İstanbul’u Gezerken Kilis’i Düşünüyorum
Nejat TAŞKIN
Sakın bu başlığı attığım için beni yanlış anlamayın. Kilis’in nesi var da ne-sini düşünüyorsun demeyin.
Evet, evet hep bu böyle oluyor. Baharın müjde verdiği bugünler içinde şöylesine uzandığım bir Marmara Denizi yolculuğumda Adalar’ı, Moda’yı, Beşiktaş’ı, Ortaköy’ü, Levent’i, Aksaray’ı ve Laleli’yı izlerken bazen muhteşem gibi gelen o görüntüler gözümün önümde kayboluyor ve ben Kilis’in Kadı Cami önündeki o şerbetçiyi özlü-yorum. Ve sonra Cumhuriyet Caddesindeki baklavacı vitrinindeki künefe kokularıyla, ustalarımın ustasının yaptığı tepsi kebabım ve sabahın altısında yenen kelle paçasını özlüyorum. Bu özlemin karşılığına sız nasıl bir nokta koyarsanız koyunuz bunun yerme telafisi güç hiçbir nesneyi ikame edemezsiniz. O İstanbul’un koca silueti yanında benim Kilis’imin Karataş’ı daha görkemli ve ihtişamlıdır benim gözümde. Elimde değil, bu hasrettiği bu isteği yenmek mümkün olmuyor. Bindiğim otobüsün penceresinden Boğaz Köprüsü’ne doğru bir nazar fırlattığımda Marmara Denizinden sıyrılıp geçen gemiler gözümde küçülüyor ve ben kendimi Ravanda Kalesine arkadaşım Yakut’la tırmanır bir durumda buluyorum.
En lüks lokantalarda yemek yerken bile Sayın Ahmet Barutçu ve Sayın Karadeniz’in bağındaki o bir duble rakının arkasındaki manzarayı özlüyorum.Her zaman ifade ediyorum sizler o küçük kentin içinde bu manzaranın güzelliğini göremezsiniz Çünkü her şey önünüzde cereyan etmektedir. Sokağa çıktığınızda Ahmet, Mehmet’i tanır Ayşe Fatma’yla konuşur ve acılarına sevinçlerine ortak olur. Hâlbuki bu Kentte her şey size yabancıdır. Bir Bayram günü bile en yakın apartman komşunuz bayram ziyaretinden imtina eder. Üst katta cenaze vardır, alt katlarda vur patlasın çal oymasın gırla gider.Durum böyle olunca siz bu kentin nesim Kilis’le bir tutarsınız? Manzarası güzelmiş efendim! Hâlbuki benim manzaram bunlardan çok daha güzeldir. Hele Bir Kalleş’in oralardan İlezi bağlarım bir seyreyleyin görün bakalım. İstanbul mu güzel, yoksa Kilis mi?
Kilis’i düşünüyorum derken, her şeyden evvel talihsiz bir kent oluşunun üzerinde durmak istiyorum. Hâlbuki yüz yılların tarihsel bir anıtı gibi duran bu kent çok daha kalkınmadan nasibim alınası ve ileriye dönük hamleler yapması gerekmez miydi?
Bu konularda bazen bililerini sorgulamak gereğine dönmek istiyorsam da bunda biraz da hepimizin suçu var diyorum. Şöyle veya böyle hep biraz kendimize geldiğimizde bu güzel beldeyi terk etmişiz. Kopmuşuz bu beldeden.Bağımızı, zeytinimizi ve emlaklarımızı yok pahasına elden çıkararak başka diyarlarda, başka yörelerde kendimize meşguliyet aramışız. Düşüne biliyor musunuz? Nüfus istatistiklerine göre 500 bin civarında Kilisli taşrada yaşıyor…
Evet, her neyse biz bir Boğaz gezintisi anında işte böyle o güzel Boğazı değil de yine Kilis’i düşünüyor ve görüyorsunuz Kilis’i yaşıyoruz. Bu her halde bir gurbet hastalığı olsa gerek. Bu hastalığı biz de işte böylesine yazılanınızla gideriyoruz.