Sayın Ahmet Ayaz’ın Bir Şiirinin Tahlili
Hasan ŞAHMARANOĞLU
Ülkemizde şiir tahlilleri, tezkireciler tarafından yapılmakta idi. Tezkireciler o günlerin divan şairlerini yazdıkları gazelleri, kasideleri alır, değerli ise tezkirelerine koyar, değersiz ise yanlışları açıklardı. Tanzimat’tan sonra ve Cumhuriyet döneminde şiir tahlili yapan öğretim üyeleri ve şairler yazarlar, çıkmıştır. Bunların en önemlileri Prof. Dr. Mehmet Kaplan ve Nurullah Ataç’tır.
Şimdi biz de elimizden geldiği kadar bu yolda bir şeyler yapıyoruz. Şöyle bir şey anlatırlar: Müşteri lokantaya girer, istediği yer damak tadına uygunsa iyi puan verir ama aşçı yemeği yapar, tadını bilmez. Bizim şairler de şiir yazar ama iyiliğini, kötülüğünü bilmez. Onun için eleştirmenler çıkmış, iyiyi kötüyü ayırt ediyorlar. Şimdi biz de Gaziantep’te yayınlanan Kumru Edebiyat Dergisinin 3. yıl, 10. sayısının sayfa 19’daki Sayın Ahmet Ayaz’ın “(Selvi) Sultanım Ece’me” adlı şiirin, önce tekniğini, sonra anlamını ve yanlışlarını inceleyeceğiz:
(SELVİ) SULTANIM ECE’ME
1- Bilemedim deli gönül nerdedir
2- Gül kokusu selam verir Ece’me
3- Dolunaylar pencereme perdedir
4- Nar tanesi saçılıyor geceme
5- Karanfiller saklanıyor görünce
6- Sarı güller utancından sarardı
7- Bütün güzellikler yerli yerince
8- Mor menekşe sevdalanıp morardı
9- Mutlu günüm onun ile başladı,
10- Gelincikler geçe rengini çalmış
11- Ruhu Medine’de şeytan taşladı,
12- Gamzesi çiçekten yapılan balmış.
13- Ne söylesem, ne anlatsam yeridir,
14- Gece çiçekleri kokar saçından
15- Sanki zemzem suyu içmiş peridir
16- Bir gün beni götürecek göçünde
Sayın Ahmet Ayaz; şiiri kime yazdığınızı size bırakalım. Sultan unvanı Yavuz sultan Selim gibi, Kanun Sultani Süleyman gibi bir imparatorluk unvanıdır. Yine Sultan unvanı Arapçadan gelmiş padişahların hanımlarına ve kızlarına da denirdi. Hafsa Sultan, Ayşe Sultan gibi, anlamı prensestir. Eski Türkçede Türkler prensese Ece derlerdi. Şimdi senin prensesim, prensesime ne oluyor?
Yazılan şiir, Türk Edebiyatındaki formlara uymuyor. Koşma olsa A.B.A.B. devamla C.C.C.A. olur, lütfen öğreniniz. Şiire 6×5=11 hece ve durakla başlanmış. 1. ve 2. mısralar tamam, teknik olarak doğru, 3. mısra 8×3=11’dir. Yanlış, durak yok, lütfen öğreniniz. 4. mısra 8×3=11 durak yok, lütfen öğreniniz. 5. mısra aynı minval. 7. mısra 6×5=11 çok yaşa doğru. 13. mısra 5×6= 11. İşte buna maşallah! 14. mısra 6×5=11, ne talih! 15. mısra 6×5=11, çok yaşa bir doğru daha… 12. mısra 8×3=11 oh oh!… Türk şiir tekniği değil, Acem çorbası.
Sayın Ahmet Ayaz şimdi gelelim yanlış ve hatalara: Haydi birinci mısraya bir şey demeyelim. İkinci mısra gül kokusu, selam vermez hayali. Onu da ıska geçelim. Üçüncü mısra, diyorsun ki dolunaylar pencereme perdedir. Sen nasıl lise mezunusun? Gökte kaç tane ay var bilmiyorsun. “Lar” eki çoğul değil mi? Sonra perde ışık girmesin diye çekilir, ay beyaz değil mi? Allah hayrını versin!
Dördüncü mısra; nar tanesinin kırmızı olduğunu sokaktaki çocuklar bile bilir, yıldızlar beyazdır. Zavallı!… Beşinci mısra; bu mısra müstakil, alttaki mısrayı ilgilendirmiyor. Altıncı mısra haydi buna ne diyelim? Yedinci mısra bütün güzellikler yerli yerince, yerli yerince olmaz, “yerinde” olur. Türkçeyi öğren de gel!…. Sekizinci mısra; yukarıda sarı güllerden söz ediliyor. Mor menekşe nerden çıktı? Hay hay! Dokuzuncu mısra; bu mısra müstakil, onuncu mısra ile bağdaşmaz. Gelincikler nasıl gecenin rengini alır, gece kara, gelincik kırmızı. Ey okuyucu buna ne diyelim? On birinci mısra hoppala!… Biz şeytanın Mekke’de taşlandığını biliyoruz. Herhalde Sayın Ahmet Ayaz Hoca giderse şeytanı Medine’de taşlayacak. Sonra sevgilinin ruhu neden şeytan taşlasın? Acayip! Onikinci mısra, biz balın çiçek üserasından olduğunu biliyorduk, çiçekten nasıl bal yapılırmış, bize de öğretse iyi olur!… Onüçüncü mısra yine saçma bir mısra; söylesem, anlatsam hemen hemen aynıdır. Büyük şair vesselam… Ondördüncü mısra; gündüz çiçeklerini biliyorduk ama gece çiçeklerini yeni duyduk. Öğren Hasan öğren!… Onbeşinci mısra; biz perilerin cennette olduğunu biliyorduk, şairimiz sevgilisine Mekke’de zemzem suyu içiriyor. Bravo şair!… Onaltıncı mısra, şöyle bir şey demek istemiş, sevgili kervanını kurmuş göçüyor. Bu göçte ben de olmam gerer diyor. Bu anlamı vermek için takla mı atmak lazım?
İşte böyle Sayın Ahmet Ayaz Bey, istersen öbür şiirlerini de tahlil ederim…