Kilis’in Sorunları Üzerine Sohbet!

Ecz. İbrahim BEŞE
Oturmuş sohbet ediyorlar.
Konu; Kilis’in tarihi, kültürü ve güncel sorunları.
Sohbet başlıyor.
– Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Kilis, Halep’e bağlı bir sancak iken…
Derken, biri söze giriyor;
– Kilis il oldu da noldu?
Öbürü;
– Daha ne olucu! Antep’ten kurtulduk!
Beriki;
– Bu sefer Suriyelilerin işgaline oğradık!
– Kötü mü? Esnaf para kazanor!
– Sevgili hemşerilerim, konumuza dönelim. 28 Ekim 1918’de Mustafa Kemal Paşa, Katma yönünden Kilis’e geldi…..
……
– Kurtağa Kasteli’nin yanından gelmiş.
– Kölgeli Kaya’nın yamacından.
– Yok yaho! Şıh Mansır tarafından gelmiş. O mantarada bizim yüz tiyek bağımız var.
– Rahmatlık babam ağnadırdı, o zamanlarda Kilis’te çok zanaat sehebi Ermeniler varmış, bizim bir komşumuz varmış Ermeni, çok güzel kesme taştan evde oturormuş, o evler yıktırılmış, tıpkı kiliseleri gibi!
– Sizin eviniz nerdedi?
– Ulu Camı’nın yanında!
– Ermeniler o mahallede oturmorlarmış!
– Doğru söylor, o mahallede Yahudiler oturordu. Ben bilorum Yahudi Murdoh!
– Murdoh’u ben de bilorum, mezarlıklarına “cıfıtlar mezarlığı” denirdi, şimdi üzerine camı yapılor.
– Onların evi orada değildi ki! Kilis’te yıkılan birçok tarihi eserler gibi, yok edilen tarihi bedestenin arkasında…
– Bilorum, Kasaplar bedesteni! Bizim hısım Kasap Kamil’in dükkânı oradadı.
– Yerri! Kasap Kamil’in dükkanı bedestende değildi bir kerre!
– Peki hemşerilerim, sakin olun, konuyu değiştirelim. Kilis’teki Suriyeli mülteciler sorunu gittikçe…
– Senin dediğin kasap Kamil, Gözlüklü Mahmud’un kaynı değil mi?
– Ülüm ala seni! Gözlüklü Mahmud, Nacar Cenderme Hasan ustanın kaynı.
– Nacar Cenderme Hasan’ın oğlu Hösen, benim sınıf arkadaşımdı. Sonra mühendis oldu.
– Yok lan! Ben de tanırım Hösen’i, mihendis değil, teknikerdi!
– Mihendis!
– Tekniker!
– Eyle demeyin, bana bizzat kendisi mihendis olduğunu söylemişti!
– Kendisi yanlış bilor, tekniker!
– Benden eyi mi biliciniz? Benim komşumdu. İstanbul’da okudu. Bir keresinde öğrenciken evlerine misafır getmiştim.
– Arkadaşlar lütfen, tek tek konuşalım, Kilis-Suriye sınırından kontrolsüz, denetimsiz mülteci geçişleri…
– Onların öğrenci iken oturdukları ev Aksaray semtindedi değil mi?
– O evde benim deyzam oğlu Mıstafa’da kalırdı. Mıstafa sonra Ankara’da, Tarım Bakanlığında çalıştı.
– Sen yanlış bilon, Mustafa Turizm Bakanlığında çalışordu.
– Mustafa’yı ben de tanırım, Milli Eğitim Bakanlığında çalışmıştı.
– Çevre Bakanlığında…
– Ziraat Pangasında…
– Müceddere olsa da yisek!
– Akşam ne bişirmiştiniz?
– Mıkla ettik.
– Bizim kaynanam gilde bastırmadan bulgur aşı vardı, üstüne zerde!
– Sayın hemşerilerim, Kilis’imizin tarihi, kültürü, demografik yapısı tehdit alt……..
– Demincek şu sözünü ettiğimiz Ökkeş emminin oğlu Mıstafa var ya! Şimdi aklıma geldi, Bayındırlık Bakanlığından bıldır tekavit oldu.
– Senin ki heneğin uluğu! Ne tekavit olması! Mıstafa halen Sağlık Bakanlığında çalışor, şöbe müdürü!
– Yok lan! Sağlık Bakanlığında şöbe müdürü olan O Mıstafa değil, Yoğurtlu Küfte gilin oğlu Mıstafa.
– Niye bağıron, sağır mı var karşında?
– Kim bağıror? Asıl sen bağıron, ben hıs hıs konuşorum.
– Gene uyduron ha!
– Bizi hıs boğmaya getiron!
– Arkadaşlar, lütfen, konumuza dönelim, Kilis’in tarihi, kültürel sorun…..
– Kim uyduror? Asıl uydurukçu sensin! Bir kere sizin sülalenize uydurukçu gil derler!
– Ayıp olor amma!
– Neçin ayıp olucumuş!
– Sizin içinde eyyi demorlar zatan!
– Kim eyyi demor?
– Ben demorum, dollar!
– Sanki bir saattir kubbeye koz ahtaroruk!
– Arkadaşlar, Kilis’in sağlık, eğitim, çevre, güvenlik, yönetim, sorun……
– Akşan nediciniz?
– Heç! Avrattan oturup dizi izliyicik. Bu akşamki bölüm yeyin acıklı yorum!
– Biz de onu izloruk, bizim ev şendiğinin hepsi dayanamorlar öhhö dor ağlorlar!
– Kağın bakalım gidek artık. Akşam oldu, karanlık çöktü.
– Keraat vaktidir.
– Yerler möhürlenmeden.
– Ayağımın altı üzüm, herkes evine düzüm düzüm!
Yine akşam oldu, hava karardı, anlaşılan ne Kilis’in, ne de ülkemizin, tarihi, kültürel ve güncel sorunlarını bu karanlıkta konuşmamız mümkün olmayacak.
Belki daha sonra, aydınlık günlerde…