Dolar 32,5771
Euro 34,7943
Altın 2.511,15
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kilis 24°C
Az Bulutlu
Kilis
24°C
Az Bulutlu
Cts 22°C
Paz 24°C
Pts 29°C
Sal 31°C

Otim’de Bir Öğle Sonrası

Otim’de Bir Öğle Sonrası
A+
A-
06.11.2014
638
ABONE OL

Ortadoğu Ticaret Merkezi OTİM İstanbul Beşiktaş’ta Ihlamur Parkı’na yakın bir önemli yer. Yıllarca bu merkezde zaman zaman yemekli, bazen sadece ikramla sunulan politik, kültürel, ticari-ekonomik ve dünyadaki gelişmelere ilişkin olayların tartışıldığı toplantılar yapılırdı. Birkaçına ta Ankara’dan kalkarak gelip iştirak ettiğim etkinlikleri hatırlıyorum. Bu vesileyle epeyi süredir göremediğim arkadaşlarımla bir araya geliyor, sohbet ediyor veyahut bir konunun arka planını burada öğreniyordum. 1980’li ve 1990’lı yıllara kadar…

Turgut Özal’ın lideri olduğu Anavatan Partisi’nin hem kuruluş, hem sonrasındaki değerlendirme toplantılarından bazıları burada yapıldı. Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın hazırlık girişimlerinin ilk birkaçı da öyle. Hem içimizden ve hem dışarıdan İstanbul’a gelen önemli bazı devlet adamları, sanatçılar, kanaat önderleri, müteşebbisler, akademisyenler, maruf kişiler bir vesile OTİM’de konuk edildi, ağırlandı ve görüşleri tartışıldı. OTİM’in şöhreti bir anda ülke sathında yayıldı ve duyuldu. Katılımcılar bir sonraki toplantının hem konuğunu ve hem de tarihini öğrenmek istediler. Bu etkinlik böylece yıllarca devam edip durdu.

Sonra sebebi ne olursa olsun birden bire bu programlar bıçakla kesilir gibi doğrandı ve tarih oldu. Sonrasında, bu aydınlar mektebinin gönüllü müdavimleri hatıralarıyla teselli olmak durumunda kaldı.

SAV NE YAPIYOR, NE GERÇEKLEŞTİYOR?

Belki 15 yahut 20 yıl sonra hem telefonla, hem ileti ile gelen, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Selçuk Maruflu(eski DPT’den milletvekili), Emekli Büyükelçi Ünal Kırdar ve “ABD-Türkiye-Irak Üçgeninde Türkmen Meselesi” kitabının yazarı Dr. Cüneyt Mengü’nün görüşlerini açıklayacakları “Lozan, Kerkük ve Musul Paneli” daveti çoğu aydınımızın, memleketsever insanımız, akademisyenlerimizin gözlerinin içinin gülmesine yetti.

OTİM aynı yerindeydi, ancak programı Prof. Dr. Atila Artam’ın başkanı olduğu ve kısa adı SAV olan Sabri Artam Vakfı düzenliyordu. Murat Sabri Artam (1920-2008), batılılar Osmanlı haritasını değiştirmeye başlayınca Romanya’dan Türkiye’ye göç ediyor. Bunu biraz da SSCB rejimi tetikliyor. Önce Dursunbey’e Ege’ye yerleşiyor. Türkiye’de demokrasinin güçlenmeye başladığı tarih olan 1950 yılında İstanbul’a gelerek iş hayatına atılıyor ve başarılı da oluyor. Resul’ün bir hatırlatması vardır: “İnsanlar ölünce üç sevabı kesilmez. Sadaka-i cariye yapanlar, ilmi ve faydalı bir eseri olanlar ve hayırlı evlat bırakanlar!” Dört çocuğu, altı torunu, beş turunun çocuğunu gören M. Sabri Artam’a evlatları bir vakıf kurarak OTİM’i yeniden bir akademiye dönüştürüyorlar. Okullar (İstanbul Beşiktaş, Libadiye, Çemberlitaş; Ankara Çayyolu, Erzurum-Aşkale, Tokat Reşadiye); sağlık alanında hastane, klinik, diyaliz merkezi ve sağlık ocağı, eğitim ve dinlenme merkezi, Sarıyer’e cami yaptırıyor SAV, Türk Tarihi hakkında beş ayrı yayın ve ekonomik analizler yapan eserler kazandırıyor.

LOZAN, KERKÜK ve MUSUL’DA NELER OLDU?

Açış konuşmasını Prof. Dr. Atila Artam yaparken eğitim gördüğü ABD’deki bir anekdotunu hatırlattı. Yıl 1965. ABD Ortadoğu’yu yeniden programlıyor ve Türkçe ile Kürtçe öğretilmeye başlanıyor! Şimdi geldiğimiz noktayı daha iyi analiz edebiliriz artık.

Üner Kırdar, 25 yıl Irak’ı bir manda gibi yöneten İngilizlerin 1926 yılına kadar her yıl ülkemizde bir “Kürt isyanı” çıkarttığını hatırlatarak günümüzde ABD’nin Büyük Kürdistan’ı hayata geçirmek istediğini söyledi. İsrail’in de çok sıkıntı çektiği su sorununu böylece hallederek Mezopotamya topraklarından istifade edebilmesinin önünün açılacağını anlattı. Emekli Büyükelçi Kırdar tarihi bilgiler de verdi:

– Ankara Hükümeti Lozan’da 14.maddede yazılan Süleymaniye, Musul, Erbil ve Kerkük’ten vazgeçilmeyeceği konusunda ısrar edecekti. Önce Dışişleri Bakanı, sonra Başbakan olan Lord Curzon’un 6 ciltlik hatıralarında önemli bilgi ve belgeler vardır. Maalesef bunların tümü hala dilimize tercüme edilmedi. Çoğu gerçek bilgilerden hala mahrumuz.

Üner Kırdar’a göre, Irak’taki Türkmenler Türktür. Münir Nurettin Selçuk’un Irak konserinde Türkmenler “Fincanı Taştan Oyarlar / İçine Badem Koyarlar” türküsünü birlikte söylediler. Ankara’nın artık uyanması gerek. Hatta bu isimle bir de şiir okudu. Böyle bir olayı ben de yaşadım. Iran-Irak Savaşı sırasında Bağdat Hükümeti bir grup gazeteciyi ülkelerine davet etti. Ben de bu heyette idim. Amaçları Bağdat’ta savaş hissedilmiyor, hayat devam ediyordu mesajını vermekti. Heyetimizi ağırladılar. Saddam rejiminin kurmaylarının gittiği bir gece kulübüne götürdüler bizi. Sanatçılar Arapça olarak “Üsküdar’a gider iken oldu da bir yağmuru” okuyunca biz de Türkçe iştirak ettik. Herkes şaştı. “Siz bizim bu şarkımızı nereden öğrendiniz” demezler mi? İkna etmeye uğraştık epeyi bir süre.

KKTC GİBİ KUZEY IRAK ÖZERK TÜRK CUMHURİYETİ OLABİLİR Mİ?

Selçuk Maruflu Türk Dünyası’nda en fazla katliama uğrayanların Irak Türkleri olduğunu belirterek yıl yıl rakamlar verdi. Gerçekten dehşetengiz rakamlar. Irak’ta 6 Milyon Kürt’e karşılık 3 milyon Türk yaşıyor, ancak Türk kırımına, katliamına ses çıkmıyor ve dünya kamuoyu bu resmi görmüyor. Ankara’ya bu sessizlik karşısında bu eski politikacı Selçuk Maruflu bir öneride bulundu çözüm için: “Ankara da KKTC’de ‘mücahit’ yetiştirerek Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş gibi liderlerin girişimi ile Rum mezalimi ve katliamına karşı bütün ambargolara rağmen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurdu. Madem Amerikalılar, İsrailler ve Almanlar Kürt terörist ve militanları eğitiyorlar, o halde Türkiye de katliamlar karşısında Kuzey Irak Özerk Türk Cumhuriyeti’ni hayata geçirebilir. Irak’ı üçe bölmek isteyen batılılar bu alternatifi de unutmamalılar” dedi. Bu görüş çok alkış aldı. Neden olmasın?

SİNCAR ÜZERİNDEN AKDENİZ’E ULAŞMAK

Bölgemizde olaylar çok hızı gelişiyor. NATO’da olmamız bizi bilgilendirmeden yana yeteri kadar şanslı kılmıyor maalesef. Oyun içinde oyun oynanıyor. Bugün İncirlik’i kullanmak isteyen ABD, yarın Erbil’e üs kurarsa şaşmamak gerek. Ayrıca önce Esat Rejimini Suriye’de bitirmeye niyetli olan ABD, artık Türkiye’den geçen petrol boru hattını bile devre dışında bırakarak, Şam yönetimine arka çıkıyor. Çünkü bölgenin önemi petrol içindir. Bugün DİAŞ petrolü Esad yönetimine aktarılıyor, Sincar üzerinden yeni bir hat çekmeye hazırlanılıyor.

Bir Kerküklü Türk olan Dr. Cüneyt Mengü bu konuya da açıklık getirdi;

– Gerekli diplomatik temaslarda geri kaldık. Gözden geçirilmesi gerekir. Kürtlere Sincar üzerinden Akdeniz’e ulaşma imkânı verilmeye çalışılıyor. Esad da iktidarda kalmak için buna sıcak.

 

ÜÇ KADIN ALBRİGHT, RİCE ve CLİNTON

İşte burada ısrarla Ayn El Arap ismini söylemeyerek Kürtçe adıyla belirtilen Kobani’nin önemi ortaya çıkıyor. Batılıların çizdiği yeni bölge haritasına göre Nevzat Yalçıntaş Sevr haritasını gösterdi izleyicilere. Bu haritayı artık İngilizlerin Amerikalılara vererek takip ettiğini hatırlattı. Peşmergelerin sınırlarımızdan geçtiği sırada bazı Kürt vatandaşların “Biji Obama” diye tezahürat yapmalarını ve zafer işareti göstermelerinin analizini yaptı Nevzat Hoca. “Bu bir İngiliz tezi ve politikasıdır. Böl ve parçala. Osmanlı Cihan Devleti’ni böyle parçaladılar. Fransa Başbakanı Erbil’e bizzat geldi ve uçağıyla silah getirdi. ABD söz vermesine rağmen Suriye’ye tek bir bomba atmadı. Eğitim uçuşu sırasında uluslararası sularda düşürülen uçağımızı Ruslar düşürdü. O sırada Tartus’ta Rus Savaş Gemileri bulunuyordu. Ortadoğu bataklığına girmememiz gerekirdi. Hiç bir sorunu çözemedik. Onurlu bir şekilde ricat etmeliyiz.”

Nevzat Yalçıntaş Amerikalı son dışişleri bakanlarından Madeliene Albright, Condoleezza Rice ve Hilary Clinton’un üçünün de hanım olduğuna dikkat çekerek özellikle Ortadoğu’yu etkilediklerini, kamuoyu oluşturduklarını belirtti ve son Dışişleri Bakanı John Kerry ile Ahmet Davutoğlu’nun Paris’te ellerini havaya kaldırarak “çak” yaptıklarına işaret etti. Böylesine samimi bir fotoğraf vermişlerdi bir zamanlar. Bu yorumları artık üniversitelerin siyasal bilgiler üreten fakültelere bırakmak gerekir.

KİTAP ve YAZARLAR

Bu gelişmeler karşısında aydınlarımızın mutlaka okuması veya göz atması gereken eserler vardır. Dr. Cüneyt Mengü’nün bütün eserleri. Sonra sırasıyla vereceğim yazar ve eserler sözlüğü de şöyle: Ahmet Akgündüz-Bilinmeyen Osmanlı, Gareth Stansfield-Kerkük Krizi, Fikret Bila- Ankara’da Irak Savaşları,  Murat Can-Musul Meselesi, Nef’i Demirci-Kerkük’ün Siyasi Tarihi, Ahmet Gündüz-Kerkük Sancağı, Yusuf Halaçoğlu-Anadolu’da Aşiretler, Erşad Hürmüzlü- Irak Türkleri, Ekrem Pamukçu- Irak’ta Türkmen Oymakları, Ekmelettin İhsanoğlu-Osmanlı Devleti Tarihi, Halil İnalcık’ın bütün eserleri, Ali Naci Karacan-Lozan, Mustafa Kayar-Türk-ABD İlişkilerinde Irak Sorunu, Şevket Koçsoy- rak Türkleri, Sinan Marufoğlu-Osmanlı Döneminde Kuzey Irak, Seha Meray- Lozan Barış Konferansı, Hüseyin Namık Orkun-Türk Tarihi, M. Kemal Öke-Musul ve Kürdistan Sorunu, Ümit Özdağ-Irak Operasyonları, Ekrem Pamukçu-Bağdat’ta İlk Türkler, Suphi Saatçi’nin bütün eserleri, Aziz Kadir Sabancı-Irak Türkmenlerinin Siyasi Tarihi, Bilal Şimşir’in bütün eserleri, Ata Terzibaşı-Kerkük Matbuat Tarihi ve Türküleri, Selçuk Yılmaz-Irak Türkmenlerine Yapılan Katliamlar.

Tespit edebildiğim 191 kaynak mevcut Musul, Kerkük, Lozan konusunda.

Necati Şaşmaz’ın Kurtlar Vadisi Irak’ı akşam bir kere daha izledim tüylerim diken diken olarak. Bir film yetmez, 191 çalışma hiç yetmez.

Mustafa Kemal Paşa, Lozan’dan dönen İsmet İnönü’ye “Neden 12 Ada, Hatay ve Musul’u verdiniz?” diye sorar. Bu soruya İnönü soru ile cevap verir “Savaşacak gücümüz var mı paşam?” Mustafa Kemal Paşa biraz düşünür ve “Peki o zaman bu üç sorunu ben kendi usulümle çözeceğim” der. Daha sonra Hatay Türk topraklarına katılır, diğer sorunlar için Paşa’nın ömrü kâfi gelmez.

Bir sivil toplum kuruluşu olarak SAV bu tür etkinliklerini sürdürecek.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.