. Ancak, kişinin eşiyle, ok ve yayıyla oynaması hariç” (Zeylai, Nasbü’r-raye, IV, 273-274) hadisinden hareketle yine haram olmalıdır (Kasani, Beda’i V, 127).
Nerd ve satrancın hükmü ile ilgili olarak bazı Hanefi kaynaklarda haram, genelde ise mekruh şeklinde bir nitelendirme yer almaktadır. Bu kaynaklardaki mekruh ifadesinin haram anlamında kullanıldığı düşünülebilirse de Hanefilerde nerd ve satrancı kumar veya oyun olma gerekçesiyle haram saymaları pek yerinde görülmez. Zira Hz. Peygamber’in oyunla ilgili yasağı bu kadar genelleştirildiğinde, günümüzde mubah olduğunda kuşku duyulmayan birçok oyunun da aynı gerekçeyle haram sayılması gerekecektir. Diğer taraftan nerd ve satrancın, kumar olma ihtimalinden hareketle haram sayılması pek isabetli değildir. Çünkü kumarın ölçüleri ve sınırlara bellidir. “Kumara vesile kılınma ihtimali vardır” diye haram sayılacak olursa, bu ihtimalden hareketle daha birçok oyunun haram kılınması gerekecektir. Bu itibarla, çoğunluk Hanefi kaynaklarda ifade edildiği şekilde, tavla ve satrancın kumara vesile kılınmamak şartıyla haram olmadığı, ancak zamanı boşa geçirme gibi noktalardan hareketle mekruh olduğu söylenebilir.
İmam Malik, “Haktan sonra geriye sadece dalalet (sapkınlık) kalır” (Yunus 10/32) ayetinden hareketle, satranç ve nerd ile oynamanın bir dalalet olduğunu söylemiştir. Ancak birçok Maliki bilgin, ayetin baş tarafında, “İşte sizin rabbiniz olan Allah haktır” denildiğini, dolayısıyla “Burada davranışlar ve işler değil iman ve küfür söz konuma edilmektedir” diyerek Malik’in bu gerekçelendirilmesine karşı çıkmışlardır. Maliki fakih İbnü’l-Arabi de bu meseleyi şu şekilde ortaya koymuştur: “Allah, bazı şeyleri mubah, bazılarını haram kılmıştır. Haram dalalet, mubah ise haktır. Satranç mubah ise dalalet olması söz konusu değildir. Allah’ın mubah bıraktığı bir şeyi mubah sayan kimseye dalalete düşmüş denilmez. Eğer satranç mubah değilse bu konuda bir delile ihtiyaç duyulur ve haram olduğunu gösteren bir delil bulunduğu takdirde ayetin içerdiği dalalet kapsamına sokulabilir.”
Daha sonra İbnü’l-Arabi, Hz. Peygamber’in “Nerdeşir ile oynayan kişi elini domuzun etme ve kanına daldırmış gibidir” hadisinin, satrancı da yasakladığını belirtmiş ve gerekçe olarak her ikisinin de Allahtı zikretmekten alıkoyduğunu göstermiştir (Ahkamü’l-Kur’an, III, 1052-1053).
Şafii, oyun oynamaya düşkün kişilerin şahitliklerinden bahsederken hakkında daha fazla ve şiddetli tenkit içeren haberler bulunduğu gerekçesiyle tavla mekruh olduğunu ve diğer oyun türlerinden biraz daha fazla çirkin görüldüğünü ifade etmektedir. Şafii devamla satranç oynamaya sıcak bakmadıklarını, fakat bunun nerden daha hafif olduğunu ifade ettikten sonra, “Oyun dindar ve ağır başlı kimselerin sanatı değildir” diyerek insanların oynadıkları bütün oyunların mekruh olduğunu söylemiştir (e’l-üm, VI, 224-225).
Şafii, bu oyunlardan herhangi biriyle, onu helal görerek oynayan kişinin şahitliğinin reddolunmayacağını, fakat oyun nedeniyle namazlardan gafil olunması, bu gafletin namazları kaçıracak derecede artması durumunda, tıpkı unutma veya baygınlık gibi bir durum olmadığı halde boş oturup namaza devam etmeyen kişinin şahitliğinin reddedildiği gibi, namaz vakitlerini hafife aldığı gerekçesiyle bu kişinin şahitliğinin de reddedileceğini ileri sürmüştür.
Bu bilgiler ışığında tavla konusunda şöyle bir değerlendirme yapılmıştır: Nerden ne tür bir oyun olduğu, nerdeşir adlandırmasının anlam ve kaynağı konusunda farklı açıklamalar vardır. Bir açıklamaya göre nerdeşir, kendisiyle oynanan taşları bulunan kısa tahtadır. Kimi âlimler nerdin, insanı çalışıp kazanmayı bırakacak şekilde yıldızlardan medet umma noktasına getirdiği ve oyunun konuluş esprisinin davranışları yönlendirme olduğu gerekçesiyle haram kılındığını ileri sürmüşlerdir. Fakat nerd için getirilen açıklamaların hiçbirisi günümüzde tavla olarak adlandırılan oyunu içerecek mahiyette ve açıklıkta değildir. Ancak, Şevkani’nin nerd ve nerdeşirin anlamı ile ilgili olarak naklettiği açıklamalar göz önünde tutulduğunda, nerd ve nerdeşirin günümüzde tavla bilinen oyundan biraz daha değişik bir oyun olduğu sonucu da çıkabilmektedir. Bu itibarla hadislerde geçen nerd ve nerdeşir kelimelerinin günümüzdeki tavla oyununu kesin olarak anlattığını söylemek pek doğru olmayabilir. Sonuç itibariyle, kumara bulaştırılmadığı, gerek Allah’a, gerek aile ve topluma karşı görevler aksatılmadığı, o sırada daha önemli ve gerekli bir şey ihmal edilmediği sürece tavla oynanmasında dinen bir sakınca olmadığını söylemek mümkündür.
KAYNAKÇA:
– Akgül Hüseyin Prof. Dr., Apaydın Yunus. Prof. Dr., Bardakoğlu Ali. Prof. Dr., Dönmez İbrahim Kafi. Prof. Dr. Erkal Mehmet. Prof. Dr., Harman Ömer Faruk. Prof. Dr. Kılavuz Ahmet Seli. Prof. Dr., Uludağ Süleyman. Prof. Dr., Yücel İrfan. İymihal 1, İman ve İbadetler. Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara-2014.
– Apaydın H. Yunus. Prof. Dr., Aydın M. Akif. Prof. Dr., Bardakoğlu Ali. Prof. Dr., Çağrıcı Mustafa. Prof. Dr. İlmihal II. İslam ve Toplum. Türkiye Diyanet Vakfı, Ankara-2014.
– Doğan Lütfi. Toplumun Temelini Sarsan Belli Başlı Problemler (Huzur ve Saadetin Esasları). Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. Ankara-2012.
– Kur’an-ı Kerim Meali. Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara-2006.
– Muhtar Reşit. Kilis Halk Kültüründe Türküler, Hikâyeleri ve Oyunlar. İzmir-2014.
– Sarıçam İbrahim. Prof. Dr. Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara-2011.
– Şentürk Lütfi- Yazıcı Seyfettin. İslam İlmihali, Diyanet İşleri Başkanlığı Ankara-2010.
– Yalvaç Mehmet. Hukuka Giriş (Sosyoloji Açıdan Hukukun Temel Kavramları, Özmert Ofset, Malatya-1999)
– Yıldız Hakkı Dursun. (İlmi Müş. ve Redaktör). Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi Cilt: 1, Çağ Yayınları, İstanbul-1986)
– Tulum Mertol Doç. Dr. Temel Türkçe Sözlük Kamus-i Türki. Tercüman Gazetesi Tesisleri, İstanbul-1985.
– Türkçe Sözlük. Türk Dil Kurumu Yayınları, Cil:t 1-2, Ankara-1988.