Dolar 34,2398
Euro 37,6309
Altın 2.920,13
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kilis 31°C
Açık
Kilis
31°C
Açık
Cts 32°C
Paz 32°C
Pts 32°C
Sal 31°C

Ravanda Değil Ravandız

Ravanda Değil Ravandız
A+
A-
16.10.2014
956
ABONE OL

Sayın okurlarım;

Zaman zaman elime olayları Kilis’te geçen ilginç hikâyeler geçmektedir. Bunların kaybolmasını istemediğim için sizlerle paylaşmak istedim. Hikâyelerde Kilis’i anlatan anılar, mekânlar, tarihi bilgiler geçmektedir.

Şimdi sizlere Fehmi ANLAROĞLU’ndan “RAVANDA DEĞİL RAVANDIZ” adlı hikâyeyi sunuyorum:

Çok eski zamanlarda, Ravandalı karayağız, yakışıklı gençler, tıpkı bugün olduğu gibi, askere çağrıldılar. Bunların içinde, Jüsten adında biri vardı ki, diğerlerinden daha boylu boslu, daha göz alıcı idi. Jüsten çok çalıştı, yakışıklığı ile olduğu gibi zekâsı ve terbiyesi ile de kumandanlarının dikkatini çekti ve       kısa zamanda Kralın muhafızları arasına katıldı. Hatta daha da çok başarı sağlayarak, kralın sarışın ve güzel kızı Canika’nın gönlüne girdi.

Bir gün Canika. Jüsten’i çağırtarak ona sordu:

– Sen nerelisin, nereden geldin buralara?…

Jüsten cevap verdi:

– Ben Ravandalıyım, oradan geldim. Kilikya’dadır Ravanda…

Canika merak etti ve bir dünya haritası getirterek, Ravanda’nın yerini aramaya başladı. Fakat harita üzerinde “Ravanda” adında bir yer yoktu. Jüsten’in tarife çalıştığı yerde “Ravandız” vardı. Bunun üzerine kralın kızı Canika Ravandalı    Jüsten’e şöyle dedi:

– Sen Ravanda’lı değil Ravandızlısın. Ve ilave etti:

– Köyünüzün batısında Ravandız Kalesi güneyinde dağ, kuzeyinde ise Selver Dede tepesi var değil mi?

– Evet, fakat siz bütün bunları nereden biliyorsunuz?

– Ben bilirim. Dur bakalım, sen daha bana çok lazımsın. Babamla konuşup, sana bir sihirli mektup vereceğim. O mektubu Ravandız’a götürüp, dediklerimi yapar ve dönersen kral babam seninle evlenmemizde bir sakınca görmez. Tabii bu arada tezkereni de doldurtacağım.

NE ÇABUK BİTTİ ASKERLİK

Ravandalı Jütsen, kral kızı Canika’nın yanından ayrıldı. Sevincinden deliye dönecekti. Hayal bile edemediği şeylerle karşılaşıyordu. Bir kral kızı ile evlenmek, onun aklına gelirmiydi hiç? Gerçi, Canika’ya gönlünü kaptırmıştı ama o bahsetmeseydi, kendisi evlenmeden söz edebilir miydi? Canika’ya âşık olan yalnız kendisi miydi? Onun her dediğini yapacak, bir dediğini iki etmeyecekti. Öl dese ölecek, Cehenneme git dese sözünden çıkmayacaktı. Talih kuşu bir defa konardı insanın başına. Fakat, acaba kral kızı, kendisini ne zaman çağırtacaktı?…

Jüsten çok beklemedi. Hemen bir gün sonra Canika’nın kendisini görmek istediğini haber verdiler. Koşar adımlarla gitti kral kızının huzuruna. Heyecandan kalbi duracaktı.

Canika konuştu:

– Ravandız’da bir ceviz ağacı ve ceviz ağacının altında bir kuyu var. Orada bir de büyük taş göreceksin, o taşı kaldırdığın zaman altından bir taşçı külüngü çıkacak. Şimdi sana teslim edeceğim sihirli mektubu, o külünge bağlayıp, kuyunun içine atacaksın. O anda kuyudan binlerce eşek arısı peyda olacak. Seni talayacaklar. Korkma, onlar hakiki eşek arıları değillerdir. Elinle vurduğun zaman hepsi de düşüp altın olacaklar. Ve kimseye görünmeden altınları toplayıp, buraya döneceksin. Kral      babam söz verdi. Bu işi başarabilirsen beni seninle evlendirecek. Bu sırrı kimseye verecek olursan, sihirli mektup seni derhal öldürür. Haydi hoşça git ve çabuk dön. Seni bekliyorum…

Kralın kızı Canika, sihirli mektupla, birlikte tezkeresini de verdi Jüsten’in eline. Jüsten hiç vakit kaybetmeden yola revan oldu ve kısa zamanda Ravanda’ya geldi. Onu gören Ravandalılar şaşırdılar ve “Seninle birlikte gidenler izinli bile    gelmediler. Sen nasıl ettin de teskere alarak geldin?” diye sordular. Fakat Jüsten hiç kimseye bir şey söylemedi. Gerçi,        başından geçenleri anlatıp, köylülere öğünmek istemiyor değildi ama öleceğinden de korkuyordu.

HERKES UYKUDAYKEN

Jüsten, ceviz ağacının altındaki büyük taşı kaldırıp, onun altından çıkacak külünge sihirli mektubu bağlayarak kuyuya atmak için müsait bir zamanı kolluyordu. Bunun için birkaç gün geçmesi ve köylülerin, onun erken gelişindeki sebebi araştırmaması lazımdı. Zaten gün dediğin ne idi ki? Göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçiyordu. Biraz sabırlı olması gerekirdi. Jüsten’in kral kızı ile evlenmek kolay değildi. Sonra, sihrin meydana çıkması ve Jüsten’in ölmesi tehlikesi de vardı işin içinde. Oysa Jüsten ölmek niyetinde değildi.

Aradan bir ay kadar geçti. Artık işe başlamanın zamanı gelmişti. Bir gece bütün Ravandalılar uykuya vardıktan sonra, Jüsten yatağından kalktı ve yavaşça dışarı çıkarak, ceviz ağacının olduğu yere yaklaştı. Her şey yerli yerinde idi. Kralın kızı nasıl da bilmişti…

RAVANDA’NIN ALTINLARI

Jüsten, yokuş tarafına geçerek, ceviz ağacının altındaki büyük taşı kaldırıp devirdi. Gerçekten de altında bir taşçı külüngü vardı. Külüngü aldı, sihirli mektubu cebinden çıkararak onu bağladı, sonrada kuyunun başına gidip içine bıraktı. O anda, tıpkı kral kızı Canika’nın dediği gibi, kuyudan binlerce eşek arısı peyda oldu ve Jüsten’i taladılar.

Jüsten önce korktu, ne yapacağını şaşırdı. Sonra eliyle vurarak, eşek arılarını birer ikişer düşürmeye başladı. Baktı ve gördü ki, vurduğu her eşek arısı altın top olup, yere düşüyor. O zaman büsbütün cesaretlendi ve tüm eşek arılarını vurup altın yaptı.

VER ELİNİ KRAL KIZI

Jüsten elini mümkün olduğu kadar çabuk tutuyordu. Ravandalıların biri onu takip edebilirdi. Takip edilmese bile,     bir köylü çıka gelebilirdi. Köy altı yerdi nihayet orası. En iyisi bir an önce altınları toplayıp, yola revan olmak ve bir an önce kral kızı Canika’ya kavuşmaktı.

Öyle yaptı. Bütün arılar altın olduktan sonra, hepsini toplayıp, önceden hazırladığı bir torbaya doldurdu ve hiç kimseye gözükmeden Canika’ye doğru yola koyuldu.

Onun Canika’ya kavuşması, Ravanda’ya gelişinden daha kısa zamanda oldu. Döndüğünü haber verdiler. Canika onu özel dairesinde kabul etti. Dedikleri istekleri olmuştu. Konuştular, koklaştılar.

Kral da sözünde durdu ve kırk gün kırk gece devam eden muhteşem bir düğün yaparak, kızı Canika’yı Ravandalı Jüsten ile evlendirdi. Altınlara kavuştuğu için kral, birbirlerine kavuştukları için de Canika ile Jüsten memnundular. Hele o zamana kadar ki hayatı fakirlik ve kimsesizlik içinde geçmiş olan Jüsten’in mutluluğu sonsuzdu…

Rivayete göre, Jüsten’in zamansız gelişi kadar ani kayboluşuna da akıl erdirmeyen Ravandalılar, kuyunun başına geldikleri ve eşek arısına benzer bir altın buldukları zaman, işin iç yüzünü anladılar. Askerden dönen gençler ise, Jüsten’in kral damadı olduğunu söyleyince her şey meydana çıkmış oldu…

Dilden Dile Nesilden Nesile Anadolu Efsaneleri. Cilt 1. Fehmi Anlaroğlu. Onur Yayınları-1. Ankara, 1 Mart 1968.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.