Tatil…

Metin MERCİMEK
“HAYATTAN KAÇMAK İÇİN DEĞİL, HAYATI KAÇIRMAMAK İÇİN YOLA ÇIKIN.” (Atasözü)

Gerek çalışanların, gerek yaşamlarını ev de oturmakla sürdüren insanlar, yoğun bir tempo ile geçen zamanlarının sonunda bir tatile ihtiyaç duyarlar. Özellikle tatil, uzun süre çalışan ve yorulan beyin ve vücudun rahatlaması için güzel ve rahatlatıcı bir fırsattır. Her insanın dinlenmeye, gezmeye ve kısa bir süre de olsa rahatlamaya ihtiyacı vardır.
Tatil yapmayı bir kaç açıdan incelemek ve ele almak gerekirse, ayrı ayrı gezi ve konumlarda olduğunu görürüz. Bu konumlardan birincisi, tatil denince hemen aklımıza deniz, kum ve güneş gelmektedir. Bu düşüncede olan birçok insanlar, çadır kurarak tatilini sahil kenarında geçirmeyi bile isteyenler vardır. Son yıllarda otel be pansiyon tesislerini işleten firmalarda rekabetin artması nedeniyle, bol bol yemek yiyip içme şeklinde uygulamalar da kendini göstermektedir. Yani bu kişiler tatil yapmak için gittikleri otel ve pansiyonların içinde sabahtan akşama kadar yiyip, içerek zamanlarını doldurmaktalar. Ne bir tarihi yöreyi görme, ne bulunduğu beldenin kültürel değerlerini gezme, ne de sosyal etkinliklerinden faydalanmaktalar, sadece otel, motel içinden dışarı çıkmadan tatillerini bitiriyorlar.
Bir başka tatil yapmak düşüncesine sahip olanların ise, tatil günlerini doğayla iç içe olan yerleri tercih ettiklerini görmekteyiz. Bu görüşü benimseyen tatilciler için ülkemiz fevkalade bir ortama sahip. Özellikle Karadeniz yemyeşil ormanları, tarihi yapıtları olan yerler, yine ülkemizde hala arkeolojik kazıları devam eden ve buraları keşfetmek isteyen de vardır. Doğal yaşamın özlemini seven ve gezmeyi kendine ilke edinen bu insanlara, almış oldukları ilham ve bilgileri başkalarına duyurmak isteyen tatilciler diye de adlandırabiliriz.
Diğer bir tatil yapma örneği de, çarşı pazarlardan hediyelik eşya alışverişi seven gezmelerdir. Bu gezmeler, genelde gün batımına doğru gerçekleştirilen ve alışverişin en sık olduğu zamanlardır.
Tatil yapmanın bazı olumsuz tarafları da vardır. Kimileri gitmiş olduğu yöreden hoşnut kalmaz, kimi konakladığı oteli beğenmez, kimi ise grup halinde tatile çıkmış olduğu kişilerle anlaşamaz. Bu konuda tatil yapan bir dostum, arkadaşlarıyla tatile çıktıklarında uyuşamadığını bana şöyle anlattı:

“Birbirimizi yeni tanımış olan ben ve iki arkadaşımla birlikte Bodrum’a tatile gittik. Bir otele yerleştikten sonra, ilk gezi yerimiz Bodrum Kalesi oldu. O gün Bodrum Kalesi Antik Tiyatrosu’nda güzel bir konser vardı. Akşam olunca ben konsere gitmeyi tercih ettim, ancak diğer iki arkadaşım, konsere gitmeyip Barlar Sokağı’nda gezmeyi istediler. Daha ilk günden görüş ve zevklerimizin ayrı olduğunu öğrendim.
Ertesi günü yeni bir plan yaptık. Ben tarihi yerleri ziyaret etmeyi önerdim, onlar ise Gümbet’de denize gitmeyi tercih ettiler ve günümüz ayrı bir ortamda geçiverdi. Böylece 3 günlük tatilimizi, kaldığımız otel hariç ayrı ayrı yerlerde geçirmiş olduk. Anladım ki, tatil yapmak için önce grup arkadaşlarımızı iyi seçmemiz gerekiyor.”
Tüm bunların haricinde, çok az da olsa bazı tatilciler kendi ikamet ettikleri şehri tercih ederek, gezi yaptıktan sonra evlerinde daha huzur bulduklarını ifade etmekteler.
Yaşamımızın kaçınılmaz ihtiyaçlarından biri olan tatil, çalışan kişilerin beyin ve vücudunu rahatlaması için çok önemli olduğunu unutmayalım ve fırsat buldukça da tatile çıkmaya çalışalım. Tabi ki huzur içinde geçmesi şartıyla…
Hoşça kalın.