Öğretmeni Öldürdüler!
Uğur KEPEKÇİ
Geçtiğimiz günlerde okul müdürlüğü yapan bir eğitimciyi Irak asıllı bir genç okul içerisinde silahla vurarak öldürdü.
Bu olay, 10 Mayıs 2024 tarihinde gerek bazı sendikalar gerek velilerin yoğun ilgisiyle bir günlük iş bırakma, yürüyüş ve toplantılarla protesto edildi.
Ben Gaziantep’te yapılan protestolarla biraz ilgilendim. Gördüğüm manzarayı açık bir şekilde paylaşayım. Ülke olarak eğitim camiasına yapılan bu alçakça saldırıya karşı hem eğitim camiasının hem de halkın tepkisi Türk halkını bir amaç uğrunda bir bilek bir yürek yaptı. Olayın bir de endişe verici tarafı var. O da sığınmacı vatandaşlarla halkımızın karşı karşıya gelme ihtimalidir.
Hem sabah işe giderken hem akşam işten eve dönerken toplu taşıma araçlarını kullandım. Toplu taşıma araçlarında halkın tepkilerinin daha bilinçli hale geldiğini de söylemeden geçemeyeceğim. Çünkü halk sığınmacılardan çok onları memleketimize getiren zihniyete ateş püskürüyor.
30-40 kişinin olduğu bir halk otobüsünde gözümle görüp kulağımla duyduğum tepikler hiç de hoş değil. Sığınmacılarla halkın arası gittikçe geriliyor. Kısmı sataşmalar başlamış vaziyettedir. Ülkemizi kaosa sürüklemek isteyen ajanların tam da istediği ortam yavaş yavaş olgunlaşıyor.
Halkın sesi dolmuşlarda ve sokaklarda bir yükselmeye başlarsa, Allah muhafaza işler sarpa sarar ve devletin bekası milletin selameti tehlikeye düşer.
Devleti yönetmek, halkı idare etmek, hükümetlerin görevi olduğuna göre idareciler bu sıkıntılı duruma acil çare bulmak zorundadır. Eğer bu süreç böyle devam eder de idareciler çözüm bulamazsa hükümetin iyi niyetini sorgulamak da hepimize düşer.
Bu olayı da siyasetçi gözüyle değerlendiren Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Av. Hüseyin Baş, uyarıda bulunmaya devam ediyor.
Türkiye’nin sığınmacılarla doldurulmasının oluşturabileceği tehlikeleri yıllardır anlattıklarını belirten Hüseyin Baş, “Bunun herkes farkında ama bunun bir tek siyaset farkında değil” dedi.
Eğitim camiasının tepkilerini ben de gönülden destekliyorum. ‘Biz de tepkimizi ortaya koyduk’ demekle iş askıya alınırsa bu da diğer olaylar gibi unutulur.
Öğretmenleri yıllardır öldürüyorlar. Hem madde hem mana âleminde öğretmen ölüyor. Öğretmen kendini sahipsiz görüyor. Öğretmenin ruhu ölüyor.
Mevcut iktidar ve yandaşları Milli Eğitimi mahvetti, öğretmeni öldürdüler. Her yerde taciz ettiler, öğretmeni öldürdüler. İtibarsızlaştırdılar, öğretmeni öldürdüler. Geçim derdine düşürdüler, öğretmeni öldürdüler. Emekli ettiler, aç koydular, öğretmeni öldürdüler. “
“Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum” diyen Hazreti Ali’nin düsturunu tersine çevirip onu köle ettiler, öğretmeni öldürdüler.
Sosyal medyadan aldığım şu mesaj işin özünü ne güzel anlatmış:
Öğretmen ölürse tebeşir ölür, silgi ölür, sıralar ölür, ziller ölür, oyunlar ölür…
Öğretmen ölürse sevgi ölür, hüzün ölür, geçmiş ölür, bugün ölür, yarın ölür…
Ölürse öğretmen yöneten ölür, yönetilen ölür…
Eğer öğretmen ölürse sen ölürsün, ben ölürüm, biz ölürüz…
Son söz Büyük Kurtarıcımız, Baş Öğretmenimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün olsun:
“Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır.”