SERGİ ZAMANI
Biteviye düşlerim var benim!
Her eylül ayında
Hayal, düş karışımı
yaşanmışlıklarım
anlatırlar bana
maziden kalan
en güzel anılarımı.
Kaç yıl oldu bilmem
Çocukluğumu, genç kızlığımı…
Kapımızın önüne gelen
at arabasına çıkınları,
yorgan, döşek ve yataklarımızı
nasıl taşıdığımızı.
Ayaklarımızı sallayarak,
mâniler söyleyerek,
zılgıtlar çaldığımızı.
Üzüm bağımıza
nasıl da daldığımızı.
Elimizde zembil,
Şarkılarla, türkülerle
nasıl üzüm topladığımızı!
Üç taşlı ocakta
anacığımın kelle pişirmek
İçin dumandan gözünün
nasıl yandığını!
Horantaca sufraya
bağdaş kurup
kelleyi nasıl iştahla kaşıkladığımızı…
Akşam olunca
loküsleri yakıp,
menemin anlattığı
heketleri nasıl
can kulağı ile dinlediğimizi…
Çatapatları nasıl patlattığımızı,
göye çıkanları haykırarak
fırlarrığımızı…
Mullahâral, pabuç çarpmaca, uzun eşek
Oynadığımızı,
leğeni ters çevirip
“Yoğurt koydum dolaba
Ellere vay” diye
göbek attığımızı.
Döşeklerin arasına saklanan çerez çıkınını
nasıl aşırıp çıtlattığımızı…
Keyfe gelen bağ komşularımıza kavın deyi
Karanlıkta kelek doğradığımızı…
Sır sır böceğinin
aheste sırlayışını…
Çakallar ayakkabımızı götürür korkusuyla
ayakkabılarımızı yastığımızın altına saklayışımızı…
Dibi dibine serdiğimiz
döşeklere serilip
göz kırpan yıldızları seyrederek uykuya dalışımızı…
Gün ışığının tiyek yapraklarını parlattığında,
biz cahalların birbirinin
Yüzlerine çaldıkları
Kazan karalarına bakıp bakıp, nasıl hehhâ attığımızı…
Baran baran sergiyi serdiğimizi,
heyir ağaçlarının tepesinde kuş yiniği
ballı heyirleri,
herkesten evvel toplayıp
dalından nasıl atıştırdığımızı
anlatın bana!
Gözlerimi kapatıp,
hiç olmazsa bir nebze de olsa dalıp gideyim
O eşsiz anılara…
Aysel MASMANACI BEŞOĞLU Zembil: İki kulplu lastik kova.
Çatapat: Üzerine taşla vurulduğunda ışıklı ses çıkartan kükürtlü kâğıt
Loküs: Fanuslu lâmba
Yıldızdöken: Ucu yakıldığında yükselerek ateş yayan kükürtlü çubuk. Ucu kükürtlü çubuk
Cahal: Şiirde geçen anlamı gençler |