O Köy Bizim Köyümüzdür…
M. Şenay TAŞKENT
Ulusal gazetelerin birinde köşe yazarı olan bir hemşehrimiz, 63 yılından beri ilk defa ziyaret ettiği memleketiyle ilgili, neredeyse her gün köşesinde tefrika mukabilinden Kilis’i yazıp duruyor.
“63 yıl sonra Kilis ve hayal kırıklığı, Kilis geri kalmamış gerilemiş, Kilis’te Kilis kalmamış ve Kilis neden bu hallere düştü?” başlıklı yazılarını tek ben değil, sanıyorum tüm Kilisli hemşehrilerim takip ediyor olmalılar ki; her yazdığı gündem yaratır olmuştur. Dolayısı ile de kimi halk alabildiğine tepkili, kimileri de “doğruları yazmış!” demekten geri kalmıyorlar. Peki, tüm bu yaşananlardan çıkarılacak sonuç ne olacak? Şimdi bu sorunun yanıtı için, o yazarımızın koyacağı son noktayı ve koyunca da ne değişecek, deyip meraklarını sürdürüyorlar.
Ancak Kilisli bir kalem olarak özellikle de son yazısını okuyunca daha fazla dayanamayıp, son kez bu gündemi siz okurlarımla paylamak istedim. Zira anlaşılan bu hikâye belli aralıklarla da olsa daha epey süreceğe benziyor. Şunu özellikle belirtmek istiyorum ki; kim ne yazar, ne der ve ne düşünürse düşünsün, bu memleket bizim. Acısı-tatlısı, hüznü ve mutluluğu ile bizim. Gönüllerimizde de ilelebet hep öyle kalacaktır.
80 bin nüfuslu bir köy benzetmesi, son yazısını adeta süslemiş gibi desem yeridir. Bilinmesinde yarar gördüğüm şu hususları da belirtmeden geçmek istemiyorum: O bahsedilen köyde, şimdi 8 bin 500 yüksek öğrenim gören üniversite öğrencileri var. Açık yüksek öğretiminde okuyan 3 bin 600 gencimiz, 30’a yakın lise ve sayısız ilköğretim okulları var.
O köyde 78 uzman, 25 pratisyen hekim ile yakında açılacak ek binasıyla toplamda 269 yatak ve 110 hizmet birimiyle sağlık hizmeti sunan, sadece geçtiğimiz Mart ayında 7 bin 400 ameliyatın gerçekleştirildiği ülkemizin ender hastanelerinden biri var.
O köy, eskiden bacası tüten fabrikalara hasretlik çeker iken, şimdi, bacaları tüten irili-ufaklı işletmeleri var. Dahası, o köyde mevcut Organize Sanayi Sitesine bir yenisi ve hem de Türkiye’de bir ilk olabilecek nitelikte (100 bin istihdam kapasiteli, sadece orayı değil tüm bölgeyi kalkındıracak) devasa Polateli Organize Sanayi Bölgesini hayata geçirmek adına duyulan bir heyecan var.
O güya köyde, değişim ve gelişim olarak yorumlanabilecek daha pek çok güzellikler mevcut saymakla bitiremeyeceğimiz. Tüm bunları nasıl yok sayarız! Haksızlık etmiş sayılmaz mıyız? Son kez kullanacağım o köy denilen yerde, belli bir göçün yaşandığı, tarım ve ekonomisinin hançerlendiği belki bir nebze doğru olsa da şimdi asıl sorulması gereken soru şu: Çıkmaz sokakta saklı bu serhat kentinin neden bu hallere düştüğünün sorgulanması değil, şimdiden sonra bu kente neler, nasıl yapılmalı ki, daha da kalkındırabilelim, güzelleştirebilelim, olmalıdır. Mesela bunun en güzel örneğini, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü veriyor diyebiliriz. Kilis’te tarımı günün koşullarına göre nasıl canlandırır, nasıl bir ivme kazandırırız diye çaba gösteriyorlar anlatılamaz desem yeredir. Şimdi bu olağan üstü gayreti görmemezlikten gelmek mümkün müdür?
Bir başka örnek: Milletvekillerimizin, Valimizin, Belediye Başkanımız ve ilgili kuruluşların, yukarıda dile getirdiğim Polateli’ndeki OSB’yi biran önce bölgeye kazandırmak için verilen çabaları göz ardı edersek, haksızlık etmiş sayılmaz mıyız?
Bilmeyenlere hatırlatmak anlamında Kilis asla bir köy değildir. 79 il trafik kodlu, Valisi, kamu kurum-kuruluşları olan ve bu ülkenin her haliyle güzel, güzide illerinden birisidir. Her kim bu memleket için ne yapabiliyor ise onu yapmayı kendine görev saymalı, bu uğurda da mücadele vermelidir. Projeler üretip ilgili makam ve birimlere sunmalıdır. Eğer, dile getirilip sunuluyor ve yapılmıyor ise; asla kem sözlerle değil, uyarı görevi yerine getirilerek eleştirilmelidir. Kalem sahipleri, düşünürler, sivil toplum kuruluşları, işadamları ve de halk o günler için var olmalıdır. Aksine, hiçbir şey üretme, sadece laf ile gemi yürütülmeye kalkışılır ise, bu çok yanlıştır.
Son olarak bir kez daha tekrarlamak gerekirse; memleketime kim ne derse desin, kim ne düşünür ise düşünsün! Bu serhat kenti, sadece orada yaşayanların da değildir. Gönlünde memleket sevdasını yaşatan tüm Kilislilerindir. Yüreğimizde bu sevda olduğu sürece de şairin dediği gibi; “O beni sevse de sevmese de ben onu seviyor, seviyorum. Çünkü o benim memleketim…” mısraları ile bugünkü birlikteliğimi burada noktalıyorum. Esen kalın.