Ruh Sağlığımız “Şizofreni”

Metin MERCİMEK
“RUH GÜZELLİĞİ, BEDEN GÜZELLİĞİ KADAR KOLAY GÖRÜLMEZ.”
(ARISTOTELES)
Dünya üzerinde yaşamını sürdüren ülkeler ve içinde yaşayan insanlara bir göz attığımız zaman, bunların ruh sağlığının çeşitli boyutlarda olduğunu görürüz. Özellikle Ortadoğu’da yoğunlaşan, ülkemizi de bu çemberin içine alan savaş, silahsızlanma, kadına yönelik şiddet, insan hakları ihlalleri, fakirlik, ekonomik kriz gibi ruhsal ve toplumsal etkiler kendini açıkça göstermektedir.
İşte ruh sağlığımızı ele almak, toplumu bilinçlendirmek ve bu alanda kamuoyunun dikkatinin çekilmesi amacıyla her yıl “Dünya Sağlık Günü” kutlanmaktadır. Bu konuda ülkemizde, Türkiye Psikoloji Derneği, bu güne kadar hem dünya hem de ülke için önemli olan “Ruh Sağlığını ve Ruh Sağlığı Hizmetlerini Tüm Dünyada ve Tüm Ülkelerde Toplumun Tüm Kesimlerinin Öncelikli Konusu Yapmak, Küresel Bir Öncelik Haline Getirmek” ve “Ruh Sağlığımızı Geliştirmek, Birinci Basamakta Ruh Sağlığı Hizmetlerini Yaygınlaştırmak ve Ruhsal Tedavi Olanaklarını Arttırmak” gibi önemli konularda kampanyalar düzenlemiştir.
Ruh sağlığımızın önemli dallarından biri de “Şizofreni”dir. Bu konuda uzmanlardan almış olduğum bilgilere göre şizofreni, genellikle genç yaşlarda başlayan, kişinin dış dünyadan uzaklaşarak içine kapandığı duygu, düşünce ve davranışlarında önemli bozuklukların ortaya çıktığı beynin yapı ve işleyişinde değişikliklerin saplandığı, süregenlik gösteren, biyolojik, ruhsal ve toplumsal bütünlük içinde değerlendirilmesi gereken bir beyin hastalığıdır. Bu hastalarda gerçek dışı algı ve düşünceler, toplumdan uzaklaşma, öz bakımda, düşünce üretiminde azalma ve duygusal ifadelerde kısıtlama sık görülen belirtilerdir. Şizofreni belirtilerde alevlenme ve yatışmalarla seyreden bir hastalıktır ve bu belirtiler her hastada her zaman görülmeyebilir.
Diğer taraftan şizofreninin devamlılık göstermesi ve bir beyin hastalığı olması, tedavi edilmediği anlamına gelmez. Süregenlik gösteren pek çok bedensel hastalıkta olduğu gibi, şizofrenide de hastadan hastaya farklı düzeyler göstermekle birlikte iyileşme mümkündür. Şizofreni tedavisinde yararlandığımız ilaçlar, sürekli bir ilerleme ve gelişim göstermektedir. Toplum temelli bir tedavi anlayışı çerçevesinde gerçekleştirilen psikoterapi uygulamaları ve toplumsal müdahaleler, şizofreni hastalarının toplumda yeniden bütünleşmeleri için önemli kazanımlar sağlamıştır. Özellikle erken tanı ve tedavi ile çok başarılı sonuçlar alınabilir.
Peki, şizofreni hastaları, yakınları ve ruh sağlığı çalışanların talepleri ne olmalıdır? Öncelikle toplum şiddetten arınmalı, ruhsal hastalığı olan bireylerin şiddetin sebebi olmak bir yana, mağduru olduğu gerçeği tanınmalıdır. Ayrıca ruhsal hastalığı olup toparlanan insanlarımıza iş olanağı sağlanmalıdır. Yine içinde yaşadığımız toplum, farklı olanları, ruh hastalığı olanları damgalanmayan, dışlanmayan, ayrımcılık uygulamayan bir toplum olmalıdır. Diğer taraftan, ruh sağlığı politikaları kâğıt üstünden yaşama geçirilmelidir.
Hoşça kalın.