Dolar 35,9677
Euro 37,1790
Altın 3.307,49
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kilis 11°C
Az Bulutlu
Kilis
11°C
Az Bulutlu
Paz 7°C
Pts 6°C
Sal 7°C
Çar 7°C

Suriye’de İç Savaş Sürerken Gaziantep’in Muştuları veya Kilis’in Umutları-2

Suriye’de İç Savaş Sürerken Gaziantep’in Muştuları veya Kilis’in Umutları-2
A+
A-
01.04.2016
536
ABONE OL

ÜNİVERSİTE HEYETİ KOSOVA’DA

Sürücümüz Memik çevre yolundan götürdü bizi otelimize. Gerekçesi de Gaziantep şehir içi trafiği artık çok yoğun, bazen epeyi süre beklemek gerekiyor. Yol boyu ışıklandırma vardı. Parklar, yeşil alanlar, dev apartmanlar, ışıklı değirmen dikkat çekiciydi. Gerçekten de 20 dakika sonra Türkiye’nin en büyük Hayvanat Bahçesi’nin bitişiğindeki otelimize geldik. Orman içerisinde ve bitişiğinde okul vardı Gaziantep Üniversitesi Uygulama Oteli’nin. Bulvar boyunca da değişik hayvan heykelleri; develer, kuşlar, aslanlar, zürafalar, atlar, koyunlar, yırtıcı hayvanlar! Otel görevlileri genelde staj ve uygulama yapan öğrencilerdi. Fiyatlara bir göz attım, tek kişilik oda 80 TL, iki kişilik 120, üç kişilik de 150 TL. Bu fiyatlara sabah kahvaltısı dâhil oluyordu.

Bizden önce gelen Yazar Mehmet Çetin eşyalarını otele yerleştirdikten sonra umreye gidecek ablasını ziyarete varmıştı oğlu Hakan ile birlikte. Mustafa Karakaya ve eşi Aydan Hanım ile görüştük otelde. Hava çok güzeldi. Ancak güneş kaybolduktan sonra soğuklar yüzümüze vurmaya, içimizi titretmeye başladı.  Paltolarımızı da giyinerek Seyirtepe’ye akşam yemeyi için gittik. Adeta ormanlar içinde bir dağın tepesindeyiz ve Gaziantep’i kuşbakışı seyrediyoruz. Işık ışık, renk renk yanan bir marka şehir Gaziantep… Seyirtepe Tesisleri özellikle üniversite personeli için sosyal bir alan. Prof. Dr. Cahit Bağcı heyetimizi konuk etti. Gaziantep Üniversitesi’nin 45 bin öğrencisi var. Bunun üç bini yabancı. Özellikle de Irak’tan çok sayıda öğrenci mevcut. Azerbaycan’dan gelen talebelere kadar üniversitede… Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M.Yavuz Coşkun Kosova’da temaslarda bulunuyormuş. Yarın dönecek.

Prof. Dr. Cahit Bağcı’nın verdiği bilgiye göre dün akşam Gaziantep Üniversitesi Türk müziği Konservatuvarı öğrencileri Kosova’da bir konser vermiş. Yer yerinden oynamış. Başta Başkent Priştina ve Prizren’de yılın sanat olayı yaşanmış. Sanatçılar dakikalarca alkışlanmış, yeni isteklerde ve davette bulunulmuş. Çok sevindim böyle bir programa ve etkinliğe.

– Sadece konser için mi Kosova’da Gaziantep Üniversitesi?

– Hayır. Konser programın bir bölümü… Esas amaç Türkçe eğitimin artması ve sistemin yerleşmesi için temas ve incelemelerde bulunmak. 200 kadar Türkçe öğretmenini de Gaziantep’e davet ettik. Teorik ve pratik yeni uygulama eğitimi vereceğiz.

İNTÖRN MÜHENDİSLİK Mİ DEDİNİZ?

Gaziantep Üniversitesi Halep’te de Türkçe eğitim için çalışmalar yapmıştı. Türkçe eğitim merkezi açılmıştı. İlahiyat Fakültesi öğrencileri bir sene kadar Halep’te kalarak Arapça eğitimlerini artırıyorlardı. Halep, Gaziantep’in kardeş şehri olmuştu. Her hafta değişik programlar yapılıyordu üstelik. Fenerbahçe bile Halep’te dostluk karşılaşması gerçekleşmişti:0-0 neticeyle.

Türkiye’de Üniversite eğitiminde devrimsel bir ilk “İntörnlük-Teorinin Pratikle Birleşmesi”ni anlattı Pro. Dr. Cahit Bağcı… Artık mühendislik öğrencileri de Tıp Fakültesi talebeleri gibi; okul ile sahanın, sektörün farklılığını keşfedecek, uygulamaya dair eksikliklerini bulacak ve bocalamayacak. Diğer branşlar için de bu intörnlük uygulaması söz konusu; intörn mühendis, intörn işletmeci, intörn gazeteci vs. İntörn 8 dönemlik(sömestr) lisans eğitiminin son öğretim dönemini 4.5 ay iş yerlerinde ve sanayide uygulamalı olarak geçirecekler. Neden son dönem? Sebebi de hiç bir sınav sıkıntısı ve sorumluluğu kalmayan öğrenci zihin olarak rahat olduğundan intörnlüğe konsantre oluyor ve başarılı bir intörnlük sonrası hiç vakit kaybetmeden sahada çoğu zaman aynı işyerinde çalışmaya başlıyor.

İntörn öğrenciler cansiperane özveri ile usta-çırak ilişkisi içinde yetişiyorlar. Bu konuda Gaziantep Sanayi Odası da katkı veriyor. Hatta Gaziantep Üniversitesi TRT ile de intörnlük protokolü imzalamış. İletişim fakültesi öğrencileri ne de şanslı intörnlük programı ile. Sanal değil, gerçek bir ortamda; teorik değil pratik yaparak, bakarak; dinleyerek değil bizatihi dokunarak. Yaparak ve sorumluluk duyarak çalışıyorlar. Çünkü hata yapma lüksleri ve soru sorma hürriyetleri de vardır.

2012-2013 akademik yılında 399 intörn mühendisin % 81’i aynı iş yerinde mezuniyet sonrası kalıcı olarak işe başlamış. Böylece üniversite-sanayi, üniversite-toplum ilişkileri ve bütünleşmesinde ciddi faydalar görülüyor. Ayrıca taraflar arasında temas ve işbirliği de artıyor. Ben Gaziantep Üniversitesi’nin hayata geçirdiği intörnlük programını tuttum. Büyük değişim yaşayan ve yaşatan Gaziantep Üniversitesi kalite ile büyüyor. Parlayan yıldız olarak artık kabına sığmıyor. İntörn üniversiteliler sektörde aranılır hale geliyor. Artık “ürettiğimi satarım” devrinin bittiğini gösteriyor.

Çünkü tecrübe kazanıyor. Bana verilen dokümanlarda bir Kızılderili atasözünü okuyunca bu tecrübelerin ne kadar önde olması gerektiğini yeniden algıladım. Diyor ki Kızılderililer “Bana söylersen unutabilirim. Gösterirsen hatırlayabilirim. Ama beni de katarsan anlayabilirim.”

2

İŞİNİZİ AŞKLA YAPIN!

Gaziantep Üniversitesi fakültelerine Toplumsal Duyarlılık Dersi koyuyor. Bu ne muhteşem algı ve güzel bir gelişme. Dahası var Türk Dünyası Eğitim Birlikleri Projesi’ni duyduğumda “ancak böyle bir gelişme hiperaktif rektöre, akademisyenlere ve kalitesini sürekli artıran ve üreten bir üniversiteye yakışır” dedim. Kimse itiraz etmedi. Tam tersi destek verdiler.

Prof. Dr. Cahit Bağcı ile konuşurken, bizi otele getiren sürücümüz Memik’in anlattığını hatırlamıştım ki meğer bu konuda da üniversitenin katkıları oluyormuş;

-Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanımız Fatma Şahin hanımefendi her açılışa gider, ziyaretlerde bulunur, nikâhlar kıyar. Öte yandan da muhtarlara ve sürücülere sertifikalı programlar uygular. Üniversite ile işbirliği yapar.

Gaziantep ve üniversitesi gerçekten bir marka olmuş, örnek faaliyetler içinde sürdürüyor hayatını. Gaziantep Üniversitesi’ni bu noktaya getiren bir rektörün kapatılması bile düşünülen Yüksek Öğretim Kurumu YÖK başkanı olduğunu düşünebilir misiniz? Her kentimizde bir Gaziantep Üniversitesi olduğu gözümün önüne geldiğinden heyecanlandım, Türkiye’nin yükselen yıllarını düşündüm.

Bunlar ne kadar şık gelişmeler. Böylesi üniversitelerimizin ve yöneticilerimizin keşke sayısı artsa… Biruni Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Yüksel’in Oylat’ta anlattıklarını hatırladım:

– Üniversitelerimiz ilim insanı olarak çalışmıyor. Hiç bir patentimiz yok. Kayda değer çıktımız bulunmuyor. Önce bizler ilim adamları çok çalışmalıyız. İşler bilimden çıkıyor, ilim ile çözülüyor. Uhut ve Hendek Savaşını İslam Peygamberi bilim ile kazandı. Teknoloji üretmeliyiz. 100 bin öğretim üyemiz hiç bir şey yapmıyor. Sadece taklit yapıyor. Kopya çekiyor. Böyle bir dünya yok artık. İlim bizim işimiz. İlim üreterek bunu dünyaya satacağız. İlim adamlara ısrarla daha fazla çalışacak. Aletleri biz üretmeliyiz.

Oylat’taki Dostlar Divanı’nda bir şey de hatırlatmıştı Rektör Prof. Dr. Adnan Yüksel Hoca “ Irak ve Suriye yattı uyudu. Başlarına bunlar geldi. Çalışmalı ve dünyayı kurtarmalıyız. Yunus öyle diyor “Her işi aşkla yapın”

MEMLEKET ÜZERİNE MUHABBET

Seyirtepe’te bir Gaziantep sofrası kuruldu o akşam. Denizlili Mustafa Karakaya hemşehrisi Prof. Dr. Cahit Bağcı ile memleket sohpbeti yaparken, benimle de Kilis muhabbetine başladı. Prof. Dr. Yalçın Kepekçi emekli olmuş. Bir başka emekli ise sınıf arkadaşım ve öğretmenim Abdurrahman Bey’in oğlu Hikmet Yıldırım Celkan. Kulaklarını çınlattık. Hocanın Hikmet tarafı çok iyi de, eğer yıldırım tarafına rastlarsanız yandığınız gündür. Bunun her ikisine de rastladığım için çok iyi biliyorum Celkan Hocayı. Tıp Fakültesinden komşumuz Prof. Dr. Avni Gökalp, Mali Müşavir mektep arkadaşım mali müşavir Mehmet Tolu ile bağ evinde birlikte imiş. Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Tarakçıoğlu ile yeniden birlikte olduk. Gaziantep Üniversitesi’nde de çok sayıda Kilisli akademisyen olması beni gururlandırdı.

Prof. Dr. Cahit Bağcı’nın Kilisli dostları bunlarla sınırlı değildi. Genelkurmay Başkanlarından Orgeneral Memduh Tağmaç Paşa’nın manevi oğlu, Fransızca öğretmeni Mehmet Çınar ve de emekli lise muallimi Nurettin Karababa da sohbetimizde hatırlandı. Mehmet Çınar geçenlerde bir sağlık sorunu yaşamış, hala tedavisi sürüyormuş. Bu ara hanımı da Mehmet Çınar’ı hastaneye götürürken bileğini burkmuş, o da bir süre istirahat etmek durumunda kalmış. Mehmet Çınar’ın fedakâr yanı da fazladır. 100 yaşını aşmış babası Mehmet Efendi’ye vefat edene kadar diğer kardeşlerine rağmen sabırla ve ihtimamla bakıvermişti. Nurettin Karababa ise emekli olduktan sonra Mersine yerleşmiş bir Denizlili. İki oğlu da tıp fakültesinden mezun olarak fedakarlıkla hekimlik hizmetini sürdürüyorlar.

Hemşehrilik sohbetini Prof. Dr. Kamil Veli Nerimanoğlu güncel bir konuyu hatırlatarak değiştirdi. Kamil Veli Bey’e göre Türkiye acilen iki yakın komşusu Rusya ve İran ile arasını düzeltmeli. Dostluk başlamalı. Ebedi düşmanlıklar olmadığı gibi ebedi dostluklar da olmuyor. İnsanlar gibi devletler de birbiriyle ilişkilerde olmalı ve bunu dostluğa dönüştürmeli. Bölgeye istikrar unsuru olarak Türkiye ve Rusya dayanışma içinde bulunmalılar. Bana göre de öyle. Çünkü bu devletlerin gelenekleri var, kadim medeniyetlerdir, bir hayli akil adamları mevcuttur, gelinen noktadan onlar gibi toplum da rahatsızdır. Arkadaşlarımız görüşlerini açıkladılar bu konuda. Püf noktaları şöyleydi yaklaşımların: Rusya ve Türkiye Avrasya’nın iki büyük gücü. Rusya Türkiye üzerinden NATO’yu deniyor. Jeopolitik analiz önemli.. Dinsel ve mezhepsel çatışmalar dış  politikaları etkiliyor. Çözüm için üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları araya girmeli. Rusya’nın en büyük zaafı ise nüfusu… İlişkiler daha birkaç yıl öncesinde bile en üst seviyedeydi. Yine öyle olmalı.

(Devam edecek)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.