Koronavirüs…
Ecz. Jale ERTUĞRUL
12 Mart’tan itibaren ev-eczane arası yaşıyorum. Ailemle 1 Haziran’dan sonra bahçe ortamında bir defa mesafe kuralına uyarak görüştüm. Ben ailemi sevmiyor muyum? Ya da özlemiyor muyum? Çocuklara sarılmayı özledim… Aileme sarılmayı özledim…
Ama onları o kadar çok seviyorum ki onlara zarar vermemek için görüşmüyorum.
Evet, kötü olan ekonomi daha da kötüleşmişti o yüzden normalleşme sürecine geçmemiz gerekiyordu. Evlerde aş olması için iş olması lazımdı. Ama biz normalleşmeden ne anladık!
Ne mi anladık;
Asker uğurlaması anladık!…
Kız isteme töreni anladık!…
Baby shower anladık!…
İş yerlerinde arkadaşlarla, dükkân komşularıyla can cana korumasız oturmayı anladık!…
Evlerde pasta, börek gün yapmayı anladık!…
AVM’lerde salak salak gezmeyi anladık!…
Düzene karşı geliyor ayaklarıyla sahillerde parti yapmayı anladık!…
Mevlit okutmayı anladık!…
Akraba gezmeyi anladık!…
Toplu yemekler yasak olduğu halde organizasyon ile bağ evlerinde yemek yemeyi anladık!…
Kapı önlerinde diz dize oturarak mahallenin dedikodusunu yapmayı anladık!…
…
Vs. vs. o kadar!!!
Haaa bir de maske konusu var!.. O da çok daha vahim durumda. Takmamayı şeref zanneden var. Hani bazı insanların emniyet kemeri hep takılıdır ama koltukta kendi kendine takılıdır. Trafik polisini görünce baştan geçirilir sırf ceza yememek için. Sen ölünce trafik polisini bağlayan şey neyse maskeyi cebinde gezdirip ya da çene altında takıp sadece takıyormuş gibi yapmakta aynı şey. Efendim nefesi daralıyormuş! Entübe bir insan ne çekiyor? Biliyor musun? Mezarda üzerine toprak örtünce hiç nefes alamıyorsun!
Ha gözünle görmediğin şu virüs var ya… İşte ha birini kurşunla vurmuşsun ha o virüsü bulaştırıp onu entübe ederek ölümüne neden olmuşsun! İnan ki hiç farkı yok!…