Korona Bize Gülmeyi Unutturamaz
A. Filiz GÖKDEMİR ÖZARSLAN
Merhabalar güzel insanlar bir yazımla yine sizlerle olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Sevgi ve saygılarımla selamlıyorum öncelikle her birinizi. Bugün konumuz özellikle Covid-19 virüsü yüzünden biraz unuttuğumuz gülmek.
Her gün vefat haberlerini izlemek bizleri olumsuzluklara sürüklemeye başladı. Elimizde olmadan kaygılar yaşıyoruz hepimiz içimizde. Bunun sonu eğer baş edemezsek “depresyon.” Ben bugün sizlere olumsuzlukları unutturmak istiyorum bir nebze de olsa. Gülmekten asla vazgeçmeyelim lütfen. Moralimiz bozukken nasıl gülelim dediğinizi duyuyorum evet çok da haklısınız. Ben de sizler gibi zaman zaman bu tarz hallere giriyorum. Fakat hayat bir şekilde devam ediyor ve biz bu yaşam içinde bize sunulan güzellikleri bulmalıyız. Önce bizi üzen şeyleri beynimizden çıkartmaya çalışalım.
“Gülmek için yaratılmış
Gözlerde yaşlar niye?
Sevmek için yaratılmış
Kalpler hep bomboş niye?”
Kıraç’tan çok dinlediğimiz bir şarkı geldi içimden. Sizlerle mırıldanmak istedim. Bugün öncelikle gülmek ile ilgili yazılmış şarkıları paylaşmak istiyorum. Şarkı söylemekte insanı çok mutlu ediyor ayrıca. Dilerim gözlerde asla yaş olmaz. Sizi mutlu eden insanlar ile iletişim içinde olmaya çalışın bu zor günlerde. Gerçekten ilaç gibi gelir o dostlar insana. Yapı olarak bazı insanlar yaratılışından da dolayı hayata daha pozitif bakarlar. Her zorluğun içinden hep olumlu yönleri çekerler çünkü. Bir nevi Polyannacılık. Polyannacı ruhuna sahip kişilerin ortak özellikleri şöyledir: “Gerçekçidirler. Değiştiremeyeceklerini kabullenirler. Yaşamlarında her tür sevgiye yer verirler. Kendilerine güvenirler. Değişime açıktırlar. Uzlaşmacıdırlar.” Dilerim böyle olumlu insanlar çıkar karşınıza.
Kahkaha uzmanlarına göre gülmenin bağışıklık sistemini kuvvetlendirmekten stresle baş etmeye kadar birçok faydası var. Çocuklar günde 300-400 kere gülüyor, büyüklerse yalnızca 15-20 kere gülüyorlarmış araştırmalara göre. Fakat toplum olarak çok gülmüyoruz nedense. Aşırı gülene ve kahkaha atana iyi gözle bakmıyor çok insanda. Bu durum çok çok eskilere dayanıyor. Yunanlı filozof Platon gülme ve kahkahanın devlet düzenini sarsacak bir tehlike olduğunu öne sürmüş. Hemen hemen bütün filozoflar da bu düşünceye katılmışlar. Ve o dönemlerdeki liderlerin çoğu da ciddi duruşludurlar bu felsefeden dolayı. Oysaki güler yüzlü liderler hep güven verir insana.
Yine güzel bir şarkı araya ekleyelim gülmek ile ilgili. Sanat güneşimiz Zeki Müren’de ne güzel söylerdi bu şarkıyı. Nurlarda uyusun inşallah. Buyurunuz birlikte mırıldanalım yine:
“Gülünce gözlerinin içi gülüyor
Kendimi senden alamıyorum
Bilmem bakışların neler söylüyor
Cesaretim yok ki soramıyorum
İçime dert oldu mahzun bakışın
Seni düşünmeden duramıyorum
Beni öylesine aldın ki benden
Kendimi arayıp bulamıyorum
Kendimi arayıp bulamıyorum.”
Gülmenin sevgiliyi bile ne kadar güzel gösterdiğinin en güzel örneği bu muhteşem eser. Duyguları en güzel yansıtan gözlerdir. Üzgün olunca mahzunlaşır, sevinince, gülünce ve sevilince işte o gözlerin içi de böyle güler aynen şarkımızda olduğu gibi.
“Kahkaha at hasta olma” diyorlar kahkaha uzmanları. Kahkaha atmanın, gülmenin bağışıklık sistemimizi güçlendirdiği birçok araştırmayla ispatlandı. Bu sistem, nefret, öfke, umutsuzluk ve yalnızlıkla geri güçsüzleşiyor. Güldüğümüzde bağışıklık sistemimizde önemli görevleri olan bağışıklık sistemi hücrelerinin sayısı daha çok artıyor. Böylece daha az hasta oluyoruz.
Gülmek bazen tek başına yeterli olmadığında da fiziksel egzersiz, derin nefes almak, masaj gibi birçok teknik stresin yarattığı olumsuz etkileri yok ediyor. Bedenimiz ve kaslarımız gevşiyor. Sonucunda mutlu oluyoruz. Bir nevi kendimizin doktoru yine biz olmalıyız güzel insanlar. Komedi filmleri izleyerek ölümcül hastalığından iyileştiğini anlatan Amerikalı yazar Norman Cousins 1979’da yayımladığı “Anatomy of Illnes” (Hastalığın Anatomisi) adlı kitabında bu gerçeği anlatmıştır.
Kahkaha deyince “Bayan Kahkaha” lakabı ile anılan ünlü “Çalıkuşu” şarkısını kendine özgün kahkahası ile zihinlere kazıyan büyük ses ustası Güzide Kasacı Hanımefendiyi hatırlarım. İlk plağını 1966 yılında çıkaran, 1977 yılına kadar plak ve sahne çalışmalarını sürdüren sanatçının şarkı içinde uzun soluklu “kahkaha” atma yeteneği başka hiçbir sanatçı da yoktur. Hepimizin kulaklarında aşina kalmıştır bu eser.
Yine birlikte hatırlayıp mırıldanalım mı? Hem de kahkaha atmış oluruz sizlerle buyurunuz:
“Ha ha ha ha ha ha ha ha ha
Ha ha ha ha ha ha ha ha ha
Ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha
Benim adım çalıkuşu…”
Günümüzde insanlar artık kahkaha terapistlerine gidiyor. Seanslara katılıp stres atıyorlar. Böylelikle neşeleri eşlerine, dostlarına, işlerine ve evlerine kadar yansıyor. Ayrıca uzmanlardan aldıkları yöntemlerle de evlerinde bunları uyguluyorlar. 21. yüzyılın en doğal, en organik ilacı “gülmek.” “Günde 10 dakika kahkaha atabilseniz hiçbir sorununuz kalmaz” diyor kahkaha uzmanı Sema Özsoy Hanımefendi. Her sabah ayna karşısında kendinize bakarak birkaç dakika gülmenizin ve kahkaha atmanızın yeterli olduğunu da vurguluyor uzmanlar. Fakat bunları uygularken de dozu abartmamak gerekli. Sürekli gülmek değil tabi ki verilen mesaj. Her şeyin aşırısı zararlı. Sema Özsoy Hanımefendi ciddiyet, ağlamak ve gülmek arasında bir denge kurulması gerektiğini de söylüyor. Yine dengeyi kurmak bizlerin elinde güzel insanlar.
Bir yazımın daha sonlarına geldim yine hiç istemeyerek. Dilerim yaşadığımız bu sıkıntılı günlerin içinde inşallah hep gülersiniz. Geçecek bu süreç bir gün elbet. Ne olur gülmeyi unutturmasın bizlere Korona virüsü. Biraz daha sabredelim ve kendimizi çok iyi koruyalım. Bizleri neşelendirecek filmler izleyelim. Daha enerjik şarkılar dinleyelim. Kitap okuyalım. Pozitif insanlarla konuşalım. Sevgisini hissettiren, siz soramayınca arayıp merak eden ve size vaktini ayıran dostlarınız var ise onları sakın bırakmayın.
Hani çok güzel bir atasözümüz vardır: “Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme.” Çok derin anlamlar taşır bu söz aslında. İstenmediğiniz ortamdan uzaklaşırsınız o zaman. Yine de açık bir kapı bırakın her zaman. Olumsuzluklara kapılmayın. Belki de dostunuzun bir sıkıntısı, hastası veya rahatsızlığı vardır. Bunları da göz ardı etmeyin derim. Hayatı hem ciddiye alalım hem de yeri geldiğinde yüzümüzü güldürecek güzellikleri, komik şeyleri es geçmeyelim olur mu? Her şeye rağmen yaşamak ve hayat çok güzel. Hele ki sevdikleriniz sağ, sağlıklı ve yanınızda ise değmeyin keyfinize.
Şimdi rahmetli Barış Manço’dan çok dinlediğimiz içinde hem şifa hem de kahkaha olan dizeler ile sonlandırıyorum yazımı. Covid-19’a da çok iyi gelecek içindekiler…
“Nane, limon kabuğu, bir güzel kaynasın aman
Ha ha ha ha ha içine hatmi çiçeği, biraz çörek otu katasın aman
Ha ha ha ha ha hatta biraz tarçın, bir tutam zencefil aman
Ha ha ha ha ha bin derde deva geliyor, biraz daha sabret güzelim
Ha ha ha ha ha hapşu
Çok yaşa
(Sen de gör)
Rahat ve iyi yaşa…”
Muhteşem şarkı her derde deva adeta… Nurlarda uyusun sanatçımız. Tekrar sizlerle olabilmek dileklerimle hoş kalın hoşça kalın. Selam, sevgi ve saygılarımla…