Kalaycılık
Metin MERCİMEK
“KALAYCILIĞIN TÜRK KÜLTÜRÜNÜN BİR PARÇASI OLDUĞU KAYNAKLARDA ANLATILMAKTADIR. ESKİ TÜRKLER, BÜTÜN İHTİYAÇLARINI EL BECERİLERİYLE KARŞILAYARAK HAYATLARINI DEVAM ETTİRMİŞTİR.”
Kalaycılık, eskiyen ve yıpranan bakır kap-kacağın toz nişadır yardımıyla kalay ile kaplanması işlemini yapan zanaatkârların genel adıdır. Kalaycılık yakın zamana kadar seyyar olarak da icra edilen bir meslekti. Ancak kalaycılık çelik, alüminyum, emaye ve teflon mutfak eşyalarının kullanımının artması ile tükenme noktasına yaklaşmaktadır. Halen turistik bakır eşya imalatı kalaycılığın az da olsa devamını sağlamaktadır. Ocaktaki ateşin harlanması için körüğün çevirmesi gerekir. Kalaycılıkta kullanılan körükler, tek veya iki kollu olup, gövdesi deriden yapılanların yanı sıra, kol gücüyle döndürülen demir pervaneli bir hava üfleyici vantilatör örneği olan körükler de mevcuttur. Bu şekilde temizlenen kap ocakta ısıtılır. Isıtılan kap, üzerine kalayın tutması için toz nişadır (toz kimyasal madde) atılır. Yeterince ısınan ve üzerine nişadır sürülen kaba kalay biraz değdirilir. Kalay bu haliyle kabın üzerinde eriyik halde bulunur. Bu durumdaki kalay bir pamuk yumağı ile kabın her tarafına dağıtılır. Bu işleme, kalay yapılacak kabın tüm yüzeyi kaplanıncaya kadar devam edilir ve kap soğutulduktan sonra kalay işlemi tamamlanır.
Eskilerde hemen hemen tüm ilçelerde kalaycılık faaliyeti devam ederken, şimdi gitgide, günden güne sayısı azalmaktadır. Bu azalmaya rağmen, elinde halen bakır mutfak araçları bulunan ve sağlığının kıymetini bilen, bakır kalaylı kaplardan yemek yemenin zevkini ve sağlık yönünü seçen tek-tük de olsa bazı kimseler vardır.
Çocukluğumda, Kilis’te kalaycıların bulundukları dükkânların önünden geçerken çekiç, körük, kap kacak sesleri, bana ayrı bir neşe kaynağı olurdu. Hatta körük çeken çırak ile ustanın seslenişlerini dinler ve seyrederdim. Özellikle bir taraftan iki kollu körüğün sesi, bir taraftan da alevler arasında bakır kapları pırıl pırıl yapan ustanın marifetli ellerini izlemek, bende görülmeye değer bir bilgi ortamı yaratırdı.
Türkler aşlarını kalaylı kaplarda pişirmeye o kadar özen göstermiş ki, bunun örneğini tüm Anadolu’da ve Kilis halkında açıkça görmekteyiz. Özellikle kalaylı tasın hoş ve estetik görünümünü türkülerle dile getiren Kilis insanı, bakınız “KALAYLI TAS YOĞURDU ELLERE VAY / SENİ KİMLER DOĞURDU” türküsünü ortaya koymuş ve kalayın güzelliğini bu türküde göstererek Kilis’e mal etmiştir.
El becerilerinin en marifetlerinden biri olan kalaycılık, belki de insanoğlunun düşünce ufkunu açan, hem de önde gelen zanaatlardandır. Belki de yemek kültürümüzün bu denli özen gösterilmesinde elde edilen bir meslektir…
Hoşça kalın.