Resim Müzesi’ni Ziyaret Ettiniz mi?

Harika ÖREN
Türk kültür ve kimliğini Anadolu tarihiyle bütünleştirerek Türk Tarih Kurumunu kuran Atatürk, Türk Resim ve Heykel Sanatı’nın eksikliğini fark eder. 1936 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde düzenlenen “Yarım Asırlık Türk Resmi Sergisi’’ sonucu D.G.S. Akademisi’nin sorumluluğunda, Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi’nde bir müzenin kurulmasını emreder.
Akademi Resim Bölümü Başkanı Leopold Levy, Müze Müdürü Halil Dikmen, Zeki Faik İzer, Cemal Tollu, A. Muhip Dranas’dan oluşan kurulla yapıtlar değerlendirilir. Resim ve Heykel Müzesi 20 Eylül 1937’de“Serginin Sergisi” sunumuyla ülkenin farklı kurumlarından gelen 312 eserle açılır.
Envanterine, Eylül 1937’de 10.230 eser,Eylül 2006’da10.800 eser, Ağustos 2019’da 11.190 eserkayıtlı bulunan müzeden; yıllar içinde ilk açılış koleksiyonundan 76, sonraki yıllarda 360 yapıtın müzeden geçici olarak alındığı ama geri iade edilmedikleri kayıt altındadır. Devlet Güzel Sanatlar Galerileri için ödünç alınan eserlerin iadeleri Devrim Erbil ve sonraki müze müdürlerinin iade talep yazışmalarına rağmen sonuçsuz kalmıştır. Prof. Tomur Atagök; 1984’te D.G.S.Genel müdürünün bir Pazar günü, habersiz ziyaretiyle müze müdürü Belkıs Mutlu’dan Cumhurbaşkanlığı köşkü için eserler istediğini gayet iyi hatırladığını yazar.
Veliaht Dairesi’nin bir bölümü 7 yıl süren restorasyon sonrası çağdaş müzecilik standartlarında “Millî Saraylar Resim Müzesi” ismiyle hizmete açıldı. Rekreasyon Derneğimizle düzenlediğimiz İstanbul Sanat ve Kültür Gezimizin ikinci durağında yer alan müzenin camekânlı Limon Kafe’sinde kahvemi yudumlarken bu bahçede ‘’Günümüz Sanatçıları Açık Hava Sergileri’’ düzenlendiğini anımsadım. Haziran 1980’de İstanbul Kültür ve Sanat Festivali bünyesinde yapılan danslar gazetelerde boy boy yer almıştı.
Eski Resim ve Heykel Müzesi, yeni ismiyle Resim Müzesi müdürleri; Halil Dikmen, Nurullah Berk, Hüseyin Gezer, Sabri Berkel, Adnan Çoker, Devrim Erbil, Özdemir Altan, Belkıs Mutlu, Kemal İskender; Araştırma ve uygulama Müdürü Semra Germaner, Cihat Aral, Tunç Tüfekçi, Ferit Özşen (2005 yılına kadar) ve 1980’de kurulan Resim ve Heykel Müzeleri Derneği özverili çalışmalarıylagünümüze kadar varlığını sürdürülebilen tarihi bir değerde emekleri olan kişilerdir.
Dolmabahçe Sarayı’nı yaptıran Padişah Sultan Abdülmecit ve Veliaht Dairesi’nin tahsis edildiği kardeşi Abdülaziz’in(Dolmabahçe Sarayı ve 19. yüzyıl Osmanlı tarihî için önemli bir konuma sahip) iki figürün tablolarının asılı bulunduğu ilk salondan geçerek gezmeye başlıyoruz.Batı’yla yoğun iletişim kuran Osmanlı İmparatorluğu’nda askerî ve sosyal alanda görülen değişimin izleri takip ederek, yerli ve yabancı ressamlara ait İstanbul manzaralarını izliyoruz.
Paris’teki Goupil Sanat Galerisi’nden satın alınanSultan Abdülaziz ve yaveri Şeker Ahmed Paşa’nın beğenilerini yansıtan tabloları; Merasim Salonu’nda İvan Konstantinoviç Ayvazovski tablolarını,Saray ressamları; Polonyalı Ressam Stanislaw Chlebowski, İtalyan Ressam Luigi Acquarone ve İtalyan Ressam Fausto Zonaro’nun tablolarını, Doğu’nun Cazibesi’ni yansıtan Oryantalist ressamlarınveOsman Nuri Paşa, Şeker Ahmet Paşa gibi askerî kimlikleriyle ressam kimliklerini birleştiren ressamların eserlerini hayranlıkla izliyoruz.
Türk Ressamları (1870-1890)bölümündeŞeker Ahmed Paşa, Süleyman Seyyid, Osman Hamdi Bey ve Halil Paşa gibi batılı anlamda Türk resminin ikinci ve üçüncü kuşağını oluşturan ressamların eserleri yer alıyor.Son iki bölüm, Türk Ressamları (1890-1930)Batılı anlamda Türk resminin üçüncü ve dördüncü kuşağını oluşturan ressamların Hüseyin Zekâi Paşa, Hoca Ali Rıza, Şevket Dağ, İbrahim Çallı, Hikmet Onat gibi ressamların eserlerine ayrılmış.
Zonaro’nun eşi Osmanlı döneminin kadın fotoğrafcısı Eliza Zonaro’nun çektiği fotoğrafları müzede görmek, beni heyecanlandırdı. Elisa ve Fausto Zonaro çiftinin 1898 yılında Sultan Abdülhamid’in tahsisiyle oturdukları, Zonaro’nun sergilerini açtığı Akaretler’deki 2500 metre karelik konutun müze olması gerekliliğini hala savunmaktayım.
Beşiktaş’da İstanbul’un göbeğinde yer alan Resim Müzesi bahçesindeki Limon Kafe’de yeşilliklere ve gölette yüzen kuğulara, bina içindeki Şeker Ahmet Paşa Çay Salonu’nda muhteşem boğaz manzarasına karşı, kahvenizi her zaman yudumlayabilirsiniz. Kafelere ücretsiz giriliyor.