Koyunu Yıkadık
Adviye ERTEKİN YÜKSEL
Kurban Bayramı yazın ortalarına rastlamıştı o yıl. Babam hayvan pazarına gitmiş, bir koyun almıştı. Bayrama bir hafta vardı.
Biz kardeşler koyuna hemen bir isim koyduk. Artık o bize alışmaya başlamıştı. “Maya” dediğimizde sanki anlıyor ve bize bakıyordu.
Ben o yıl ilkokula başlayacaktım. Maya elimizden karpuz kabuğu yemeyi çok seviyordu. Su kovasından başını oynatarak suyunu içiyor, elimizden arpa saman yemeye koşarak geliyordu.
Bayram yaklaştıkça bizi bir üzüntü alıyor, Mayanın kesilmesine üzülüyorduk. Benden iki yaş büyük olan kardeşim, “kaçıralım Maya’yı” diyor fakat nereye diye planlar yapıyor, bir türlü yer bulamıyorduk
Bir gün babam, “Maya’yı yıkayalım hava çok sıcak” dedi.
Hortum ile ıslattık, sabunladık, iyice ellerimizle onu ovarak tertemiz ettik.
Maya kendini sallayarak fazla suları üstümüze sıçratarak kurutma işini hızlandırdı.
O ara biz Maya’yı artık temiz oldu. Odada dolapta saklarız diye planlar yapmaya başladık.
Annem ile babam bayram alışverişi için çarşıya gidince, mayayı ipi ile birlikte odamıza aldık. Dolabımızdaki eşyaları yattığımız somyaların altına yerleştirdik.
Maya’ya da dolapta yer açtık. Yesin diye dama atarak kuruttuğumuz kavun-karpuz kabuklarını ikram ettik.
Babam ve annem gelince, “Maya kaçmış” dedik.
Annemi bir telaş aldı. Fakat babam, “Gelir hanım gelir. Merak etme otur” deyince biz de, “Nasıl gelir?” diyorduk.
Akşam olmuş biz ne olacak şimdi diye çareler üretirken, içerden dolabın kapağına kafa atan Maya kendini ele vermişti. Babam:
– “Siz şimdi mayanın kesilmesini istemiyorsunuz öyle mi?
– Evet baba kesilmesin onu besleriz, dedik.
– Ya biz burada nasıl besleriz?
– Baba biz ona kale altındaki bahçelerden ot toplarız. Ekmek yediririz. Ne olur Maya’yı kesmeyelim. Onun etini nasıl yeriz? Bizim odada kalır.
– Olmaz çocuklar. Odada kalamaz.
O gece kardeşler olarak çare arayıp durduk. En büyük 9, ben 7, kız kardeşimiz ise 4 yaşında.
Annem; “Bizi üzmeyin” diyor başka bir şey demiyordu.
Sabah kalktığımızda babam yoktu. Maya yem yiyordu.
Annem “Hadi bakalım hazırlanın. Mayayı köye Hıdır amcanların oraya bırakacağız. İstediğiniz zaman da onu görmeye gideriz” dedi.
Biraz sonra babamla Hıdır amca geldi. Hıdır amcaların köyü Mardin’e çok yakındı. Yürüyerek bile gidiyordu insanlar.
Biz Maya ve Hıdır amca sokağın başında duran arabaya kadar gittik. Otobüse bindik.
Köye gelince ipinden çekerek Maya’yı Hıdır amcaların avlusuna bağladık.
Babam o köyden bize göstermeden bir başka koyun aldı. Kesilmiş olarak eve getirildi.
Maya köyde yaşadı. Ara ara gider severdik onu. Bizi görünce ‘meee meee’ diye meleyerek yanımıza gelirdi.
Bir gün Hıdır amca “Maya’nın yavrusu oldu” diye geldi.
– Nasıl ama Maya dişi değil ki, dedik.
– Onun da eşi var. Adı da Ganiye, dedi.
Çok sevinmiştik. Babam bizi yavruyu görmeye götürdü.
Bir de kiraz ağacı kiraladı. Bahçenin sahibine ağaçtaki kirazın parasını verdi.
Biz kardeşler de ağaçtan toplayarak kirazları topladık. Oradan akan pınarda yıkayarak yedik. Bazılarını da kulaklarımıza küpe yaptık. Kuzuyu da sevdik. O gün Hıdır amcanın babası, kurbanın niçin kesildiğini yarı Arapça yarı Türkçe anlattı. Bununla ilgili bir de resim gösterdi. O gün hem üzüldük, hem sevindik.
Bu Kurban Bayramında da o çocukluk günlerime döndüm.
Kutlu bayramlar…