İslâm’ın Emri “Oku” ile Başlamaktadır

M. Yahya EFE
Sevgili okurlarım, İslam Dininde; “Dünyayı isteyen ilme sarılsın, ahreti isteyen ilme sarılsın, hem dünyayı hem de ahreti isteyen gene ilme sarılsın” buyrulmaktadır.
Öğretme ve öğrenme olayı aynı zamanda bir terbiye meselesidir. İslâm’ın emri de “Öğren, bil, anla” manasına “Oku” ile başlamaktadır. Şu halde, eğitim ve öğretim yani terbiye hayat boyu, beşikten mezara kadar devam etmektedir.
Devletin, toplumun ve bireylerin mutluğu için eğitim en iyi çözüm yoludur. İnsanlığın var olduğu günden beri de, eğitim insanları meşgul eden en önemli sorun olmuştur.
Atatürk’ün dediği gibi; “Eğitimdir ki bir milleti ya hür, müstakil, şanlı, âli bir toplum haylinde yaşatır veya bir milleti esaret ve sefalete terk eder.”
Hür, müstakil âli bir toplum olarak yaşayabilmenin arkasında, toplum hafızası olarak milli tarihimiz, nesilleri birbirine bağlayan güzel dilimiz, kültürümüz, güzel sanatlarımız, edebiyatımız, millet, vatan ve bayrak sevgimiz vardır.
Bu sevginin nişanı, herkesin birbirine ve kendinden sonrakilere her zaman hizmet etmesidir.
O halde, insana en az ekmek ve su kadar lazım olan milli terbiyenin dayanağını ve kaynağını teşkil eden, kökleri milletin ruhunda bulunan, bizi medeniyete, refah ve saadete götüren “Milli Kültürümüzü” benimseyip yükselterek çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmak zorundayız.
Bunun için yine Atatürk’ün dediği gibi, “Eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lazımdır. Bir milletin hakiki kurtuluşu ancak bu suretle olur. Bu zaferin temini için hepimizin yekvücut ve tek fikir olarak esaslı bir programla çalışmamız lazımdır.”
Çağdaş eğitim hedefine hızla ulaşmak için vatandaşın yardım ve desteğine ihtiyaç vardır. Memleket sever, yardımsever milletimiz eğitim işini halletmek üzere canla başla devletinin yanında yer almasını bilmiş, eğitim, öğretim ve kültür ihtiyaçlarının temininde yürekten bağlı olduğu devletine maddi ve manevi yönden gönüllü katkılarıyla destek olmuştur.
İşte bu, ülkemizde devlet-millet bütünleşmesinin kendisidir. Kısacası millet, kendi devletine ve geleceğine sahip çıkmaktadır. İnsanı insan eden, dünyada ve ahrette amacına ulaştıran eğitimdir. Eğitimli bir insan ile eğitimsiz bir insan arasında dağlar kadar fark vardır.
Her kötülük ve fenalık cahillikten gelir. Bugün cezaevlerindeki insanlarla bir anket yapılsa, içinde âlim ve okumuş adam yok denecek kadar azdır. Çoğunluğu cahildir.
Bu cahillik sebebiyle cinayet işlemiş, haydutluk, hırsızlık, yüz kızartıcı suçlar işleyerek caza evine girmiş olduklarını görürüz.
Bir milletin gelişmesi ve geleceğinin güçlü ve müreffeh bir şekilde teminat altına alınması hiç şüphesiz eğitim ve öğretim ile mümkün olmaktadır.
Onun için Atatürk; “Bir millet muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin payidar neticeler vermesi ancak irfan ordusuyla kaimdir” demiştir.
Bu bir milletin eğitilmesi, birlik ve beraberlik içinde yüceltilmesinde öğretmenler çok büyük görevler düştüğünün bir başka delilidir.
Eğitim-öğretim insan yaşamının ve toplum hayatının can damarı ve kanıdır.
Bir düşünür: “Maarifi bana teslim ederseniz ben size yeni bir dünya yaratırım” diyor.
Bugün dünya devletleri arasında varlığımızı ve gücümüzü korumak ve yüceltmek, millet olarak milli varlığımızı ve birliğimizi koruyarak çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkmamız, ancak eğitim ve öğretim ile mümkündür.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin, milli ve ahlaki değerlerimizi benimsemiş, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı, bilgili, Türkiye’nin meselelerinin ancak milli birlik ve dayanışma ile ilmi ve akılcı yaklaşımlarla, gayret ve fedakârlıklarla çözümlenebileceğine inanan, herkese karşı sevgi, saygı ve müsamaha besleyen medeni birer insan olarak yetişmelerinde en önemli görev de öğretmenlere düşmektedir.