Ülkemize Gurur Getiren Eser “Gülnihal”

Metin MERCİMEK
“MÜZİK ve RİTİM, YOLLARINI RUHUN GİZLİ KÖŞELERİNDE BULURLAR.”
(Büyük Düşünür PLATON)
Türk Musikisinin tarihsel gelişimine bir göz attığımız zaman, bu gelişimin 6 dönemler halinde günümüze kadar geldiğini görürüz. Bunlar birinci dönem OLUŞUM DÖNEMİ, ikinci dönem DÖNÜŞÜM DÖNEMİ, üçüncü dönem KLASİK DÖNEM, dördüncü dönem SON KLASİK DÖNEM, beşinci dönem ROMANTİK DÖNEM ve altıncı dönem ÇAĞDAŞ DÖNEM’dir.
İşte 1730’dan Dede Efendi ile başlayan ve 1846’daki ölümüne kadar uzanan dönem, Son Klasik Dönem olarak adlandırılmıştır. Bu döneme ismini veren Dede Efendi’nin asıl ismi Hamamizade İsmail Efendi’dir. Babası hamam işletmesinde bulunması nedeniyle, İsmail Dede’ye Hamamizede denmiştir. 22 yaşındayken 1001 gün süren Mevlevi çilesini tamamlayarak “DEDE” unvanını aldı. 16-17 yaşlarındayken beste yapmaya başladı. O sırada büyük bir besteci olan 3. Selim’in ilgisini çok çekti ve saraya baş müezzin olarak tayin edildi.
Ayrıca Dede Efendi, besteciliğinin yanı sıra neyzenliği ile de ünlüdür. Halkın benimsediği zevklerden saray zevkine kadar her çeşit üslupta eserler vermiştir.
Dede Efendi denince hemen akla onun Gülnihal eseri gelir. Gülnihal musiki fasıllarına başlarken veya bir öykü anlatılırken müzik fonu olarak ortaya çıkar. Aynı zamanda Rast makamı fasıllarının da vazgeçilmez şarkısı haline gelmiştir.
Gülnihal şarkısının bestelenmesi ile ilgili tarihi bilgi şöyle gelişmiştir.
Dede Efendi, Harem’de bulunduğu günlerde Gülnihal isimli bir cariyeye âşık olur. Aynı zamanda evli olan Dede Efendi, karısını çok seviyor ve onun adı da Gülnihal’mış. İki Gülnihal arasında kalan üstat, aşağıda gösterildiği gibi bir şiir yazar.
YİNE BİR GÜLNİHAL ALDI BU GÖNLÜMÜ
SİM TEN GONCA PEMBİ BEDEL OL GÜZEL
ATEŞİN RUHLARI YAKTI BU GÖNLÜMÜ
PÜR EDA PÜR CEFA PEK KÜÇÜK PEK GÜZEL…
Dede Efendi’nin de iştirak ettiği bir gün, batı ülkelerden gelen, müzik bilgisi olan ve diplomat seviyesindeki bir kişiye verilen yemekte, Türk Sanat Musikisi icra edilir. Ziyafet bitiminde, Dede Efendi’nin bulunduğu bu ortamda diplomat kişi, “ESERLERİNİZ ÇOK GÜZEL, FAKAT HİÇ VALS TARZI ESERLERİNİZE RASTLAMADIM” diye sorar. Bunun üzerine Dede Efendi şu cevabı verir. “VALS OLAN ESER, PROĞRAMLARIMIZIN İKİNCİ KISMINDADIR” diyerek huzurdan ayrılır. Bir aradan sonra, daha önce sevdiği cariye ve eşinin ismine yazmış olduğu Gülnihal şiirini ele alır ve bunu Rast makamında, Semai (Vals) usulünde besteler. Tekrar saz heyetiyle birlikte huzura çıkar ve çalmaya başlar. O anda eser çok beğenilir ve büyük ilgi toplar. Artık Gülnihal şarkısı, renklenir ve ün yaparak o zamandan bu güne kadar hep icra edilir ve de dillerden hiç düşmez.
Ruhumuzu tazeleyen, içimizde ayrı bir taht kuran, hem de ülkemize gurur getiren Gülnihal şarkısını ustalıkla besteleyen Üstad Dede Efendi’yi rahmetle anıyor ve İZ BIRAKAN ŞARKILAR’ın bir başka güzelliğinde yeniden buluşmak dileğiyle hoşça kalın diyorum.