Neden Atatürk’e Dil Uzatıyorsunuz?
Nejat TAŞKIN
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu meclise bir bilim adamı gidiyor ve konferans salonunda meclis çalışanlarına, danışman ve sekreterlerini toplayarak dakikalarca Atatürk aleyhine konuşmalar yapıyor.
İnkılâpların yanlış değerlendirmelerle topluma yansıtılmaya çalışırken üstelik alkış da alıyor…
Şaşırıp kalıyorum, neden, niçin bu Atatürk’e olan kin ve nefret nereden geliyor? Onun ve silah arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet ve Demokrasi içinde bugün görev başında bulananların gelişimi sağlayan bir lider bir büyük mücadele insanı olan rahmetli Atatürk’e karşı yapılan bu saygısızlıkları asla ve asla içime sindiremiyorum.
76 yıl önce kaybettiğimiz bu büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya liderine hepimizin saygı duyması gerekirken ona yanlış değerlerle ifade etmesini gereğini duyanlar, hangi noktada kazanç sağlamak istiyorlar.
Ne olur onun verdiği değerleri ve topluma kazdırmak istediği yenilikleri bir düşünelim ve inceleyelim. Hemen hemen hiçbir noktada yanlış yapmamıştır. Türk ulusuna Türk gençliğine emanet ederek getirdiği Latin alfabesiyle ‘NE MUTLU TÜRKÜM’ diyerek büyük Türk ulusunu tanımlamıştır. Eğer şimdiki ortaya atılan Osmanlı belgeleriyle yürüyüp yükselseydi, bugün geldiğimiz nokta hür ve demokrasi olmazdı?
Ne olur, onu sevmeye bilirsiniz. Asla mecbur değilsiniz ama onu hiçbir zaman tenkitlerinizle edebi istirahatgahında rahatsız ediyorsunuz. Bırakınız rahat uyusun, sizler Cumhuriyeti korumaya bakınız. Onun bıraktığı eserlere sahip çıkınız.
Büstlerini, heykellerini yıkanlara gülüp geçtiniz. Çünkü o heykellerine vuranlar ve onu tahrip etmek isteyenlere onun heykellerine vurdukça onu sevenlerin kafasında daha büyük sevgi dolu çizgiler medyana getirmişler.
Ne olur en son 15 Mayıs 1919’da Samsun’a gitmeden önce Şişli Harbiye’de terk ettiği bugün müze olarak kullanılan binayı lütfen görünüz, çocuklarınızla ziyaret ediniz.
En üstte bir yatak odası var, bu oda en basit ölçüde bir madeni karyola ve üstünde örtüler ve yanı başındaki sehpada kül tablasında söndürülmüş yarım bir sigara. Askıda bir kravat, karyolanın kenarında bir çift terlik göreceksiniz iste Atatürk bu evi terk ederek Samsuna doğru padişahın emriyle 19 Mayıs 1919’da Samsuna çıkarak, generallik elbisesini bir tarafa atıp, padişaha rest çekip, bir ulusun kurtuluşunu hazırlayarak yola çıkıyor. Attığı adımlarla 29 Ekim 1923’de Türkiye Cumhuriyeti doğuyor. Biz ne yapıyoruz, bir deneyimli vatandaş kürsüye çıkarak bağırıyor Osmanlı diyor, inkılâplara sataşıyor kimseden ses çıkmıyor üstelik alkışlıyorlar yapmayın, eylemeyin diyen yok. Bir Atatürk bir daha dünyaya çok zor gelir onun kıymetini bilelim ve heykellerini kırmakla büstlerini darbelemek bir yere geleceğimizi zannediyorsak yanıldığımızı anlayalım. Sözün kısası size yıkın heykellerimi diyen şairin mısralarından birkaç sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ey Milletim
Ben Mustafa Kemal’im
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim
Hâlâ en hakiki mürşit değilse ilim
Kurusun damağım dilim
Özür dilerim…
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi
Fazla geldiyse size
Hürriyet Cumhuriyet
Özlemini çekiyorsanız
Saltanatın sultanım
Hala önemini anlamadıysanız
Millet olmanın
Kul olun
Ümmet kalın
Fetvasını bekleyin şeyhülislamın
Unutun dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi
RAHAT BIRAKIN BENİ…