Ramazan Düşünceleri “Ahlak Duygusu”
Metin MERCİMEK
“BÜTÜN CİHANI ARAŞTIRDIM, GÜZEL AHLAKTAN DAHA ÜSTÜN BİR RİYAKAT BULAMADIM.”
(Büyük Düşünür Hazreti Mevlana)
Kutsal Ramazan ayına adım attığımız şu günlerde, özellikle oruçluluk sürecimizde yapılması gereken ödevlerin başında AHLAK DUYGUSU gelmektedir.
Ahlak, iyi bir yaşamın temelini teşkil eden inançlar bütünü olarak tarif edilebilir. İnsanlık tarihinin büyük bir kısmında, dinler ideal bir yaşama dair görüş ve düzenlemeler getirmiştir. Onun içindir ki ahlak, çoğunlukla dini emir ve prensipler ile karıştırılmıştır.
Şimdi bu iki kavramın özelliklerini tek tek görelim:
Din, hür iradeleriyle inanan akıl sahibi insanların, en iyiye, en doğruya, en güzele ve ebedi mutluluğa ulaştıran ilahi kanunlar bütünüdür. İnsanlar saadet-i ebediyye’ye, yani sonsuz saadete, huzura götürmek için Allah tarafından peygamberleri vasıtasıyla gösterilen yol anlamındadır.
Ahlak ise, neyin doğru veya yanlış sayıldığı ile ilgilidir. Ahlak, insanların toplum içindeki davranışlarını ve birbiriyle İlişkilerini düzenlemek amacıyla başvurulan kararlar dizgesidir.
Tanrı-ahlak ilişkilerinde, inanç etkeninin de ahlak hayatına kazandırdığı birçok boyutlar vardır. Tanrının varlığına inanan bir insanın dini ve ahlaki tecrübeleri, ayrı ayrı olmayıp iç içedir. Gerçek anlamda dindar olan bir kimsenin, ahlak kurallarını hiçe sayması mümkün değildir. Ancak, bu dindar olmayanın ahlaklı olmayacağı anlamına gelmez.
Geçmiş tarihlere bir göz attığımız zaman, ahlak konusunu en iyi ve en geniş ayrıntılarıyla ele alan Alman Düşünür KANT’tır. Ahlakı hayatın verilerinden hareket ederek Kant’ın çok önemli görüşler ortaya koyduğunu görürüz. Özellikle Tanrı’nın varlığına gitme düşüncesine bir kanıt şerefi, Felsefe Tarihi’nde sadece Düşünür Kant’a aittir.
İnsan hayatında bir takım ahlaki taleplerin doğması ile bunların gerçek yaşama aktarılması da çok önem taşımaktadır. Bu ahlaki taleplerin doğması ne kadar gerçek ise, inanma ihtiyacı da aynı ölçüde gerçektir. Şunu özellikle unutmamamız gerekir ki, inanma, ne boş ümide, ne de kuruntuya dayanır. Bu konuyu büyük bir titizlik göstererek ele alan ve ahlak düşüncesinin babası sayılan, Büyük Ahlak Düşünürü Kant, “İNANMA, BİR AKIL İHTİYACI OLARAK DEĞER VE VARLIĞINI TÜM YAPIP ETMELERİMİZİN EN KÜÇÜK AYRINTILARINDA BİLE DUYULUR” diyerek tarihi görüşünü ortaya koymuştur.
Bu itibarla yaşamımızın, ilişkilerimizin, düşüncelerimizin, sevgimizin ve de Ramazan günlerinin bel kemiği olan ahlak duygusunu yerine getirdiğimiz takdirde, hem toplumda sevilir, hem Yaradan’ın hoşnutluğunu kazanır, hem de mutlu bir insan olarak yaşarız.
İşte her konuda bizlere yol gösteren, huzur veren, sevgiyi tattıran, paylaşımı öğreten, sabır nedir gösteren, hoşgörüyü tatbik ettiren ve de ahlak gibi duyguları önümüze seren “RAMAZAN DÜŞÜNCELERİ”nin bir başka güzelliğinde yeniden görüşmek dileğiyle…
Hoşça kalın.