Kendimize Gelelim
M. Yahya EFE
Sevgili okurlarım, insanoğlu tek başına yaşayamaz. Hayatının ve neslinin devamı için toplum denen çevreye ihtiyaç vardır. İnsan sosyal bir varlıktır ve sosyal çevre, insan hayatında çok önemli bir yer tutar.
Toplum içerisinde yaşayan insanların birbirlerine karşı ve onları yöneten devlete karşı sorumluluk ve görevleri vardır.
Başka Türkiye yok. Sağ-sol, A Partisi B Partisi yok, milli menfaatler var.
Böyle olmasına rağmen, siyaset ortamı ise yine toz duman. Herkes seçimi ben kazandım diyor. Oysa siyasi partiler açısından seçimin kazananı yok. Seçmen Ak Partiye sarı kart gösterdi. Hırsı bırak, muhalefetle anlaşarak koalisyon kur dedi.
Böyle olmasına rağmen, taraftarlar arasında karşılıklı suçlamalar devam ediyor… Herkes “Kırmızıçizgim var” diyor.
“Ne Mutlu Türküm Diyene” diyen vatanseverlerin bu memleketi geleceğe, aydınlığa taşıma vakti geldi de geçiyor.
Bırakalım bu tüketim canavarlığını, devletten beklemeyi bırakalım, vatanımız için ne yapabiliriz ona bakalım. Herkes kendi kapısının önünü süpürse memleket temiz olur.
Bireyler olarak; ne yazık ki, yeterli derecede vatandaşlık bilincine sahip olduğumuz ve bununla ilgili görevleri tam olarak yerine getirdiğimiz söylenemez.
Bunun en büyük nedeni “Adam sen de” deme alışkanlığı kazanmış olmamızdır. Bunun yanında, yeteri kadar medeni cesaret sahibi olmamamız ve başkaları tarafından kınanmaktan korktuğumuz söylenebilir.
Bunlardan daha kötüsü ise bencilliktir. Tanık oldukları bir trafik kazası sırasında ölen veya bir cinayete kurban giden bir vatandaşımızın haklarının korunması ve gerçeğin ortaya çıkması için bile tanıklık etmekten kaçınanların sayısı az değildir.
Toplumumuzda, etliye/sütlüye karışmama ilkesi ise, bayağı geçerlilik kazanmıştır.
Tabii, bunda, sahip olduğumuz bürokrasi yoğunluğu ve bunun yarattığı olumsuzlukların büyük etkisi vardır.
Şehit ailelerine sataşarak, sahte gündemler yaratarak, satılmış kalemlerin, örf, adet, ahlak, terbiye, milli hassasiyetleri gözetmeden yayın yapan ve kimlere hizmet ettiği belli olmayan medyanın toplumsal dinamiklerimize zarar vermesine izin vermeyelim.
Biz tartıştıkça konuştukça kutsal bildiğimiz değerlerimizi de yok ediyoruz.
Hak etmeyen insanları “Türkiye seninle gurur duyuyor” diyerek, medyatik yapıp milletin zihnini bulandırıyoruz.
Bize yaramadı bu kadar özgürlük, biz başımızda güçlü bir devlet, güçlü bir ordu, arkasından ölüme gideceğimiz bir lider, ortak bir amaç, bir hedef arayışında olduk hep.
Felaketlerde birlik olmayı bildik, ama yapılan bağışların nasıl ve kimler arasında paylaşıldığı ortaya çıktığında ise, insanların çiğliğini görüp onlardan nefret ettik.
Çin bugün zararına üretim yaparak dünya ekonomilerini sarsıyor, nihai hedefi ise üretimde tekel olarak dünya ekonomisini ele geçirmektir.
Yerli malı kullanmaya özen gösterelim. Bir kibrit yakmak istiyorum karanlığa, lütfen sorgulayalım etrafımızda olup biteni, vatandaşlık bilinciyle ve sorumluluğu ile hareket etmekten vazgeçmeyelim…
Atatürk iyi ki görmedi bu günleri, kemikleri sızlıyordur eminim.
Ne diyordu gençliğe hitabesinde; o hitabeyi her gün okumalıyız.
Atatürk’ün kurtuluş savaşı sonrası verdiği mücadele, gösterdiği hedefler bugün de geçerli, Atatürk’ün gençliğe hitabesini okuyalım, okutalım ve kendimize gelelim.