Şehit…
Şehitlik yüce bir mertebedir.
Vatanı uğruna hizmet verirken yaşamını yitirenler bu mertebeye erişirler.
Günümüzde her ölene şehit muamelesi yapılmaya başlandı.
Bir kısmı gerçekten şehittir.
Ancak bir kısmı…
Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği avutma ve avunma kısmına;
Soma’da geliyorum diyen kaza gelir Maden işçileri şehit.
Asansör düşer, inşaat işçileri şehit.
Cephanelik patlar, askerler hem de acemi askerler şehit.
Teröristler tarar, polis müdürleri şehit.
Paralel suçlamasıyla görev yeri değiştirilen polis, taranarak öldüğünde hem kahraman hem şehit…
Cumhurun başı yurt gezisine çıkar, korumaları yetmiyormuş gibi ta nerelerden gelen polisler trafik kazasında yaşamlarını yitirirler, şehit.
Helikopter düşer, askerler şehit.
Bir partinin eş başkanı halkı sokağa döker, sokağa dökülenlerle karşı çıkanlar çatışır, sıradan yurttaşlar şehit.
Ayni olayda evinde yemek yiyen genç kadın serseri kurşunla şehit.
İşçileri taşıyan kamyonet devrilir, işçiler şehit.
Bunlar, her türlü önlem alındığı halde (!) şehitlik ödülü ile onurlandırılan yurttaşlarımız.
Bir de gazilik unvanı var ki bu unvanla taçlandırılan insanlarımız, esnafımız daha da çok.
Örneğin; Hatay ve ilçelerinde yaşayan yurttaşlar ve bu yerlerdeki esnaf gazi.
Kilis’te yaşayan yurttaşlar ve esnaf gazi.
Gaziantep ve ilçelerinde yaşayan yurttaşlar ve esnaf gazi.
Şanlıurfa ve ilçelerinde yaşayan yurttaşlar ve esnaf daha daha gazi.
Bu yazımı nasıl bitireceğimi bilemiyorum.
Not tuttuğum kalem gazi, kâğıt şehit.
Klavye önce gazi sonra şehit…
Bu yazının sonunu varın siz getirin!…