İznik’te Bilgi Turu-4
Metin MERCİMEK
“İZNİK TOPRAKLARINDA ÇİNİ SANATI, 13. YÜZYILDA SELÇUKLU MİMARİSİNİN DORUĞA ULAŞTIĞI DÖNEMDE GELİŞMİŞ VE BUNA BAĞLI OLARAK PEK ÇOK CAMİ, MEDRESE, TÜRBE VE SARAY DUVARLARI ÇİNİLERLE BEZENMİŞTİR.”
İznik’te Bilgi Turumuzun bu son bölümünde çini sanatı, el sanatı ve İznik Gölü’nden söz edeceğim.
M.Ö. 3000 yılının ilk yarısında mimari ile tanışan çiniler, İslam mimarisinde M.S. 9. yüzyılda kullanılmaya başlamıştır.
Bu topraklardaki çini sanatı 13. yüzyılda Selçuklu mimarisinin doruğa ulaştığı dönemde gelişmiş ve buna bağlı olarak pek çok cami, medrese, türbe ve saray duvarları çinilerle bezenmiştir. 1378-1391 yılları arasında yapılan İznik Yeşil Camii minaresini süsleyen ve eski Osmanlı çinileri, teknik ve dekor bakımından Selçuklu geleneğini devam ettirmekle beraber, renk ve tonları onlardan daha zengindir. Camiye ismini veren bu Çiniler firuze ve yeşil renklerin çeşitliği ve zenginliğiyle dikkat çekmektedir.
14. yüzyılda Anadolu çini sanatı Osmanlılar ile birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. Özellikle 15-17 yüzyıllar arasında İznik, önemli bir çini ve seramik üretim merkezi haline gelmiştir. Burada üretilen çiniler de başkent İstanbul’daki saray duvarlarını süslemiştir.
Bu konuda aldığım bilgilere göre, İstanbul’daki yapılarda kullanılan çinilerin İznik’te yapıldığını tarihsel belgelerin ışığında ortaya çıktığını öğrendim. Milet, Şam grubu ve Rodos işi adı ile tanınan seramiklerin merkezi İznik’tir. İznik çinilerinde; lale, sümbül, nar, karanfil gibi çiçek motifleri kullanılmıştır. Ayrıca insan, kuş, balık, tavşan, köpek gibi hayvan ve gemi motiflerine de rastlanmaktadır.
Gezi bilgi turumuzda havanın bulutlu olmasına rağmen, İznik Gölü’nün o muhteşem görünümünü hem seyrettik, hem de yeteri kadar bilgi aldık.
İznik Gölü Türkiye’nin beşinci büyük ve Marmara bölgesinin en büyük gölüdür. İznik gölünün doğu-batı uzunluğu 32, kuzey-güney istikametindeki eni 12 kilometre, ortalama derinlik 30 metre, denizden yüksekliği ise 85 metre civarında olduğu söylendi. İznik gölü bir ayakla Karsak deresiyle birleşerek Gemlik Körfezine dökülmektedir. Göl suyu ile gölün çevresindeki belde ve köyler tarımsal sulamayı geçekleştirmekte. Çevresi zeytinlikler, bağlar, meyve bahçeleri ile kaplı olan İznik Gölü’nde sazan balığı başta olmak üzere, sarıbalık, yayınbalığı ve yaklaşık 15-20 tür balık çeşidi bulunmaktadır.
Ayrıca İznik gölü çeşitli yelken yarışları, sörf, kano, kürek, su kayağı ve başka sporların gerçekleştirilmesine oldukça elverişlidir. Özellikle yüzme yarışları her sene bu gölde düzenlenmektedir.
Yine İznik Gölü’nün doğu kıyısında verimli bir ovada yer alan İznik, yılın her mevsimi yeşil kalabilen doğası ve bol oksijenli temiz havasıyla doğa tutkunları için vazgeçilmez ortamlar sunmaktadır. Bunun yanı sıra, bizler zaman darlığı nedeniyle gidemediğimiz çok güzel bir yer olan Sansarak Kanyonunun bulunduğunu söylediler. Burası Sansarak Köyü yakınlarında 8 km. uzunluğundaki parkuruyla Sansarak Kanyonu kamp ve dağ yürüyüşü yapmaya elverişli alanlar olup, yabancı turistlerin en çok uğradıkları bir yöre olarak bilinmektedir.
Sebze ve meyve ürünleri açısından önemli bir zenginliğe sahip olan İznik’in çarşısını dolaşırken, yıllar önce Kilis’te imal edilen ve GEREBİÇ’le birlikte yenen KÖPÜKLÜ HELVA’ya rastladık. Hemen bir kutu alırken, esnafın söylemiş olduğu “BU HELVANIN KİLİS’TE GEREBİÇ İLE YENİLDİĞİNİ DUYDUM” sözleri, bizleri çok şaşırttı.
İşte, doyulmaz bir güzellik deryası ve tarihi yapıt ve mekânlarla süslenmiş olan İznik’ten dopdolu bilgilerle ayrılmış olsak da, yine de gözümüz, gönlümüz orada kalarak İstanbul’a dönüverdik.
Güzel ve tarih kokan Türkiye’mizin bir başka tarihi dokusunu ve konumunu ele almak üzere…
Hoşça kalın.