Rahmetli Nusret Kablan Enişteme İthafen

Zehra ERASLAN
Sevgili dostlarım merhabalar!
Eylül ayının esen tatlı rüzgârları hanelerinize ayrılıkları, acıları, hüzünleri ve hastalıkları estirmesin inşallah! Dilerim sevdiklerinizle birlikte mutlu/mesut yaşar, hayatınızda zamansız yaprak dökümleri yaşamazsınız hiç!
Efendim keşke ölümün soğuk yüzü bizlerden uzak olsa değil mi? Lakin hepimiz bir masal âleminin sırlı kapısından geldiğimiz âleme tekrar çağrılmak üzere inen birer fani yolcuyuz. Bir varmış bir yokmuş misali bu fani hana girenler bizlere mutluluk verirken, zamansız gidenlerin olması da hep üzüntü veriyor. Yokluklarını hep arar oluyoruz.
“Her nefis ölümü tadacaktır mutlaka!” diyor Kutsal kitabımız!
Heybemize doğum ve ölüm sürecimizde güzellikler doldurabiliyorsak ne mutlu bize! Hâkk tecelli edince vaktimiz gelecek ve ruhlar tenden ayrılarak âhiret âlemine yolculuk edeceğiz. Bilemiyorum acaba ölüme hazır mıyız? Rabbimin huzuruna çıkmaya da yüzümüz olacak mı? Heybemiz güzelliklerle dolu dolu olacak mı? Ya da nefse yenik düşüp bu süslü/afili handan ayrılırken içi boş mu olacak ki heybemizin?
Yaşantımız boyunca sevdiklerimize sıkı sıkı sarılabilmek, onlara vakit ayırabilmek, kırgın gönüllerin hatırını alabilmek, varsa umutlarımızı gerçekleştirebilmek için gayretlerimizin olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü hayat çok kısa!
İki sene önce eniştem Nusret Kablan’ın aramızdan zamansız ayrılışını yaşadık! Bunun acısını bu eylül ayında yüreklerimizde güz yaşayarak tattık ve hâlâ yaşıyoruz da bu buruk acıyı. Ailemize ben daha çocuk yaşımda iken, Hatice ablamla evlenerek giren tanıdığım muhteşem bir insandı. Yetimi, öksüzü, kimsesizi koruyup gözeten şefkatli bir koca yüreğe sahipti. Dosta yardım eli daima açık, elinde olanı paylaşan bir insandı. Kul hakkından korkan, darda olduğunu duyduğu kişilerin maddi/manevi yanında olmak için çırpınan değerli biri idi. Tıpkı ismi gibi “nusret” sahibi bir insandı. Gönlü zengin Hâkk adamıydı.
İstanbul’da, Kilis’te hep sevilen, sayılan biri olarak hâlâ anılıyor olması bizleri gururlandırsa da artık aramızda olmayışının hüznünü de ne yazık ki yaşıyoruz. Artık kızıma “İstanbul Kibarı” diyen bir Nusret Amca’sı yok. Oğlumu her zaman sevip, gözeten amcası yok. Eşimin kardeşten öte gördüğü bacanağı yok. Benim de iyi/kötü günde yanımda olan baba/yarım yok.
Keşke bugün yaşıyor olsaydı da görebilseydi “Kilis Ağzı Yemek Şiirlerimi”, Hayali kahramanım Zennup Teyze’yi ve Çiy Damlaları şiir kitabımı! Biliyorum mutlaka gurur duyacaktı benimle.
O, Edebiyat yolculuğumda Kilis adına yazdığım her eserin en büyük destekçisi olarak ne yazık ki yok artık aramızda! Nurlarda uyusun inşallah!
Sevgili dostlarım “Çiy Damlaları” eserimde Nusret abime de yer vermiştim. Zira baba/yarıma teşekkür etmek istedim. Umarım gönül sesimi de onun ruhu inşallah hissetmiştir. Okuyucularımı en çok etkileyen bu şiirimi de eniştemi de yâd ederek sizlerle de paylaşmak istedim.
BENİ UNUTMA
Bir gün ansızın benim de kapım çalınacak
Bulut olup göğe yükseleceğim
Her kapısı çalınan gibi…
Yastığımda uçuşacak bir iki tel saçım
Gitmek istemeyişimin son çırpınışlarında
Korkuyla tir tir titriyen bedenimin
Ecel terlerinin tuzlu izleri kalacak
Gözlerimde gitmek istemeyişimin ızdırabı
Cansız yorgun bir bedenim olacak
Benden sana geriye kalan…
Husursuz bir uykudayken
Sımsıkı tutup bırakmak istemediğin elimi
Avuçların arasından çekip alacak
Beni senden alıp sonsuzluğa doğru
Götürecek gelen elçi
Gitmek istemesem de…
“Gitme n’olursun!
Bırakma beni!” diye
Kâbus görürken sen
Yoksa hissetti mi ki yüreğin
Benim sonsuzluğa gideceğimi
Uyanamadığın kâbusunda hemen…
Öyle zor ki!
Uyandığın kabus dolu uykundan
Bana sarılayamaşını, dokunamayışını
Deli gibi odalarda beni arayışını
Dinmeyen gözyaşların ve hıçkırıklarını
Duyup seyrediyor olmak bulutlar arasında
Öyle zor ki!
Ağlamaklı, çaresiz ve elim kolum bağlı…
Ahhh bir bilsen!
Senin feryatların nasıl kahrediyor beni
Bir kez daha ölmek istiyorum
Sana bu acıyı yaşattığım için
Bencillik ettiğim için
Affet beni n’olur!
Senin beni bırakıp gidişine
Dayanamaz kahrolurdum ben oysa…
Ağlama n’olur!
Ruhum bekliyor olacak seni bulutlar arasında
Özleyişlerinde
Sevmelerinde
Çocukça küsmelerinde
Seni yalnız bıraktım diye isyanlarında
Yüreğin üşüdüğünde
Sen hep gökyüzüne bak olur mu?…
Ben bulutlar arasında da hep seveceğim seni
Beni unutma e mi!
Ben hep yanında olacağım senin…
ZE
Empati kurarak yazdığım bu şiirde kendimi Nusret Abimin yerine koyarak ablama seslendim. Zira ablamın eşine tutkunluğu, sevgi/saygısı hep takdire şayandı. İmrenirdi herkes böyle birbirini sevip gözeten çifte. Şimdilerde ablam hüzün yumağı gibi yüreğinin sahibinin yokluğunda tarumar oldu. Kolay değil insanın iyi/kötü günde birlikte yol aldığı can yoldaşını bâki âleme yolcu etmesi hem de ansızın! Lakin “takdir-i ilahi” deyip, eşine dua etmekte artık dili ve yüreği.
Sevgili dostlarım; bir güzel insan geldi bu fâni masal âlemine. Heybesine güzellikler doldurup etrafına güzellikler saçarak göç etti bâki âleme.
Bir varmış bir yokmuş masal yolculuğumuzda efendim, geçmişlerinize Allah’tan rahmet diliyorum! Kıymetli eniştemin de kabri nur, mekânı cennet olsun inşallah! Rabbim bizlere de güzelliklerle dolu bir heybeyi sırtlayıp vaktimiz gelince güzellikler dererek göç etmeyi nasip etsin inşallah! Sağlıcakla kalınız!