Muallim Rif’at’ın Sait Dilmen’e Yazdığı Mektup (4)

M. Yahya EFE
Değerli Hemşehrim,
Pek sevimli mektubunuzu aldım. Kilisli olduğumuz halde Fransızcayı öğrenmek, öğretmek şerefini ihraz etmenizden dolayı sevindim. Sizi tebrik ederim. Bizim vaktimizde Rüştiye’de Fransızca yok idi, hariçten öğrenmek için de güçlük var idi. Kapulu Türbelik’te bir Ermeni Mektebi var imiş, isteyenlere öğretirim, diye duymuştum. Fakat o vaktin telakkisine göre oraya gidince halkımızın “Vah vah çocuk gâvur oldu” diyeceklerini bildiğim için gidemedim, öğrenemedim.
Vatka ki 310’da İstanbul’a geldim. Darül-muallimeyn’e girdim. Orada yedi sene okudum. Haftada iki saat Fransızca dersi var idi. Biraz öğrendim, kamus yardımıyla tercüme edecek hale geldim. Fakat çıktıktan sonra üzerine düşmedim, yüz üstü bıraktım. Sebebi şudur: Baktım ki ne kadar çalışsam bir Fransız kadar olamayacağım, olsam bile büyük bir istifade yok. Hâlbuki beri tarafta birçok şark ilimleri, şark kitapları var. Şarkiyat ile meşgul olmayı daha münasip gördüm.
316’da mezun olarak muallimliğe girmekle beraber Arapça, Farsça, Türkçe İslam asarını mütalaaya koyuldum. Yalan olmasın, okumadığım kitap kalmadı. Mübalağa olmasın yüz bine yakın kitap gözümden geçti. Hala da bu İslam eserleriyle meşgulüm.
Bu çalışmalardan maddi olarak o kadar istifade edemedim. Fakat manevi zevkimi tatmin ederek bir saadeti ruhiye temin ettim. Şimdi gelelim sizin tahmise. Tahmisiniz çok güzeldir, pek hoşuma gitti. Şimdi size bir Kilis manzumesinin tarihçesini yazayım:
Kilis’in işgali zamanında Faraş’ın oğlu Mehmet Şakir Efendi bir takrip ile İstanbul’a gelmişti. Kilis’in işgal altında bulunduğunu, sıkılmakta olduğunu söyledi. Yüreğim sızladı. O mübarek topraklara düşman ayaklarının bastığına üzüldüm. Hemşehrilerimin er geç o düşmanları kaçıracaklarını biliyor, fakat işgalin bir gün evvel defedilmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ettim. İşte o sırada Kilis’in kudsiyetini düşündüm, düştüğü hali düşündüm, bana rikkat geldi, ağladım, o sırada o manzumeyi yazdım, Mehmet Şakir Efendi’ye verdim. “Bunu Kilis’te neşret, umarım ki bu okundukça yiğitlerimize heyecan gelir” dedim.
Şimdi siz tahmis ile onun tesirini iki kat yapmış oluyorsunuz. Cenab-ı Hak sizin gibi memleketi sevenleri çoğaltsın!
Yalnız, müsaadenizle iki noktaya arz edeceğim. Birinci beytin birinci mısraı şöyledir:
“Kilis mehd-i vücudum, mevlidim, ilk aşiyanımdır”
Zat-ı âliniz “vücudum” yerine “vüsulüm” yazmışsınız. Doğru değildir. Bilirsiniz ki mana değişir.
Beşinci beytin ikinci mısraı şöyledir:
“Kilis pek sevgili annem, Kilis ruh-u revanımdır.”
Zat-ı âliniz “pek” yerine “en” yazmışsınız, doğru değildir, bilirsiniz ki mana çok değişir.
Baki mektuplaşmak hususunda devamımızı arzu ile soranlara çok selam ederim. Biraderim Mehmet Tevfik dahi size ve bütün hemşerilerime selam eder.
5. Şubat.944 / Kilisli Kerim Çavuş oğlu Ahmet Rif’at
Muallim Rif’at’ın meşhur GAZELİ
Kilis mehd-i vücûdum, mevlidim, il âşiyânımdır,
Kilis bağım, baharım, cennetim, ârâm-ı cânımdır.
Türâb-ı anberim, miskim, taşı yâkûtum, elmâsım,
Suyû ab-ı hayâtım, evleri kasr-ı cinânımdır.
Rıcâli ehl-i irfândır, nisâsı hûr-i dünyâdır,
Çocuklar akl-ı evveldir, Kilis başka cihânımdır.
Zümürrttür bütün dağlar, muattardır bütün yerler
Kilis dünyada bir tâne makâm-ı dilistânımdır.
Uzak düştüm fakat gönlüm Kilis’ten çıkmadı Rif’at,
Kilis pek sevgili annem… Kilis rûh-i revânımdır.
(Devamı var)