Dolar 27,5676
Euro 29,0014
Altın 1.617,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kilis 28°C
Parçalı Bulutlu
Kilis
28°C
Parçalı Bulutlu
Per 28°C
Cum 29°C
Cts 28°C
Paz 27°C

Merhum Dr. Muhittin Sağlık Hatıralarından Yansıyanlar-12

Merhum Dr. Muhittin Sağlık Hatıralarından Yansıyanlar-12
A+
A-
23.02.2015
272
ABONE OL

Nejat TAŞKIN

– Öyleyse iki dayak yiyeceksin. Birisi, okuldan kaçtığın için, diğeri hesap bilmediğin için.

Aradan bir kaç gün daha geçti; duvardan dahi kaçarken beni yakalayan hesap dersine karşı bir alâka duymaya başladım.

Ders yine hesap dersiydi. Her günkü gibi heyecanım üzerine de yine Hoca dersini verdi, bitirdi. Bana:

– Buyurun anlatın, dedi.

Hocanın anlat dediği ders biraz önce tahtada anlat dediği dersti. Ben de zaten oraya kadar çalışmış hesabı, o güne uygun şekilde kuvvetlendirmiştim. Dediği dersi, hiçbir engele takılmadan pürüzsüz olarak yaptım. Hocam hayret etmişti. Beni yanına çağırdı, kulağımı uzattı, mutat dayaklarından birini yine tekrarladı. Hocamın yüzüne
hayretle baktım. Dersi bildiğim halde bu dayak nesiydi?…

Hocam:

– Bu kadar aklın varmış da, neden bugüne kadar çalışmadın, dedi ve ilâve etti:

– Bu dayak çalışmadığın günlerin tamamıdır.

Çok dayak yememe rağmen hocama öyle çok şükran borcum vardır ki, o da hesap dersine karşı olan gayretimin daha çok kuvvetlenmesi ile başlar. Onun her derste beni tahtaya çağırışı bana bu dersi
anlat deyişi muhakkak ki nazarımda bugün için dahi en müstesna yerini teşkil etmektedir. Hatta İstanbul Askeri tıbbiyesine kaydolunduktan sonra dahi bu hatıramın ilgisiyle beraberdim.

Bir gün yeni camide cuma namazını kılıyordum, selâm verdim sağ tarafta, hesap hocamın namaz selamıyla karşılaştım. Yüzüne dikkatle baktım, eline sarıldım ve elini öptüm.

– Nerelisin, dedi.

Kendisine Halep’ten, Askeri Rüştiyeden yetiştiğimi söyledim. Dikkatle beni süzdü.

– Peki, dedi. Halep’in Akyol Mahallesi’nden Muhittin vardı. O ne oldu?

Gözlerinin içine baktım, yeniden eline sarılarak;

Benim hocam, dedim.

– Maşallah dedi. İşte böyle olmalı.

Hocamın bu derin alakası, işte beni böyle mütehassıs etmiş ve ben ona hocaların en tatlı unvanını vermiştim.

Rüştüye Mektebinde bulunduğum zamanlar Halep o gün nasıldı? Bunu da okuyucuya anlatmak istiyorum:

Halep, gayet muntazam surlarla çevrili ve surlardan kaleye açılan kapılarla teşkil ediciydi. Bu kapılar, hatırımda kaldığına göre şunlardı:

Akyol kapısı: Bu kapı, kışla ve hastanenin yolu olduğundan ilk önce çıkılıp, yol halini alan kapıdır. Diğer kapılardan Babulfaraç, Babilcenin, Babkılnesri, Babilnirap, Babilmakam, kapılarını hatırlarım.Bu kapılardan girip çıkmak çok zordu. Dolambaçlı, karanlık, dar ve adeta mânialıydı, kapıların üzerinde askerler otururdu. Bu kapılar aşmak, bilmeyen için, imkânsızdı. Halep Valisi Cemil Paşa Hazretleri, Babulfaraç kapısına bitişik olan duvarı deldirerek, oraya İstanbul’dan bir tiyatro getirtti. Kapıdan gündüz dahi çıkmak zor olduğa için bu duvarı deldirmiş, medeniyete doğru bir adım atılması için gayret göstermişti.

İstanbul’dan, getirilen tiyatro sırf erkeklerden teşkil edilmişti. Bu erkekler her gece bir komedyan oynayarak Halep’i büyülemişlerdi. Çirişi kolaylaştırmak için, Vali Cemil Paşa bir kanun çıkardı: Tiyatroya fesle gidilecek. Bu fes, tiyatroya hem bir önem kazandırıyor ve hem de rağbeti
çoğaltıyordu.

Beş-altı ayın sonunda artık kalabalığı kapılar taşımaz oldu. Ve Cemil Paşa, birkaç asırlık kapıyı yıktırarak Halep’in bugünkü en büyük caddesini kurdu. Kapının, ağzındaki kısmı genişletti, genişleyen meydana bir saat diktirdi. Kıvık nehrine kadar genişleyen araziyi halka bedava tevzi etti. Halk bu yerlerde evler yükseltiyor ve böylece şehir bir imar halinde medenileşiyordu. Kıvık nehrinin üzerinde bir köprü vardı. Bu köprüden kimse geçemezdi. Fakat köprünün öbür tarafına yapılan bir mülkiye mektebi, battal kalmış bu yerlere, ciddi bir mana kazandırdı.

Halep valisi Cemil paşa, zamanın en kıymetli valilerinden biriydi.

(Devam edecek)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.