Kilis Denildiğinde Ağlayan Adamın Hikâyesi: Coşkun Karabaşoğlu
Nejat TAŞKIN
Kilis ilini bilenler bilir, bilmeyenlerde artık haritaya mı bakarlar yoksa bu yazılarımızdan yola çıkarak bazı kendilerine uygun yöntemler mi uygularlar. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar, oradaki güzel insanlarımızın mücadelesindeki o geniş yelpazeyi araladıklarında inanılmayacak güzelliklerle karşılaşırlar. İşte Coşkun Karabaşoğlu da bu güzel yerde bu güzelliklerle donatılmış yörede gözlerini dünyaya açtığında geleceğinin bir gün parlak ışıklarla donatılmış Beylikdüzü’ndeki bir fabrikada yükselişler kaydedeceğini hiç ama hiç düşünmemiştir. Çocuklarına iyi bir gelecek hazırlayan ve onları çok güzel okutarak yarına hazırlayan kurduğu işin başında onları patron ve yönetici olarak görevlendiren bu güzel adam, elbette bir başarıya imza atmıştır.
Başarı hiçte kolay değildir. Belki biraz kolay gibi yazılsa da ama bu hayat hikâyesinin geldiği yolda çok büyük setler ortaya çıkmıştır. Ne var ki Coşkun Karabaşoğlu bu setlerle mücadele etmeyi başarmış, yılmamış ve hayatın mücadele olduğunu düşünerek sonuna kadar gitmenin faydalarını görmüştür.
Bugün bir televizyon üretimi sahasında dev bir kuruluşa imza atan Karabaşoğlu ailesi, işte o hudut taşları arasındaki Kilis’te doğmuş ve çocukluk yıllarını orada perçinlemiştir. Nereden bakarsanız bakınız pekte parlak olmayan bu çocukluk yıllarından sıyrılıp ta bugünleri yaşamak ve görmek için mücadele vermiştir.
Bir insanın isterse geleceği noktayı vurgulayan bu anılar kitabım. Coşkun Karabaşoğlu için bir övgü kitabından ziyade gelinen noktadaki titizliği tanıtma babında bir faktör olarak tarafınızdan değerlendirilmelidir.
Evet, Kilis Gaziantep ilinin bir zamanlar ilçesi olarak Gaziantep’e 60 km uzaklıkta bugün Halep yolu üzerinde ve hudut taşlarına sadece 5 km’lik bir mesafede ve gece ışıklar yandığında bol bol Halep. Azez ve Şimerin gibi Suriye topraklarını izleyebileceğiniz bir konumdadır.
Yılar evvel böyle başlamıştık onun hayat hikâyesine. Sonra aradan yıllar geçti yarım kalan sayfalar arasında hep bu sevgili hemşerim hakkında güzel hatıralar edindim. Fakat o bu hatıralardan çok uzaklara taşındığı için bir türlü bir araya gelip de onun bu enteresan hayat hikâyesini tamamlamak mümkün olmadı. Onun çeşitli iş değişikliği mücadelesi ve ara sıra devam eden hastalıkları bir araya gelmemizi engelledi. Ama yine de etraftan aldığım duyumlarla bana “ne oldu Taşkın, ağlayan adamın” hikâyesi diyenler oldu. Ben her türlü göz kaybıma rağmen yine de onun yanında onun yarım kalan hayatını tamamlamaya varım. Yeter ki birkaç gün bana ayırsın ve ben bu merakla beklenen Coşkun Karabaşoğlu hikâyesini tamamlamış olayım. Çünkü 30 yıldan beri Kilis Vakfı ve Sayın Yaşar Aktürk. Sayın Mehmet Zelzele tanıştırması ile tanıyarak her zaman tokalaştığım bu güzel insan hatta yılar önce hazırladığım ve piyasaya sunduğum “40 Yıl İçinde Kilis” adlı kitabıma sponsor olmuş ve destek vermiştir. Şimdi yeniden hazırladığım “60 Yıl İçinde Kilis” adlı kitabıma destek vereceği ümidini taşıdığım için, ona danışmayı lüzum bile görmeden hazırlıklara başladım bile.
Haydi sevgili Coşkun Karabaşoğlu, ben buradayım siz neredesiniz ve geliniz sizden ve bizden sonraki nesillere “KİLİS DENİLDİĞİNDE AĞLAYAN ADAM”ı emanet edelim.
NOT: Bu hikâye yarıda kaldı, okuyucularım hep soruyor, bir gün yolum kısmet olur Kıbrıs’a düşerse ve sağlığım gözler el verirse bu sevdiğim güzel Kilis insanına hayat hikâyesini mutlaka tamamlayarak kitap halinde sizlere sunacağım.