Renk Değiştiren Göl: Eğirdir Gölü

RÜZGÂR ESSE DE, ÜZERİNİ BULUTLAR KAPLASA DA, TAM YEDİ KERE RENK DEĞİŞTİREN EĞİRDİR GÖLÜ’NE BİR GÖZ ATTIĞIMIZ ZAMAN, MAVİNİN NASIL KOYULUP AÇILDIĞINI, ARKASINDAN KENDİNİ NASIL YEŞİLE ÇEVİRMEYE ÇALIŞTIĞINI, TEKRAR YEŞİLİN NASIL KENDİNDEN GEÇİP MAVİLEŞTİĞINİ ŞAŞKINLIKLA GÖRDÜK.”
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tedavileri nedeniyle Afyon’a konaklama yaptıktan sonra Antalya’ya doğru yol aldık. Ancak kendine özgü bir güzelliği olan Eğirdir Gölü’ne uğramadan geçemezdik.
Eğirdir Gölü, Isparta’nın Eğirdir İlçesine 30 km. uzaklığında bulunan doğa harikası bir güzelliğe sahip göldür.
Şimdi Eğirdir Gölünün özelliklerine geçmeden önce, tarihi geçmişinden söz etmek istiyorum.
Almış olduğum bilgilere göre, Eğirdir’in M.Ö. 8000-5500 yılları arasında bir yerleşim yeri olduğu höyüklerinden çıkarılan mezar ve kalıntılardan bilinmektedir. 1204 tarihinde Anadolu Selçuklularının eline geçen ilçe, bir dönem sayfiye olarak kullanılmış, Antalya’dan başlayan ticaret yolunun önemli bir noktası haline gelmiştir. Önemli kalıntılardan birisi Dündar Bey Medresesi, 1237’de Selçuklu Sultanı Gıyasettin Keyhüsrey zamanında han olarak yapılmış, sonra medreseye çevrilmiş. Böylece Eğirdir 600 yıldan beri sürdürülen bir geleneğin de ev sahipliğini üstlenmiştir.
Dikkatimizi çeken konulardan birisi, ilçenin adının bazen “EĞRİDİR” olarak kullanılması olmuştur. Oranın halkı bu ismin hikâyesinin nereden geldiğini anlatmaktan geri durmadılar ve bizlere şu şekilde söylemeye başladılar: “Eskiden göl olmadığı bir zamanda, ilkbahar mevsiminde, birden başlayan yağmur durmak bilmemiş ve günlerce sürmüş. Yağmur dinince ninenin biri kapısının önüne çıkıp yün eğirmeye haşlamış. Ama dağlardan gelen sel sularının ovaya doğru indiğini gören insanlar, kendilerine sığınacak yerler aramaya başlamışlar. Nine’ye de “NİNE YERLER SULANDI, GÖK BULANDI, SEL GELİYOR, KURTAR CANINI, BIRAK YÜN EĞİRMEYİ” diye seslenmişler. Ama nine belki kulağının az işitmesinden, belki onlara inanmayışından, belki inadından, kim bilir belki de yaşlılığın verdiği yorgunluk yüzünden yerinden kıpırdamamış. Seslenenler ona kızarak, “BİZDEN SÖYLEMESİ. NE HALİN VARSA GÖR, SEN ORADA YÜN EĞİR DUR” diye yamaçlara doğru koşmuşlar. O anda ova sellerle dolmuş ve kocaman bir göl olmuş. İşte halk bu göle, ninenin anısına, zamanla “EĞİRDİR GÖLÜ” demeye başlamış.”
Bu hikâye değişik bir şekilde “KARI’NIN (NİNENİN) OĞLAĞI SELE GİTTİ” Kilis’te de söylenirdi. Ama Kilis’te söylenen hikâye, daha çok Mart ve Nisan aylarının yoğun yağmurları üzerinedir.
Eğirdir Gölü’nün güzelliklerini tek tek anlatmak hayli zor. Özellikle gölden çıkarılan tatlı su balıklarının lezzetine doyum olmadı. Hele “KARADUT DONDURMASI” bir başka güzellikteydi.
Hoşça kalın.