Şeytanla Son Tango: Kılavuzu İmralı Olanın, Burnu Kandil’den Çıkmaz

Tamer ABUŞOĞLU
Tabandan tavana milletçetopyekûn bir akıl tutunmasının yaşandığı karanlık dehlizlerden geçiyoruz. Kurallar, kaideler, yasaklar, kutsallar hak getire. Her şey ayaklar altında. Bayraklar yakılıyor, heykeller yıkılıyor, büstler parçalanıyor. Üniversiteler, at eşek ahırına dönüştürülmüş. PKK’nın ele geçirdiği eğitim kurumlarında Türk kökenli öğrencilerin eğitim hakkı elinden alınmış, kurtarılmış üniversitelerde sınıflar basılıyor, hocalar dövülüyor, öğrenciler öldürülüyor. Buna karşın hükümet ‘kimsenin ideolojik görüşünden dolayı hayatını kaybetmediği bugünkü koşulları biz oluşturduk diyebiliyor. Pişkinli mi, göz boyama mı milletin aklı ve izamıyla alay etmek midir? Nedir, bu açıklamanın içerdiği anlam? Çözebilene aşk olsun.
Cumhuriyetin kurucu önderine ait makam-ı saadette yani cennet mekân Gazi Paşanın bizzat yaşadığı ve ebedi âleme hicret ettiği Dolmabahçe Sarayında cumhuriyet yıkıcısı PKK’lı milletvekilleri ile müzakere yapılıyor. Görüşmek için seçilen mekân AKP’liler eliyle Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti birlikte yıktık ifadesinin ta kendisidir.
Bu bağlamda, Cumhuriyet devletinin imza yetkisi her ne kadar AKP’ye ait ise de karar mekanizmasındaki hâkim güç HDP eliyle PKK’nın kendisidir. AKP’nin koalisyon ortağı PKK’nın legal kanadını oluşturan HDP. HDP’nin yumurtladıkları ise PKK’nın ifade ettikleriyle zaman zaman akort bozukluğuna uğrasa da, hemen hemen aynı.
İmralı’daki kanlı örgütün eli başı ise barış elçisi rolünde. “Abdullah Öcalan üzerine düşeni yaptı” diyen hükümetin başı sadece KCK ile dertte. Elbette bu durum bu kanlı satrançta iyi polisle kötü polisi oynayanların şeytaniliklerinden başka bir şey değil.
İmralı’daki “Silah bırakın” derken sözde Kürt halk önderini biplemeyen Kandil’deki KCK “Bizim silah bırakmaya niyetimiz yok” diyor.
Adamlar haklı. Onların güç devşirdikleri tek kozunu elinden alırsan, adam ortada kalır.
Silahla, şiddetle, kanla, istibdatla ayakta duran bir yapıya en önemli kozunu bırakma çağrısı Abdullah Öcalan’dan dahi gelse buna dağdaki PKK’lılar asla uymayacaktır.
‘Çözüm süreci’ ya da Kürt sorununda demokratikleşme adı verilen süreç bu mana da tam bir şeytan oyunudur. Köşe kapmaca Ankara, İmralı, Kandil üçgeninde sürerken, ırkçı PKK faşizmini Türkiye’ye dayatan ABD emperyalizmi bu kanlı oyunu yöneten baş aktör olduğunu da artık gizleme ihtiyacı dahi duymuyor.
Pentagon açıklama yapıyor: Kürtlere doğrudan silah veriyoruz. Beyaz Saray emperyal çelişkiyi ortaya koyan farklı bir açıklamaya imza atıyor. silah bırakma çağrısını memnuniyetle karşılıyoruz.
Bir taraftan PKK’yı silahlandırıyorsun, diğer taraftan silah bırakma çağrısından duyduğun memnuniyeti ifade ediyorsun.
Özcesi Davutoğlu’ndan Öcalan’a, AKP’den PKK’ya kadar herkes rolünü oynuyor. HDP-AKP koalisyonu PKK tezlerinin hayata geçirilmesiyle mükellef.
Bir tek ikna edilmesi gereken taraf Türk Milleti… 13 yıldan bu yana, yanlış bir teşhis ile tedavi edilmeye çalışılan, hapla, iğneyle iyice manyatılan millet içinde bulunduğu derin hipnozun etkisiyle üç maymunu oynamaya devam ediyor.
Anadolu yeni bir Kurtuluş Savaşı sürecine giden bir ateş çemberinin içinde kaçınılmaz kaderini yaşayacağı zamana doğru hızla ilerliyor.
Son kelam: Kimse kusura bakmasın. Orta da direnecek millet yoksa, savunulacak vatanda olmayacaktır.