Olimpos
Metin MERCİMEK
“ORMANLA DENİZİN BULUŞTUĞU YÜRÜYÜŞ GÜZERGÂHLARI VE LİKYA UYGARLIĞINA AİT KALINTILARIYLA OLİMPOS, GEZGİNLERİN EN ÖNEMLİ ROTALARINDAN BİRİDİR.”
Bodrum’daki toplantılarım sona erdikten sonra, Antalya’ya doğru hareket ettim. Bodrum-Fethiye, Fethiye- Antalya arasında görülmeye değer, gezilmeye değer öylesine yerler var ki, bu güzelim yerlere zaman ayırmak mümkün değil. Fethiye’den sonra sahil yolunu takip edince, birçok uygarlıkların içine girmiş olduk. Özellikle Likya uygarlıklarına ait tarihi kalıntılar, ilgimi daha çok çelince turkuaz renkli denizi ve uzun kumsalıyla Olimpos’a uğramadan geçmek olamazdı.
Adrasan’ın 8 km. kuzeyinde bulunan Olimpos, Likya’nın kutsal yerleşimlerinden biridir. 2366 metre yüksekliğindeki Tahtalı Dağı’nın eteğindeki Bu tarihi yöre, Çıralı adlı turistik Akdeniz Köyü’nden sığ bir nehir yatağı ile ayrılmış. Antalya’dan kalkan minibüslerle Olimpos sapağına kadar gidilebiliniyor. Bu sapaktan da yaz aylarında çalışan minibüslerle Olimpos’a ulaşılıyor.
Kumsaldan baktığımız zaman, tepenin üzerinde Ortaçağ’dan kalan bir kalenin kalıntılarını görmekteyiz. Bunun yanı sıra, nehrin karşı tarafında hamam kalıntıları, Roma devrinden bir esinti gibi görünen antik tiyatro ve karşılaştığımız daha birçok tarihi eserler mevcut. Olimpos’un bizlere sunduğu seçenekler öyle çok ki, Çıralı plajının yamaçlarına yakın bir yerde kısa bir yürüyüşün ardından yanar taşların bulunduğu tepeye ulaşmak mümkün. Bu bölgede Roma ve Bizans zamanından kalma yapılar da bulunmakta. Ayrıca bu tepe de yeryüzüne çıkan doğalgaz oksijenle birleşerek çok eski devirlerden beri yanmakta. O zamanlar çok daha güçlü olan ateş şimdi küçük ama çok sayıda alev şeklinde yanmakta. Hem de ateş geceleri daha iyi görünmektedir.
Olimpos’taki Tahtalı Dağı’nın yamaçları, kaya tırmanışından doğa yürüyüşüne pek çok aktivite imkanı sunuyor. Tarih boyunca farklı uygarlıkların egemenliğine giren Olimpos’un içinden geçen bir derenin ayırdığı yamaçlar, Caretta Cerattalar’ın yumurta bırakmaya geldikleri özel sahillerden biri. Bir kaç çardaklı kır lokantası haricinde el değmemiş kumsalda kaplumbağa yumurta yuvaları metal kafeslerle korunmakta. Olimpos, yeşilliği ve doğasıyla olduğu kadar tarihi kalıntılarıyla da ilgimizi çekmekte. Özellikle Likya Uygarlığı’na ait kalıntılar arasında dolaşıp antik kentin havasını soluduk.
Diğer taraftan, Olimpos’un ilgi çeken yönlerinden biri de sit alanı olmasıdır. O nedenle beton bina yapılmaması burayı daha da ayrıcalıklı bir hale getirmekte. Her yapı ahşap olup, yollar antik atmosferi sayesinde içimize huzur vermekte. Hele geceleri masalsı bir atmosfer yaratmaktadır. Ağaç evlerden sahile kadar yürürken, sanki yolu çevreleyen ağaçlar bir anda eğilip bizleri tepede asılı duran o yıldız kalabalığına taşıyacak gibi geldi.
İşte Olimpos gezimiz, sonbahara rastlaması nedeniyle çok sessiz ve sakin bir şekilde geçti. Ancak Olimpos’un büyüleyici havasından mıdır bilemiyorum, içime yoğun bir huzurun dolduğunu açıkça hissettim.
Hoşça kalın.